Kuruluşunun 85. yılında “Köy Enstitüleri Eğitim Sistemi”nin başarısı yoksul köy çocuklarına yaratıcı, üretici ve yaşadığı toplumsal yapıyı dönüştürecek özneler haline gelmenin araçlarını, gücünü, idealini ve özgüvenini verebilmesiydi.

Ülkemiz coğrafyasında ilk defa kırsaldaki kız çocuklarının eğitim fırsatı yakaladığı sistem, çağdaş, bilimsel, karma, yatılı ve ulusal eğitim ilkeleriyle yetiştirdiği öğretmen, sağlık memuru ve eğitmenleri “köye yarayışlı bir eleman olma” idealiyle köylere göndermiştir.

 Unutulmaz Maarif Bakanlarımızdan Mustafa Necati’nin bile “karma eğitime geçiş” sürecinde karşılaştığı dirence rağmen inisiyatif alarak başlattığı karma eğitim uygulaması, temel bir ilke olarak Köy Enstitüleri uygulamasında yer alacak, Cumhuriyetimiz karşıtı güçlerin direnci ve karalamaları ise hiç eksilmeyecektir.

İşte, bu karalamaları aşarak ülkemizin en önemli ve özgün eğitim, aydınlanma ve kırsal kalkınma projesi olan Köy Enstitüleri’yle var olan öğretmenlerimizden/sağlık memurlarından yuva kuran kız-erkek ilişki örneklerine, özelde Cumhuriyet ailesine ulaşan yüreğimizi ısıtan özgün öykülerine gelin kısaca bir göz atalım.

 

 

 1946 yılında mezun olduğu Pamukpınar Köy Enstitüsü’nden (KE) memleketi Tokat’a gideceği Yıldızeli tren istasyonunda  Çerkez kızı yeni öğretmen Hayriye tren beklerken arkasından “Hayriye” diye bir ses duyarak döndüğünde sınıf arkadaşı Sabri Kalender’le karşılaşır. Hayriye şaşkınlıkla arkadaşına, “Hayırdır sen memleketine gitmedin mi Sabri?” der. Yüreği yangın Sabri tüm cesaretini toplayarak cevap verir: “Hayriye, benimle evlenir misin?”

 Şaşkın Hayriye tebessüm eder, ancak cevap da vermez. İkisi de susarlar. Yıllardır aşkı kalbine yer eden Hayriye’nin teklifini reddetmemesinden, tebessümünden umudu artan Sabri vedalaşarak ayrılır. Sabri öğretmen ilk görev yerine gittikten bir süre sonra kız almanın zor olduğunu bildiği Çerkez ailesinden usulüne uygun Hayriye’yi istetir. Yetim Hayriye’nin geniş ailesinin büyükleri önce bu isteğe şiddetle karşı çıkarlar. Sabri ısrarla vazgeçmez. Bir müddet sonra aile büyüklerinden “Çerkez geleneklerine göre düğün yapılması” kaydıyla izin çıkar, evlenirler.

Keman ve akerdeon çalan, at binen Cevriye Taş

1946 yılında mezun olduğu Pamukpınar Köy Enstitüsü’nden (KE) memleketi Tokat’a gideceği Yıldızeli tren istasyonunda; Çerkez kızı yeni öğretmen Hayriye tren beklerken arkasından “Hayriye” diye bir ses duyarak döndüğünde sınıf arkadaşı Sabri Kalender’le karşılaşır. Hayriye şaşkınlıkla arkadaşına, “Hayırdır sen memleketine gitmedin mi Sabri?” der. Yüreği yangın Sabri tüm cesaretini toplayarak cevap verir, “Hayriye, benimle evlenir misin?”

Şaşkın Hayriye tebessüm eder, ancak cevap da vermez. İkisi de susarlar. Yıllardır aşkı kalbine yer eden Hayriye’nin teklifini reddetmemesinden, tebessümünden umudu artan Sabri vedalaşarak ayrılır. Sabri öğretmen ilk görev yerine gittikten bir süre sonra kız almanın zor olduğunu bildiği Çerkez ailesinden usulüne uygun Hayriye’yi istetir. Yetim Hayriye’nin geniş ailesinin büyükleri önce bu isteğe şiddetle karşı çıkarlar. Sabri ısrarla vazgeçmez. Bir müddet sonra aile büyüklerinden “Çerkez geleneklerine göre düğün yapılması” kaydıyla izin çıkar, evlenirler.

Mezun olduğu güne kadar sınıf arkadaşı Hayriye’ye aşkını açamayan Sabri Kalender bir ömür boyu büyük aşkıyla aynı yastığa baş koyar. Yıllar sonra Kalender’lerin oğlu Karikatürist Öznur Kalender ise anne ve babasını, “Köy Enstitüsü mezunu, çağdaş, ahlaklı, vatansever gençler yetiştirmeye ant içmiş Atatürk’ün eğitim neferleri. Onların evladı olmak hayatımın en büyük gururudur.” ifadesiyle bizlere bir Cumhuriyet ailesini anlatmaya çalışır.

 

Nişan fotoğrafı — Sinop/Gerze-Hacıselli Köyü İlkokulu

 Şimdilerde sosyal medyada “keman, akordiyon çalan, ata binen enstitülü” fotoğraflarıyla sıkça yer alan Gölköy KE’lü Cevriye Taş; gitarını mezuniyeti öncesi satışa çıkaran okul arkadaşı Cemil Şahin’den 19,50 TL’ye alır. Enstitüde yoğun olarak spor, folklor ve müzikle ilgilenen Cevriye aynı zamanda enstitüde kız erkek ilişkilerindeki uyarıları nedeniyle son dönemlerinde kız arkadaşlarının “Jandarma Cevriye’si” olmuştur.

Kemanını Cevriye’ye satan Cemil’in kardeşi Cevriye ile aynı sınıftadır. Ertesi yıl kardeşinin mezuniyet tören elbiselerini enstitüye getiren Cemil öğretmen Cevriye ile karşılaşır, bir müddet konuşurlar. Sohbeti gören Müdür İsmail Sefa Güner, onları odasına çağırarak ayrı ayrı görüşme yapmak ister. Görüşmenin konusu, iyi tanıdığı iki öğrencisinin birbirine yakıştığını düşünerek evlenmeleri için nabız yoklamak, yönlendirmektir. Her iki öğrencisi de öneriye ailelerine danıştıktan sonra karar vereceklerini söylerler. Mutlu olan Sefa Güner, ailelerle de görüşerek öğrencilerine yardımcı olmaya çalışır. Böylece önerisi kısa sürede kabul görür.

Mezuniyetinden sonra nişan elbisesi enstitü terzihanesinde dikilen Cevriye ve Cemil öğretmenin nişanı enstitüde törenle yapılır. Tayinini takiben de Sinop Gerze’de evlenirler. Gerze’nin Hacıselli köyünde tam 33 yıl birlikte görev yaptıktan sonra emekli olan Şahin çifti bir Cumhuriyet ailesi olarak Hacısellilerin hem öğretmenleri hem de önderleri olurlar.

Yıllar sonra Cemil Şahin aile sohbetlerinde çocuklarına “kemanım annenizle birlikte bana döndü” esprisini sıkça yaptığı çocuklarının anılarına yer etmiştir.

 

 

Ali - Nermin Merdin - Ortaklar KE diploması

 Aksu KE’de üçüncü sınıftayken Sağlık Koluna seçilerek Kızılçullu KE’ne geçen Sağlık Memuru Ali Merdin, orada Aydın Germencikli Nermin Üre ile tanışır ve sevdalanır. Mezuniyetine kadar sadece okul arkadaşı olarak kalırlar. Merdin’in ilk tayini memleketi Antalya Manavgat Taşağıl Bucağı’na yapılmıştır. Kendi köyü Beydiğin’e yakındır. Bu arada Nermin, nakledildiği Ortaklar KE’nü bitirmiş, Germencik’in Reis köyünde göreve başlamıştır. Merdin’le iki enstitülü arkadaş olarak ilişkileri devam etmektedir.

 Bu arada Ali Merdin, askerlik öncesi ilkokulu bulunmayan köyü Beydiğin’e okul açılması için yaptığı girişimlerinde başarılı olamayınca köylülerini ikna ederek imece usulüyle planını kendi çizdiği okulun inşaatına başlamış, bu arada Nermin’e de evlenme teklifi yapmıştır. Askerlik dönüşü uzun uğraşlar sonucu Nermin ve ailesini ikna eden Ali’nin köylüleri Nermin’in görev yapacağı okulun inşaatını bitirmiştir. Nermin’in Beydiğen’e tayinine bakanlık yetkilileri sorun çıkarmaz çünkü Merdin evlenebilmek için köyüne okul yaptırdığını bilirler. Kısa sürede Nermin öğretmen Beydiğen’e gelin gelir ve köyün ilk kadın öğretmeni olur.

 Kızılçullu’da yolları kesişen enstitülü Ali ve Nermin Merdin’in yaşam öyküsü, böylece Toroslardan günümüze bir Cumhuriyet ailesi olarak yansır.


     
   

 

 

Kazım - Kadriye Yeşilyaprak

Aynı yıl Arifiye KE’ne giren Kadriye Uysal ve Kazım Yeşilyaprak sınıf arkadaşlarıdır. Matematiği iyi olan Kazım’la birkaç saat ders çalışmasıyla başlayan ilişkileri sınıf arkadaşı olarak devam eder. Kadriye’nin ifadesiyle son sınıfa kadar; “kimseye pas vermemiş” Kazım’la da çok konuşmamıştır. Yalnız son sınıfa gelince Kazım’ın bakışlarını da üzerinde hissetmeye başlamıştır. Bu arada Kadriye zatürre olması nedeniyle enstitü revirine yatırılmıştır.

 Kadriye revirde tedavi görürken Kazım her gün revire gider, ancak Kadriye’nin odasına giremez. Oda penceresinin altına gelerek başka hastaların isimleriyle seslenir, gene de karşılık görmez. Kadriye’ye birkaç gün sonra mesaj gönderir; “Ne olur cama çıksın bir yüzünü göreyim.” Kazım her gün pencerenin altına gelir ama Kadriye cama çıkmaz.

 Nihayet iyileşen Kadriye revirden çıkınca kapıda Kazım’ın beklediğini görüp şaşırır. Kazım, “Geçmiş olsun Kadriye” diyerek çantasını alır, birlikte sınıfa giderler. Kadriye itiraz etmez. Sınıfa birlikte girince arkadaşları “Ooo!... Bravo!” sesleriyle alkışlarlar, kıyamet kopar. Kadriye bu tezahürattan çok utanır, Kazım ise çok mutludur!

 Mezuniyetleriyle enstitü yılları sona eren Kadriye ve Kazım, Arifiye istasyonunda el sıkarak vedalaşıp, heyecanla görev yerlerine giderler. Yaklaşık bir yıl görüşmedikleri arkadaşı Kazım ilk yaz tatilinde Kadriye’yi babasından istemesiyle evlenirler.

 Bir Cumhuriyet ailesinin öyküsünü kızları Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak şimdilerde, “Arifiye’den Bir Romeo Juliet öyküsü” tanımlamasıyla dostlarına sık sık anlatır.

Süleyman - Temam Özerdem çifti

   

Pamukpınar KE’ne girdikten sonra Sağlık Kolunu seçerek Hasanoğlan KE’den mezun olan Sağlık Memuru Süleyman Özerdem köyü Karaözü’nde tayinini beklemektedir. Bu arada köydeki komşularının sağlık sorunlarına yardımcı olmaktadır. Bir gün hem köylüsü hem de enstitüden arkadaşı Temam Taştan’ın yakını bir çocuğun rahatsızlığı nedeniyle iğne vurmaya çağrılır. Temam Taştan, enstitülerde karma eğitimin sonlanması nedeniyle Kızılçullu KE’ne nakledilmiş ve son sınıftadır. Uzun süre görüşmemişlerdir. Sağlık Memuru Süleyman hasta çocuk için eve gittiğinde; “Arkadaşı Temam’ın büyüdüğünü, geliştiğini ve daha da güzelleştiğini” görür. Kendi ifadesiyle; “O güne kadar, hiçbir kızın elini tutmamış, gözünün içine bakamamış çiçeği burnunda yakışıklı bir delikanlı” olarak Temam’a ilgisi artmaya başlar. Bir müddet sonra gelişen ortamda Temam’ın ılımlı davranışlarından cesaret alarak, “Enstitüden mezun olduğunda benimle evlenir misin?” teklifini yapar. Temam’dan “Sen de evlenmez, gelecek yıl bu zamana kadar beni beklersen, seninle evlenirim.” cevabını alınca, aralarında sözleşirler.

 Bir müddet sonra görevine başlayan Süleyman’la Temam uzun süre görüşemezler. Temam öğretmenin mezuniyeti sonrası karşılıklı verdikleri sözü tutarak evlenirler. Bu evlilikten altı çocukları olur. Yaşamları boyunca kimsesizlerin Cumhuriyetinde Köy Enstitüleri sayesinde var olduklarını bilen Özerdem’ler bir Cumhuriyet ailesi olarak; “Mustafa Kemal’e, Hasan Ali’ye, Tonguç’a” borcumuz var diyerek Çağdaş Türkiye idealini daha yükseğe taşımayı görev bilirler.

 Kimsesizlerin Cumhuriyetinde Köy Enstitüleri’nde uygulanan karma, yatılı ve parasız eğitim sayesinde ilk defa kırsalda geniş eğitim ve meslek edinme fırsatı yakalayan kızlarımızın enstitülü arkadaşlarıyla kurdukları, bir ömür boyu aynı yastığa baş koydukları yuvaları örnek Cumhuriyet aileleri olarak Aydınlanma Devrimi ile Cumhuriyet değerlerimizin çok önemli taşıyıcıları olduklarını göstermektedir.

 Cumhuriyetimizin ülke toprağında kökleşmesinde emekleri olan cefakâr Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerimizin unutulmaz mücadeleleri bu nedenle hafızalara yer etmiştir.

 

Yararlanılan Kaynaklar:

1-Sercan Ünsal, Bozkırda Bir Eğitim Pınarı Pamukpınar Köy Enstitüsü (1941-1954) I-II

2-Sercan Ünsal, Köy Enstitüleri Kırsal Kalkınma ve Sağlık Kolu I-II

(Not: Fotoğraf ve belgeler aile arşivlerinden alınmıştır.)

Sercan Ünsal
Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)