Bitmeyen salgın yapmışlar acılara vesile
Bitmeyen salgın yapmışlar acılara vesile İlk kez Çin'in Vuhan kentinde çıkıp tüm dünyaya yayılan, korona cinsi olup Kovit 19 adı verilen bir ölüm virüsü ikinci yılını doldurmak üzere ve dünyada olduğu gibi ülkemizde de sayılamayacak kadar acıya neden oldu ölüme çeldiği canlarımızla. Uzaktan yakından duyduğumuz akraba, arkadaş ve yazın insanlarının ölüm haberleriyle yandı içimiz. Gencecik insanlar önce önlemlerin yetersizliğinden, ölümü kendilerine uzak saydıkları için pervasızca önlemleri hiçe saydıklarından ölüp ölüp gitti bu süreçte. Salgının ilk günleriydi, canımın içi ağabeyimi kansere kaptırdık biz. Henüz virüs resmen ülkemizde var sayılmadığı için kendimiz maske önlemi alıp, akrabalara da törene katılmazlarsa kırılmayacağız, yaşamanız değerli uyarısı yapıp, katılanlara maske dağıtarak cenazeyi köyümüze götürebilmiş ve 2020 yılı dünya şiir gününde veda etmiştik kendisine. Geçen yıl şiir günü ağabeyimin yılı, analım diye kardeşim bize geldi eşiyle, maskeli oturmaya alışmıştık artık, sarılamadan oturduk onlarla ve aramızda mesafeler, salon penceresi açık bir hâlde. Sonraki hafta kardeşim, eşi, iki kızı hastaneye yattı virüsten, yazın gevşeyen yasaklarla arttıydı salgın, önlemler yeniden sıkılandıydı ve sonra kışın bitiminde okullara yüz yüze sınav zorunluğu koyduydu idare ve yine arttıydı salgın... Eşi, kızları çabucak atlattı diye sevinirken kardeşim ağırlaştı. Altı aylık bir yoğun bakım ve hastane süreci ve sonra evinde süren özenli bakım sonrası yaşaması mucize kardeşim mücadele azmiyle bu salgının yıkım ve mucizeleri kaleme alınırken mucize örnek olarak sunulacak ilerde. Tam iyileşmesi daha zaman alacak, ancak aldığı yol o azmi alkışlatır herkese. Ben onun o mucize yaşama azmine hayran olarak ölmesin diye varımı yoğumu harcasam gam yemezdim, çünkü iki yılda iki kardeş kaybetmeye de asla dayanamazdı kalbim... Ben yazarak tutundum yaşama tüm o ağır süreçte. Ölenler için ağladık, kalanlar için sevindik ve hepimiz benzer şeyler yaşadık, ülkenin şu ekonomisinin tepetaklak edilişini izlerken de benzer duygular içindeyiz işte. Tabi bu “aç-kapa, olmadı aralık bırak!” önlemlerle ve insanların geçim kaygısı için önlemler hep geç alınarak gelinen süreçte herkes önce ekmek derdine düştü. Sonra barınma. Sonra ısınma. Her şey zamlanırken fırsatı ganimete çevirenler çoğaldı. Yoklar artmaya başladı. Kâğıt bunların başındaydı. Kadın emeği değerini bulsun diyen 8 Mart gününe yaklaşırken yoğun bakım kapısında beş ay kardeşimi gözleyen, evde bakımını eksiksiz yapan eşine bu emeği için teşekkür etmeliyim. Dünya öykü ve sevgililer günü 14 Şubat daha da yakın işte, kardeşime sevgisiyle yaşama tutunmasını sağladığı ve birbirlerini saniye vazgeçmeden sevdikleri için bu sevginin mucizesi de kalsın tarihe. Yoğun bakım sürecini, yaşadıklarını, duyup konuşamadıklarını, kâbuslarını ise kendisi yazacak kardeşim, yaşayanın kalemi duyandan, görenden keskindir, onun yazmasını beklerken ben geldiğimiz günde dergiler kapanıyor haberlerine dokundum son yazdığım şiirde. Çünkü benim kitabım yok, bağım bağlantım da yıllardır okuyup yazdığım dergilerle. Matbaalar kâğıt bulamıyor, pahalı. Dergiler satılamıyor artık, ruhlar aç kalsa umuru değil kimsenin, çünkü ekmek aslanın ağzını geçti neredeyse karnında. Çok sevdiklerimizi anmak için şiirler yazıp, hiç yaşamamış gibi gidenleri anlatmanın zamanı. Yaşar diyorduk biz ağabeyime, oysa hiç yaşamadı! Kapanma diyorken dergilere, yaz diyorum eli kalem tutana.
Sonra yol yasakları başladı. Ölen yakınlarına veda edemeyişin hüznü de eklendi insanların kalbine.
Virüslerle mücadele aşıyla yapılmalı gerçeği yüz yıllar önce bulunmuş bilimsel bir doğruydu. Aşı buldu dünyalılar, ama çok paralıydı. Paramız yettiği kadar aldıkları için herkese hemen aşı yapılamadı. Bu yüzden ben dahil benden küçükler henüz aşıya ulaşamamıştık, çünkü aşılama en büyükten en küçüğe doğru inerek yaş gruplarına uygulanma kararı alındı. Oysa önce çalışanlar, ev dışına her gün çıkanlar aşılanmalıydı. Yanlış başlayan her şey gibi yanlış gitti sonrası ve salgının önü kesilemedi, ölümler önlenemedi.
Bıçak varsın dayanırsa dayansın ümüğe ve kemiğe.
Ünsal Çankaya
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR