Yaşamın güçlü ışığı: ÖĞRENME
Yaşam denilince benim aklıma öğrenme gelir. Koşullar ne olursa olsun bu konuda çabalayan, doğruyu arayan, bilgimi artıran herkesi yaşamın içinden biri olarak görürüm ve onlardan etkileyici fikirler edinirim. Benim bakış açım budur… Cesurca bir çizgi üzerinde, doğayla bütünlük içinde gerçeğin peşinde koşanlardan söz ediyorum. Yaşamı, öğrenen insanlar sürükler. Bu savım beylik söz gibi görünebilir ama insanlığın gelişim tarihine baktığımızda görebildiğimiz gerçek de budur… Sorgularlar, öğrenirler, geliştirirler ve değiştirirler. Hem kendilerine hem dışarıya karşı eleştireldirler ve bir şeyin doğru olup olmadığını bütün olasılıklarıyla araştırarak anlamaya çalışırlar. Kendi gözleriyle ve başkasının gözleriyle göreni, birbirinden ayırma ölçütleri muhteşemdir. Birey olma bilinciyle davranış geliştirirler, eşit ve adil bir dünyanın kapısını aralamayı amaç edinirler... Bu hem doğru hem de verimli bir yoldur.
Sorgulama ve öğrenme dediğimiz şey, hepimizin anlayabildiği basit iki terimden öteye yaratıcılık, düşünme, yargıda bulunma gibi yaşamımızın sonuna kadar üzerinde çalışmayı sürdürebileceğimiz geniş bir alandır. Ama ne yazık ki bunun doğruluğuna inandığımız halde, içimizdeki tutarsızlık, mantığımızın ileriye dönük değil de geçmiş ya da şimdiyle sınırlı kalması nedeniyle harekete geçemiyoruz. Sorgulamama ve öğrenememenin bizdeki ürkekliğinin ardında muhtemelen korkularımız ve tembelliğimiz vardır. Veya görünüş bizi yanıltıyor… Yapacağımız en önemli şey öğrenmek ve yaşamın nasıl olması gerektiği hakkında cesur adımlar atmaktır. Bu da bilim yapmaya, bilim insanlarının davranış biçimlerine benzer bir şey… Onlar etkileyici fikirler sunarlar, gerçeği arama bilgimizi artırırlar. Olanı değil, olması gerekeni söylerler. Büyük sorularla, büyük çözümlerle karşımıza çıkarlar ve uğraşa uğraşa, didine didine yol alırlar… Bu önemli bir sonuçtur… Yaşamın ve öğrenmenin hareketsiz olmadığı, sürekli akan, günlük, yıllık, her an yenilenme olduğu gerçeğini önümüze koyarlar. Yaşam, ona bakmak ve uzaktan izlemek değildir. Bakmak yetmez… Eskinin kalıpları içinde kalıp yorumlamak da yetmez. Yeni görünümler, yeni öndeyişler, yeni oluşumlar gerekiyor. Gerçekler üzerinden ilerleyen cesur görüşlerimizle, hayatı doğru yöne kanalize eden özgür yapılanmalara ihtiyacımız vardır. Bu ihtiyacımız öteki tarafından sakıncalı görülse dahi ortaya konulması gerekiyor. Başka yol yok… Yaşamın içinde ve dışında olmak gibi iki sınır çizgimiz vardır ve bunlar birbirlerinden çok farklıdırlar. Eğer dışarıda kalırsak, bu giderek artan sefalete, yalnızlığa ve bunlara paralel olarak öğrenememeye, sorgulamamaya yol açacaktır. Tersine ise –yani içinde olmak- gelişmenin doğru yönüne hizmet edecektir… Aslında yaşamın dışındaki insan da bir insan tipidir, ama belirgin bir tip değildir. Duygusal ve düşünsel olarak olası hiçbir özellik barındırmamaktadır. Ne yaratabilir ne de düşleyebilir… Böyleyse eğer – ki böyledir- bizi insan olma niteliğinden uzak tutan her tuzağı, öğrenmemizin önündeki her engeli uygun oldukları gerekli yere atmalıyız. Haydar UzunyaylaYAŞAMI ÖĞRENEN İNSANLAR SÜRÜKLER
YARATICILIK DÜŞÜNME YARGIDA BULUNMA
CESUR ADIMLAR
YAŞAM, ONA BAKMAK VE UZAKTAN İZLEMEK DEĞİLDİR
Gerçekedebiyat.com