Hüseyin Başkadem’den ‘Bozkırda Dvorak’
Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali etkinlikleri kapsamında bu yıl, Kadın Açık Hava İnfaz Kurumu’nda yatan mahkumlara özel bir dinleti sunulmuş. Çekya’dan gelen müzisyen grup, Antoin Dvorak’ın String Quartet in E-flat Major No. 10 Slavonic eserini seslendirmiş kader mahkumu kadınlarımıza…
Cumhuriyet gazetesinde, Mehmet S. Aman’ın yaptığı haberden öğrendik: ‘Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali etkinlikleri kapsamında bu yıl, Kadın Açık Hava İnfaz Kurumu’nda yatan mahkumlara özel bir dinleti' sunulmuş. Çekya’dan gelen müzisyen grup, Antoin Dvorak’ın ‘String Quartet in E-flat Major No. 10 ‘Slavonic’ eserini seslendirmiş kader mahkumu kadınlarımıza… Anılarla çağrışımların harman olduğu zihinsel yolculuğa çıkardı bu güzelim haber beni… Oğuz Aral ustamızın, 80’li yıllarda dört bir yandaki cezaevlerinden, mahkum mektupları içinde Gırgır’a gelen karikatürlere özel ilgi gösterip, ‘İçerden Dışarıya Sevgilerle’ başlığıyla öncülük ettiği toplu karikatür sergisi süreci unutulur mu hiç? Her aşamasını yakından izlediğimiz o duygulu günlerin karanfil kokusu burnumdayken kaleme aldığım bu yazımda 24 yıldır bin bir fedakarlıkla aralıksız süren Afyonkarahisar Müzik Festivali’ne ilişkin anımdan söz etmek isterim size… Afyonkarahisar’ın has evlatlarından, “ben sadece lokomotifiyim” dediğine bakmayın, bana göre festivalin her şeyi, müzik öğretmeni Hüseyin Başkadem arayıp, 2010 yılının davetli sanatçı grubu arasında beni de görmek istediğini söylediğinde Cumhuriyet gazetesinde çiziyordum. Cumhuriyet’ten ‘Bulut Bebek’in çizeri Nuray Çiftçi, Akdağ Saydut, oyuncu Deniz Özerman, sinema yönetmeni Erdoğan Kar, fotoğraf sanatçısı Mehmet Ünal’ın da aralarında bulunduğu biz sanatçı grubunun 9. Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’ndeki görevi, mesleki bilgilerimizi, deneyimlerimizi, anılarımızı çeşitli okullarda anlatmak, geleceğimizin güvencesi öğrencilerin sorularını yanıtlamaktı. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim; önceki yıllarda bir iki kez festivalin “sürprizi” olduğu söylenen pop şarkıcısı Bayhan’ı o yıl da davetliler arasında görecek ve Afyonkarahisar halkınca, yukarda ismini andığım sanatçıların toplamından daha fazla ilgi görüp alkış aldığını yaşayarak öğrenecektim. Bu konu aramızda şaka konusu olsa da aslında çok normaldi… Çünkü gazeteci Mehmet S. Aman’ın çok yerinde benzetmesiyle, Hüseyin Başkadem “Bozkırda Vivaldi’deki müzik öğretmeniydi”. Hani, büyük öykü ustası Osman Şahin’in Dicle Köy Enstitüsü’nde minik bir öğrenciyken gözlemlerini anlattığı ‘Bozkırda Vivaldi’ adlı nefis öyküsündeki gibi, yoksul, yoksun, tozu toprağına benzeyen çocuklarına yepyeni, pırıl pırıl, binbir renkten çiçekli dünyaların kapılarını açmanın müjdesini duyumsatmaya uğraşan, o “bulgur tenli” müzik öğretmeniyle aynı hamurdandı Hüseyin Başkadem. O ışıklı kapıdan, Afyonkarahisar’lı hemşehrilerinin de girmesini yürekten istiyor, bunun için tere batmış çabalıyor, Bayhan gibi görece tanınmış isimleri de festivalin tanıtımında; halkla sanatın buluşmasında köprü sayıyordu. Bir klasik müzik festivali kotarmanın çilesi yetmiyormuş gibi, aynı yıl içince bir de ‘Afyonkarahisar Caz Festivali’ düzenlemekten geri durmuyordu Hüseyin Başkadem. Ki, beş yıl önce, caz festivalinin duyurusunda kullanmak üzere benden birkaç karikatür çizmemi istemişti. İkiletmeden çizip göndermiştim sevgili arkadaşıma. Hem “Müslüman mahallesinde salyangoz satıyor” hem de iğneyle kuyu kazıyordu, pamuklara sarılası Hüseyin Başkadem… Desteğin rica minnet, üstelik sınırlı verildiği memleket toprağı insanı “dert” sahibi yapardı… Elbette arkadaşıma destek olacaktım… Varsa bir hünerim, yaralı parmağa işemedikten sonra neye yarardı o hüner! Ağustos 1922’lerde, “Ayın altında, Akşehir üstünden yürüyen kağnıların” yardımıyla derdin en büyüğünün def edildiği güzelim topraklardı oysa buralar, sonrasında bilimle, sanatla bayramlar olmalıydı… Heyhat… Kuruluşun, kurtuluştan çok daha zorlu bir süreç olduğunu hep beraber yaşayarak öğrenecektik… Evet, kağnılar… Kurtuluş günlerimizin en yaygın ve hızlı ulaşım araçlarıydı belki… Fakat bugün geldiğimiz aşamada devletin yetkililerinin çapı yüzünden Anadolu’da kültür sanat alanında kağnı hızıyla ilerliyor olmamız ‘bozkırda Vivaldi belleticisi can öğretmenlere’ acı veriyordur eminim. Elden ne gelir; Acıyı bal eyler, mis kokulu Afyon kaymağı yayılı Afyon ekmeğinin üzerine döker afiyetle yeriz o balı… ‘24. Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’ni başarıyla geride kaldı bugünlerde… Her şeye rağmen 24. Afyonkarahisar Caz Festivali için kolları aşkla sıvalı, parmakları ballı, “kültür sanat hamalı” sevgili Hüseyin Başkadem’in tüm emeğine armağanım olsun bu karikatürüm: Mustafa Bilgin
Gercekedebiyat.com