Son Dakika

mustafa-bilgin.jpg


1982 yılının başlarıydı. Oğuz Aral ustamızın biz amatörleri kabul edip görüştüğü o güzelim ‘Pazartesi toplantılarından’ birindeydik.

Bir ara bizden yaşça büyük, düzgün giyimli biri odaya daldı: “Merhaba Oğuz!diyerek dersimizi böldü.

 Oğuz ağabey gelen kişi için ayağa kalktı, sarıldılar, aralarında şamatalı bir “hoş geldin–beş gittin sohbeti” başladı.

“Ozan’ın Gırgır aboneliğini yenilemeye geldim” dedi, misafir…

Oğuz ağabey, “Kendisi neden gelmedi” diye sorunca, Ozan’ın 2 yıldır Almanya’da yaşadığını, orada üniversite eğitimine devam ettiğini öğrendik hepimiz.

CEYHUN

‘DEMİRTAŞ CEYHUN’

Kulağı çınlatılan Ozan, 1980 öncesi sol gruplardan biri içinde militanca yaşayan, 12 Eylül darbesi sürecinde “Acı Vatan” Almanya’ya kapağı atan, sonraki yıllarda Alman Yeşiller Partisi temsilcisi olarak Avrupa Parlamentosu’nda görev alma becerisi gösterecek, daha sonra sırasıyla AKP İzmir milletvekili adayı olacak, bu satırların yazıldığı günlerde ise Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan eliyle Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi ‘atanacak’ Ozan Ceyhun’dan başkası değildi.

Oğuz ağabey, Ozan’ın babasına “Abonelik işi kolay, hallederiz” dedikten sonra biz çiçeği burnunda karikatürcülere dönerek:

“Tanıştırayım çocuklar; değerli yazarlarımızdan Demirtaş Ceyhun.”

O gün tanıdığım Demirtaş Ceyhun’un meğer Oğuz Aral’ı birazcık öfkelendiren bir aykırı düşüncesi varmış ki; Biliyor musunuz, bu adam çizgi romana karşı bir romancı…, diyerek bize şikâyet etti.

Demirtaş Ceyhun ani gelen bu “saldırı” yüzünden sanki hazırlıksız yakalanmış gibi şaşkın;

Bir dakika, yanlış anlaşılmasın, ben karikatüre (‘Gırgır’da yayınlanan çizgi öyküler’ demek istiyor gibi geldi bana-mb) karşı değilim. Hem nasıl karşı olabilirim, bak ne kadar kalabalıklar, bunlar adamı öldürür!” deyince Oğuz Aral; “Daha beterini yaparlar, alay ederler!” diyerek “doksandan gol attı”!

Oğuz ağabeyin o sevimli atışmada “galip gelmesinden” memnun olsam da, zamanla en az Oğuz Aral kadar sevecek sayacaktım Demirtaş Ceyhun’u da.

DEMİRTAŞ CEYHUN

‘NASRETTİN HOCA’

Romanları, öyküleri yanı sıra, Arman Salepçi’nin yönettiği “Panik” mizah dergisindeki haftalık yazılarını, “Çağımızın Nasrettin Hocası: Aziz Nesin”, “Ah Şu Biz Kara Bıyıklı Türkler” gibi inceleme kitaplarını da severek, öğrenerek okuduğum Demirtaş Ceyhun’la birkaç kere omuz omuza “alanlarda” da buluştuk..

“(…) Bu nedenle bir kez daha söylüyorum: Amerikan patentli postmodern romanlarıyla Orhan Pamuk,  modern Türk edebiyatını temsil edebilmesi olanaksızdır. Çünkü postmodern edebiyat emeğe, özgürlüğe, bağımsızlığa, çağdaşlığa karşıdır ve gelenekçilik adı altında gericiliği savunmaktadır.

Orhan Pamuk’un, bugün postmodern Amerikan edebiyatının en önemli temsilcileri olan Philip Roht veya Paul Auster’e verilmeyen bu ödülle ödüllendirilmesi de zaten Nobel’in yazınsal değil, siyasal bir olgu olduğunu bütün çıplaklığıyla gösterse gerektir.

Tekrar ediyorum; Bu ödül kesinlikle Türk edebiyatına verilmiş bir ödül değil, Orhan Pamuk’a verilmiş bir ücrettir.” diyerek noktalanan; “Orhan Pamuk Olayı ve Nobel Edebiyat Ödülü Basın Açıklaması” metnini kaleme alan ve 19 Ekim 2006’da topluma duyuran bir entelektüel öncümüzken, ben de yanında duran yazar-çizerler arasındaydım.

Ayrıca, 2008’deki Türkiye karşıtı “Ergenekon-Balyoz” mağdurlarıyla dayanışma günlerinde “Silivri yollarında” aynı otobüsün yolcusu olarak onun direngen, neşeli, hoş sohbet kişiliğine de yakından tanık olmuştum.

Demirtaş Ceyhun; “İşler ne zaman sarpa sarmışsa bir ülkede, yöneticiler mizaha düşman olmuşlardır hemen. Mizaha yasaklar geti­rerek de sarpa sardırdıkları işleri düzeltememişlerdir kesin­likle... der, yakın dostu, yoldaşı Aziz Nesin için yazdığı “Asılacak Adam” isimli kitabında.

“Cadı Fırtınası” romanında ise kahramanına şöyle söyletir; “Zaman denilen şey ya sirkeleştirir, çekilmez kılar adamı, ya da şaraplaştırır, dostlara, yoldaşlara boğar. Anladın mı?

Ben anladım!

Bir zamanlar Gırgır dergisi aboneliğini yenilemek için babadan yardım alan “sirkeleşmiş” bir oğul mu, güzel olan ne varsa oğlu için olduğu kadar bütün insanlık için de isteyip, mücadele eden “şaraplaşmış” bir baba mı?

Yoldaşım, “şarabi” Demirtaş Ceyhun, bu karikatürüm ölümsüz emeğinize armağanım olsun:

DEMİRTAŞ CEYHUN

Mustafa Bilgin
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler