Önyargı ve saçmalama

Önyargı ve saçmalama
12-03-2023

Önyargı, kurgulanmış bir oyun, bir beceri, kasıtlı ve suç unsuru içeren bir oluşum sonucu ortaya çıkar ve hemen hemen hepimiz, üzerinde fazla düşünüp kafa yormadan söz konusu önermeyi öğretilmiş şekliyle kabul ediyoruz.

Örneğin: Ayıdan post, Rus’tan dost olmaz ya da şu bölücüdür, şu alevidir, şu da sünnidir ve her daim yezittir, güvenilmez ve en iyi hali ölü halidir… Ya da ebeveynin veya öğretmenin çocuğa, “Sen adam olamazsın, iki yumurtayı bile taşıyamazsın,”  ya da “Dış güçler” veya Salı akşamları tırnak kesilmez, çamaşır yıkanmaz veya bütün zenciler kirlidir gibi benzeri kalıp yargılarla karşılaşırız…

Şimdi bu saçmalıkları biraz daha genişletelim:

-Babam derdi ki Romanlardan uzak dur, onlar kötü insanlardır. Eğer bir gün konuşmak zorunda kalırsan, konuş ama dost olma.

-O adamın milliyeti, dini, dili, ırkı bozuk. Dikkatli ol, tehlikelidir.

-Üç erkek bir kız, toplam dört kardeşiz. Kız kardeşim zavallı, kendini savunacak ve bizim yaptığımız işleri yapabilecek yeteneğe sahip değil… Bundan dolayı onu koruyoruz, kolluyoruz…

Yukarıdaki örneklerin sayısı artırılabilir. Ne var ki burada apaçık görünen gerçek şudur: Birliği ve eşitliği engelleyen bir yığın olumsuz yargıya sahibiz. Cinsiyet, ırk, din, dil, fiziksel ve kültürel düşünceler temelinde ayrışmalar yaratıyoruz… Bir grubun ya da bireyin, diğer gruba karşı, üstünlüğe dayalı peşin hükümlerle donatılıyoruz ve ötekini dinlemiyoruz, küçümsüyoruz, dışlıyoruz. .. Bu davranış biçimi ise çeşitli önyargılarla baskıladığımız ötekinin üzerinde aşağıda sadece birkaçını sıraladığım etkilere neden oluyor: Birey kendini fark ettiremiyor, yaralanıyor, zayıf olduğuna inanıyor, kendini değersiz ve güvensiz hissediyor… Karamsarlık ve yalnızlık yaşıyor, böylece birine, bir şeye bağlanma, korku ve itaat duygusu geliştiriyor…

Ya da tamamen bunların tersi, sinirli ve uyumsuz, saldırgan ve düşüncede güçsüzlük geliştiriyor. (Olumsuz yargılar gibi abartılmış olumlu yargılarda sağlıklı değildir… “Sen iki yumurtayı taşıyamazsın demek ne kadar yanlışsa, “Seni kimse tutamaz, başarırsın…” demek de yanlıştır.  Yargı, ancak gerçekle buluştuğunda değerini bulur.)

KOLAYLIK

Peki, önyargı sahibi olmak bireylere neden bu kadar kolay geliyor? Çünkü üzerinde düşünme gerektirmeden, doğrudan doğruya taklit duygusuyla gelişir. Saçmalığı, yalanı ve teslimiyeti kabullenmek kolaydır… Kolaylık, yeni bir bakış açısı, yeni bir gerçeklik duygusu gerektirmiyor.  Aklını yönetmede eksiklik gösteren biri, hazır kalıp yargılarla, kendisini önyargıyı saptayanın yerine koyar ve böylece ailede, çevrede, toplumda yer edinmeye çabalar…

Oysa öğretilmiş peşin hükümlerimizden, olumsuzluk besleyen düşüncelerimizden kurtulabilseydik, ne romanları düşman ne de kadınları zayıf algılardık…

Var olduğumuzu, eşit olduğumuzu haykırmak için ne 8 Mart’a ne de 8 Nisan’a gerek duyardık…

Öylesine garip şeylere tanık oluyoruz ki komşusunun kuyruklu olduğunu, hatta bir değil beş kuyruk taşıdığına inanan bireyler var ve bu bize merkezileşen egemen düşüncenin ne kadar etkili ve düşmanca olduğunu göstermektedir.

Birey inanmadığı halde boş düşüncelere yöneliyor ve “Evet ama sen ne söylersen söyle… Benim komşum yine de kuyrukludur…” diyebiliyor.

Haydar Uzunyayla
Gerçekedebiyat.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Haydar Uzunyayla
Haydar Uzunyayla

Bingöl-Kiğı doğumlu, emekli öğretmen. Ankara'da yaşıyor. Almanca'dan çevirdiği iki kitap, uzun sayılabilecek birkaç öykü, epey sayıda deneme, makale, köşe yazısı sahibi. Birkaç dergide yazı kurulu üyeliği yaptı....   Gerçeğin doğasını aramaya dayalı akılcı ve bilimsel arayışların bizi zafere ulaştıracağına inanıyor: Bu ikilinin başarısı acılarımızı azaltır, özgürlüğümüzü artırır. Tersi durumda yani bir şeyi anlamamış olmak ise insanı bağımlı kılar ve bu da gelişmemizi engeller...