Son Dakika



2020’de de İthaki, Hiç Yazılmamış Bir Öykü Kahramanının Trajik ve Sürükleyici Hikâyesi adlı kitabını yayımladı. Şiir, öykü, deneme, günlük ve aforizmaları Varlık, Öykü Gazetesi, Lacivert, Ecinniler, Ogitto ve Litera Edebiyat gibi basılı ve sanal dergilerde yer almış.

Bay Y için “roman” denilse de sözcüğün karşılığı ve kanıksadığımız türde bir roman değil. Toplamı 54 sayfa olan metin novelladan uzak, uzun hikâyeye yakın. Dönüşüm, Kırmızı Pazartesi, Benim Hüzünlü Orospularım, Dinle Küçük Adam, Yaşlı Adam ve Deniz, Karanlığın Yüzleri gibi pek çok yapıt birer novella ama Bay Y, ikisi de değil, bana göre. Yazarın da belirttiği ‘sıkıcı bir adamın yarı eğlenceli biyografisi’ de değil; olsa olsa kısa kişisel hayat hikâyesi. Bay Y’nin iç dünyasına değil, fiziksel davranışlarına odaklı.

Ayrıca yaklaşık iki yüzyıldan beri işlenen bir konu Bay Y’ninki de. Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, İrfan Yalçın, Ferid Edgü bu konuyu işlemişlerin başında geliyor. Nasıl ki Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ının(1959) C’si ile kendisinden yüz yirmi yıl önce (1839) yazılıp 1841’de yayımlanan Lermantov’un Zamanımızın Kahramanı’ndaki Peçorin’le, Griboyedov’un Akıldan Belâ’sındaki Çatski ve Gonçarov'un unutulmaz Oblomov’uyla arasında benzerlik varsa Bay Y ile de Aylak Adam’ın C’si arasında benzerlikler var.

Benzerlik olması farklı bir metin olmadığı anlamına gelmiyor. Bu yapıtları birlikte, bir tür karşılaştırma yaparak okuyan dediğimi daha iyi anlar. Çünkü yaklaşık iki yüzyıldan beri işlenen bir konu dedim.

Benim Aykırı Sevdalar Söylencesi (ilk basımı 1993, ikincisi 2023) romanımdaki nam-ı diğer Kostüm Bay K, tiyatro oyunları da yazan biridir. Bunlarla dolaylı da olsa benzerlikler taşır. Edebiyat açısından ne anlattığından çok, nasıl anlatıldığı önemlidir.

Adını verdiğim yazarlarda temiz dil de üslup da var. Aslında temiz dil her yazarın kaygısı, çünkü temiz dille yazmak başka şey, kişisel üsluplu olmak ve yazmaksa bambaşka.                 

Bay Y’nin kim olduğuna ve neden yazıldığına bakalım… ‘Biz aynı zamanda yazarlarız. Onca öykü-roman kahramanı, adayı arasından sırf parlak talihi sayesinde bize kendini seçtirip yazdırdı’ denilen Bay Y, ‘Biraz şark kurnazı, biraz kafası karışık ve bencil biri ama kimseye de bir zararı, kötülüğü... (Sevgilisi hariç)’ (sf. 22) dokunmayan biri. Sırf işyerinde diğerlerine göre daha iri yarı, pratik, zeki, iş bitirici olduğu için seçtikleri Bay Y’yi onca anlatıcı, maalesef hep araya girip kendilerini anlatmaktan dolayı onu gerektiği gibi anlatamıyor. Sormak gerekir: ‘Görüntüsü, kendiliğinden gözlerimizin önünde beliriyor… En önemsiz, sıradan hareketlerini bile mercek altına alıyor, gözümüzü daima ne olur ne olmaz düşüncesiyle açıyoruz…’ (sf.13) diye anlatmaya çalıştığınız Bay Y bu mu, diye…

İnsicam, sitayiş, gayriihtiyari, maharetle, müşkülpesent, tezat, talimat, yeknesak, serencam gibi ihtimal ki yazarın avukat olmasından dolayı dilekçelerde kullandığı sözcükler olabilir. Olsa da eskimiş, günümüz okuru için bir şey ifade etmiyor. Çünkü kanıksadığımız, konuşma ve yazı dilinde sıklıkla kullandığımız karşılıkları var.

Bir yazar, dilediği konuyu içselleştirir, istediği gibi kurgular ve anlatıcıyı da şekillendirir. Ben öyküsel, üçüncü tekil anlatım veya senaryo, tiyatro metni dili de kullanır. Kimsenin itirazı da olamaz. 

Çünkü bu gibi durumlar yazarın tasarrufundadır. Buna hiçbir okur, hatta eleştirmen de müdahil olamaz. Yazar, Bay Y’nin kişisel hayat hikâyesine odaklanırken sözcüklerle orta uzunlukta bir film yapmak istemiş. Odaklandığı sahnelere/kesitlere, tanıtımda ‘sekans’ deniliyor. Bu ‘sekans’lara gelince: Evinde, işyerinde olması… İş çıkışı kız arkadaşının(sevgilisi) evine gitmesi, Pazar günü kendi evinde, markette, kız arkadaşı ile bir restoranda, içini dökmek için her seferinde bir poşet birayla ziyaret ettiği en yakın erkek arkadaşının ve sevgilisini ilk kez aldattığı lisede coğrafya öğretmeni uç bir kadının evinde oluşu… İşe gitmemesi, kendi evinde, annesinin evinde olması... İşinden kovulması, yeni iş bulması ve bu işten dolayı seyahatlere çıkması… Bu işten kovulması… Evini kapatıp sevgilisinin evine taşınması, onunla evlenmesi… Aradığı işi bulması, tek ve gerçek erkek arkadaşı ile bir bara gitmesi… Kaçamak yaptığı kadınla bir daha sevişmesi… Sevdiği işinden de ayrılması ve kankasına bira götürüp yeniden iç dökmesi… İş kurması, beklediği karşılığı görememesi… Ruh hekiminden yardım alması, yine de bunalıma girmesi ve günlerce işine gitmemesi… Coğrafya öğretmeni kadınla buluşması, annesinin cenazesinde olması, kardeşleriyle miras paylaşması… Bir daha bunalıma girmesi, şirketini kapatması ve kankasının evinde gördüğü ressam kadına âşık olması… Bunu karısına açıklayıp ona taşınması, aylaklık yapması, yazar olduğunu söylemesi… Daha zeki ve karizmatik biri yüzünden ressam kadın tarafından evden ve hayatından atılması… Karısının evine dönmesi, onunla yeniden evlenmesi, yeni bir ev tutması, kısa sürede eski rutinlerine geri dönmesi… Arada da çocukluğunun, gençliğinin anlatılması...

Yazar, klasik roman yazarları gibi ‘yazar anlatıcılar’ı kenara iterek sıklıkla araya giriyor ve anlatıyor bunları. Sahnelenecek ya da çekilecek filmin senaryo dilini kullanarak çoğunlukla. Şimdiki ve geniş zamanlı, arada da geçmiş zamanlı bizli cümlelerle anlatılıyor Bay Y. Üçüncü şahıs anlatımlı cümleler de var aralarda.

Bu rafine ve homojen olmayan anlatım maalesef iyi konuyu heba etmiş. 10. sayfadan itibaren anlıyoruz ki Bay Y’yi gözetleyip anlatan klasik roman anlatıcısı gibi olan anlatıcı ‘biz yazarlar’, solo değil de adeta koro! Anlatıcı deyip geçmemek gerekir hikâye ve romanda. Çünkü bu konuda W. Kayser, ‘anlatıcı; yazarın dönüştüğü kurmaca kişiliktir,’ der.

‘Yazarlık’ tepe lambasını Bay Y’ye ve çevresindekilere tutan bu ‘biz’i tanıyalım, kendi ifadeleriyle…  Kendileri için, ‘…seçkin, biraz da meşgul insanlar…’ (sf. 19) ‘Sonuçta Tanrı değiliz. Edilgen tanıklar sıfatıyla dikkatli bir izleyici, kaydedici olmaktan öteye gidemez iddiamız ve tutumumuz. (…) daha fazlasını beklemeyin bizden.’ (sf.22), ‘Acı çekiyoruz, öfkeleniyoruz başına gelenlere, böyle gönülsüzce de olsa tanıklık ediyoruz ama elimizden ne gelir ki? Durumumuzu sen de biliyorsun az çok. Boşuna inkâr etmeye kalkışma bunu.’(sf.29), ‘Olacak şey mi yani? Yazarı, yaratıcısı değil miyiz sanki biz bu akıcı, meraklı satırların?’(sf.31), ‘müşkülpesent okura eksiksiz olarak aktarmakta fahiş, dramatik boyutta hatalara imza atıyoruz. Yine de vicdanımız rahat. Neyse ki hiç kimseye kusursuz anlatıcılar ve gözlemciler olduğumuza dair söz vermek gibi bir budalalık etmedik, bundan sonra da edecek değiliz.’(sf.32), ‘Bizim tek rolümüz, gördüklerimizi sizlere olabildiğince başarıyla, yetkinlikle aktarmaktan ibaret.’(sf.34), ‘Bizse, elbette saygın kimseler olmakla beraber, biraz işsiz güçsüz takımındanız sizin de tahmin edebileceğiniz üzere. Unumuzu eleyip eleğimizi astık. Kendi hikâyemizi başka mecralarda ayrıntılarıyla hiç çarpıtıp değiştirmeye kalkışmadan, büyük bir açık yüreklilikle, maharetle çoktan anlattık.(…) Tabii bazı müşkülpesent okurları memnun etmek ne yaparsanız mümkün olmaz. Bunun da tümüyle farkındayız, merak buyurmayınız. Onlara bir şey kanıtlamak zorunda hissetmiyoruz kendimizi. Gidip daha profesyonel ya da esini kuvvetli yazarları okuyabilirler. Biz kendilerini tutmuş olmayalım.’(sf.36), ‘…emekli, boş zamanı bol, canı fena hâlde sıkılan, entelektüel faaliyetlerle uğraşmayı seven hatta buna bayılan, iyi eğitimli, hüsnü niyetli, aklı başında kimseleriz.’(sf.38), ‘Farkındaysanız kalemi elimize daha yeni alıyoruz. O yüzden bu anlatımız sırasında bir acemilik ettik ya da bundan sonra edecek olursak lütfen affola. Bir zahmet, ilk fırsatta gözümüze de sokulmaya.’(sf.39), ‘Biz bir süredir gerçek, tam zamanlı, yetenekli, iş bilir yazarlar olduğumuz hâlde anlayamıyoruz bunun nedenlerini. Ya da belki hiç olmazsa kısmen anlıyoruz da burada uzun uzun analiz etmeye üşeniyoruz. Ne de olsa yaşlı, yorgun, ununu çoktan başarıyla elemiş kimseleriz.’(sf.56), ‘…size kendimizi övüyormuş gibi görünmemek, her şeyi önceden bal gibi de biliyormuş gibi hatalı bir izlenim yaratmamak, kafanızı karıştırmamak için bu haklı sezgimizden, kuvvetli öngörümüzden bahsetmemeyi yeğledik.’(sf.57), ‘Dolayısıyla bizim değerimiz bilinsin. Sağda solda yeri geldiğinde gönüllü olarak reklamımızı yapın, sitayişle, ölçülü bir hayranlıkla söz edin bizden.’(sf.61), diyor bu, her ‘sekans’ başında, ortasında veya sonunda kendilerini anlatırken bile çelişkiler yaşayan, kendilerini iyi ifade edemeyen o ‘biz yazarlar’, maalesef. Yaşıtları, ‘yoldan geçen insanlara ya da anlamsızca göğe bakarken’ ileri yaşlarına rağmen kendilerine ‘biz’ diyen bu ‘yazarlar’, ‘zevk alarak, eğlenerek’ hem kendilerini hem de Bay Y’yi anlatır kendilerince.

54 sayfaya sığdırılan Bay Y’nin yaşamından kesitler/‘sekans’lar ama 10 sayfadan fazlası kendileriyle ilgili… Ayrıca yazarın, anlatıcı ‘biz yazarlar’ı kenara itip bazen araya girmesi sık sık, Bay Y ile ilgili görüş belirtmesi de cabası… Nasıl ki kötü bir senaryodan iyi film çıkmıyorsa, b/öylesi bir anlatımdan da iyi bir sonuç/hikâye çıkmamış.

Senaryo veya tiyatro metni anlatımlı bu kişisel hayat hikâyesine roman denildiği için ister istemez anımsanıyor, romanın ‘ayrıntılar’ toplamı olduğu… Böyle olunca, sormak gerekiyor: En başında uykusuz bir gece geçiren Bay Y, kahvaltıda ‘çay, simit ve birkaç üçgen peynir’ yiyor. Önceden mi kalmış, biri mi getirmiş, kendisi mi almış? Öyleyse hangi ara gidip almış? diye…

Başka tuhaflıklar da var: ‘…ondan talimat alanların sayısı yükselir…’ Yükselmek ile artmak aynı anlama mı geliyor ki ‘artar’ yerine ‘yükselir’ diyoruz. Böylesine yerinde kullanılmayan sözcük de çok… Koltuğun üzerine çarşaf, örtü serebiliriz, hatta nemli giysileri de... Giymek için geceden ayarlamış olduğumuz giysileri koltuğun üstüne koyarız, bırakırız, indiririz vs. Konuşma dilinde karşımızdakine ‘giysimi geceden koltuğa serdim sabah da giydim’ gibi cümleler kurabiliriz. Ama yazı dilinde ‘giyeceği şeyleri, bir gece önceden koltuğun üzerine sermiş,’ olmaz. Kullanabileceğimiz asıl sözcükler dururken aklımıza ilk geleni yazmak olmuyor. Isırmakla, çiğnemekle aynı anlama gelebilir mi ekmeği, sandviçi, hamburgeri kemirmek

Kemirmek doğru yerde kullanılmamış. Sözcüklerin önce gerçek anlamı gelir akla. Yemenin ‘dinsel tören’ anlamındaki ‘ayin’le ilgisi nasıl kurulur ki? Yazar için, konuşma dilinde yanlış ve yerinde kullanılmayan sözcüklerle birbirimizi anladığımız gibi olabilir bu ama yazı dilinde olmaz bu. Yine ‘sinir bozucu tipte biri’ demek konuşma dilinde olabilir de ‘sinir bozucu biri, sinir bozucu bir tip’ dememiz yerinde olur. ‘Şu an vahşice yapmakta olduğu’ demek yerine ‘yaptığı gibi’ demek daha uygun. Birbirine yakın anlamda gibi görünebilir ama öznel ile özgü aynı şey değil. ‘kendi öznel yaşamının…’ demektense ‘öznel’ yerine ‘özgü’ daha doğru olurdu. ‘En azından görünüş bu’ da günlük konuşma dilinde olabilir, yazıda ‘görünen bu’ olur. ‘Kötülüğü dokunduğu yok’ da günlük konuşmalarımızda olabilir ama yazı dilinde ‘kötülüğü yok’ demek doğru. ‘Sizlere hevesle anlatır…’ da doğru değil. ‘Size hevesle anlatırken,’ olmalıydı. ‘Büyük bir maharetle kaleme alıp’ ile başlayıp ‘…yayımlarız.’ ile biten cümle de hatalı. ‘…kaleme alırız, …yayımlatırız.’ olmalıydı. Sonra ‘…yıllarca çabalayarak var kıldığı,’ denilmiş, ‘var ettiği’ dururken. Ayrıca ‘dosya’ ile ‘kitap’ da aynı şey değil.  Son sayfadaki ‘en popüler dosya…’ ile başlayıp ‘…sakın aceleye getirme bak kitabı!’ ile biten cümle de öyle. Burada ‘kitabı’ sözcüğü gereksiz... ‘Size kendimizi övüyormuş gibi görünmemek, (…) kuvvetli öngörümüzden bahsetmemeyi yeğledik size.’ (sf.57) maalesef ‘size ile başlayıp ‘size’ ile biten cümleler gibi nice cümle var.

Tabii ki konuştuğu gibi yazması daha anlamlı ve doğru bir yazarın ama gerçekten doğru konuşuyorsa… Bunu başarabilen iki yazar tanıdım onlarla ilgili tüm okumalarımdan tek harf bile eksik yazmayan: Stendhal ve Bekir Yıldız…

Ezcümle: Tabii ki kimi, neyi yazdığınız ya da tekli-çoklu anlatıcı oluşturmanız, ben öyküsel, üçüncü tekil, ikinci tekil veya film, tiyatro metni anlatımlı dil kullanmanız değil nasıl yazdığınızdır önemli olan. Bu yüzden yinelemiş olayım ki anımsattığı olumsuzluklardan dolayı Bay Y savruk, hatalı, ham. Yani sözcüklerden yapılan Bay Y filmi olmamış.

Tacim Çiçek
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)