Geleceği tasarlamak

Geleceği tasarlamak
27-05-2023

-Gençliğimi satmak istiyorum. Alabilir misin?

-Evet ama bu nasıl bir teklif?  Parayla alınabilecek bir şey değil ki…

-Birkaç yıl öncesine kadar öyleydi. Sanırım artık değil.

-Önünde uzun bir gelecek var ve sen daha yolun başında kazaya rıza vaziyettesin.

-Gelecek mi dediniz, dedi ve baktı bana sessizce. Bir süre devam etti bu şekilde. Sonra bu dünyayla bağı yokmuş gibi hüzünlü, yorgun ses tonuyla devam etti:

-Epey zamandır düşünüyorum ‘gelecek ne demek’ diye… Sahi gelecek ne demek? Hayal kırıklığı, umutsuzluk, belirsizlik… Karmaşa ve düzensizlik… Ufuk yok, değişim yok… Haksızlık, talan, yağma… O kadar kötülük var ki… Her şey paramparça… Gelecek nedir gerçekten?.. Değişim nedir ve oraya varmaya ömrüm yeter mi?..

Yukarıdaki konuşma kurgu değildir. Geçenlerde Ankara’da bir alış veriş merkezinin terasında otururken, yirmili yaşlarında bir gençle aramda geçen konuşmadır ve tamamen gerçektir.

YA BİR YOL BULACAĞIZ YA BİR YOL YAPACAĞIZ

Hepimiz Kartacalı komutan Hannibal’ın  “Ya bir yol bulacağız ya bir yol yapacağız” diye hedefe kilitlenen ünlü stratejik sözünü biliriz ve günlük yaşamımızda bir engelle karşılaştığımızda, cesaret ve umudu diriltmek üzere sık sık kullanırız. Ne var ki bu sözün esas önemi onun cesur ve gözükara oluşundan öteye, geleceğe yönelik tasarımda bulunmasında yatar. Şimdi veya yarın bir yol bulunacaktır Hannibal’a göre. Gelecek bir gün gelecektir… Değişim ne kadar uzak, ne kadar zorlu ve umutsuz görünürse görünsün mutlak şekilde yaşamın gerçeğindeki yerini alacaktır.

Canlı türleri içinde sadece insan geleceğe yönelik tasarımlarda bulunur. Sadece insan yarını yaratma, geleceği şekillendirme kaygısı taşıyarak, bir iş, bir oluş, bir düşünce, yeni bir ideal ve daha başka şeyler oluşturarak yazgının seyrini değiştirmeye çabalar…

GELECEK

Günümüzün dünyası son derece bencil, yabani ve yırtıcıdır. Kusurlarla dolu… Sistem ve kişilerin çoğu varlıklarını kötülüğe borçludurlar. Yönetenlerin uyumsuz, eşitsiz, bilgisiz ve çıkara dayalı kompleksleri toplumsal bozulmalar yaratıyor ve bize irademiz dışında, sürekli tekrardan ibaret hayatlar dayatılıyor.  En ciddi sapmaları, en ciddi kötülükleri ise ahlaki, etnik, dini, ideolojik, politik alanlarda karşımıza çıkararak, normal olanı anormale, küçük bir kar topunu giderek büyüyen koca bir çığa dönüştürebiliyorlar ve tarihin tekerrürüne koşut olarak istemlerimizi, yaşamımızı, zihinsel faaliyetlerimizi hep aynı döngüde tutmasını becerebiliyorlar.  Bu övünülecek, peşinden gidilecek bir durum değildir. Kurtulmak zorundayız...

Gelecekte neler görmek istiyoruz? Daha önemlisi istiyor muyuz istemiyor muyuz? Ahlaki, sosyal, politik değişime ihtiyaç var mı? Önce bu konuda anlaşmaya varılmalı… Önce eskiye ait temel kavramların kavranılır olması,  sonrasında ise var olanı ve insanı ıslah mühendisliğinin işler hale gelmesi gerekiyor. Kaygıya, endişeye gerek yok… İnsanileşmeye giden eşitlikçi yapıyı sağlamak için değişimin topacını en sağlam, en dik yöne çevirmekten başka seçenek yok… Her şey yıkanmalı, temizlenmeli; zihinlerimiz dahil olmak üzere tekrar ve tekrar yıkanmalı, kirden, çöpten arınmalı… Kültürel ve genetik ıslah ne kadar gelişirse, kendimizle yüzleşmemiz aynı ölçüde artar, zararlı yönlerimiz törpülenir.

Tarihin bize öğrettiği şudur: Birinin kötülüğü, arsızlığı, hırsızlığı ve sapkınlığı, ötekinin zararı ise, zararın kaynağı kötünün ıslah edilmesi gerekiyor.

Haydar Uzunyayla
Gerçekedebiyat.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Haydar Uzunyayla
Haydar Uzunyayla

Bingöl-Kiğı doğumlu, emekli öğretmen. Ankara'da yaşıyor. Almanca'dan çevirdiği iki kitap, uzun sayılabilecek birkaç öykü, epey sayıda deneme, makale, köşe yazısı sahibi. Birkaç dergide yazı kurulu üyeliği yaptı....   Gerçeğin doğasını aramaya dayalı akılcı ve bilimsel arayışların bizi zafere ulaştıracağına inanıyor: Bu ikilinin başarısı acılarımızı azaltır, özgürlüğümüzü artırır. Tersi durumda yani bir şeyi anlamamış olmak ise insanı bağımlı kılar ve bu da gelişmemizi engeller...