ankara-gar-gazinosu-ve-hazin-sonu-168488.webp


Nazım Hikmet ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’ kitabında Ankara Garı’na da yer verir. Uzun dizelerinin sonunda mahkûmların trenden inişini anlatırken Ankara’yı şöyle betimler:

Süleyman,’ dedi mahkûm Halil,
‘Şehirle bozkırın kavgasına bak.’
‘Görüyorum,
henüz ayakta olsa da bozkır yeniliyor.’
Durdu tesviyeci mahkûm Fuat,
okşadı ince bıyıklarını kelepçenin demiriyle,
bir tezgâha bakar gibi şehre baktı:
‘Ben beğendim Ankara şehrini kardaşlar,’ dedi,
‘Aklım ermez ama yapı işine
belli ki ter dökmüş bizim işçi milleti.
Temiz iş çıkarmışlar.'

Nazım Hikmet'in şiirde anlattığı Ankara Garı 1937’de hizmete açılmıştı. Mimarı 25 yaşındaki Şekip Sabri Akalın’dı. Daha öncesinde, çevresinde sadece ‘Direksiyon Binası’ vardı, o kadar…

Ankara Gar Gazinosu önünde hanımlar

Ama o Direksiyon Binası ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılacağı, Kurtuluş Savaşı’nın yönetildiği yer olacaktı. Paşasına hizmet etmekten uyumaya zaman bulamayan Fikriye’nin İnebolu üzerinden Ankara’ya geldiği ve belki de kısa ömrünün en güzel günlerini geçirdiği yerdi. Yedigün dergisinin 30 Mayıs 1939 tarihli sayısında şu satırlar okunur:

“Türkiye’nin kalbi güzel Ankara’nın yeni garı, bu kalbin atışını tanzim eden, kanlarını etrafa dağıtan canlı bir uzuv gibidir. Ankara’ya ayak basanın karşısına yapısının sağlamlığı, güzelliği ve temizliği ile Yeni Türkiye’nin timsali gibi çıkan gar, yolcunun gözlerini dinlendiren, muhayyilesini şehirde göreceği harikalara hazırlayan bir manzara teşkil eder.”

Kurtuluş Savaşı’nın en önemli kararlarının alındığı Ankara Garı 60’lı yılların sonuna kadar başkentin kapısı, kültürel yaşamın en önemli mekânıydı. Cumhuriyet döneminin izlerini en çok taşıyan binalardan biri olan Ankara Garı birçok insanın hayatında unutulmaz anılara ev sahipliği yaptı. Gazeteci ve yazar Altemur Kılıç, Ankara Garı’nın 1940’lı yıllardaki görünümünü şöyle betimliyor:

Ankara Gar Gazinosu, 1952 

“Bakanlar, diplomatlar, seçkin insanlar hep trenle gidip geldikleri için Ankara Garı akşamları tren saatlerinde uğurlamaya gelenlerle kokteyl kadar kalabalık ve hareketli olurdu.”

Garın görkemli kapısının hemen bitişiğinde bir sütun dizisiyle bağlanan Gar Gazinosu da öyle.

Başkenti iş ve gezi için ziyaret edeceklerin hoş vakit geçirmeleri için yapılmıştı. Gazino binası ve yanında işaret parmağı gibi yükselen saat kulesi Ankara ziyaretçilerinin hemen dikkatini çekerdi.

Ankara Gar Gazinosu 'Jeller Orkestrası'

Birkaç basamak merdivenle çıkılan gazino girişinin hol antresindeki taş kolonlar usta işiydi.

Bodrum üzerine iki katlı olan binanın zemin katı gazino salonuydu. Girişte solda bir bar ve önünde altı adet tek ayaklı taburesiyle ‘Rustik Bar’ yer alırdı. Burası genelde bekâr erkeklerin mekânıydı.

Yabancı artistlerinin konsomasyon yaptıkları gazinoda en çok tercih edilen içki Cin-Fis’ti.

Haftalıklarını biriktiren gençler de ‘Rustik Bar’ın değişmez müşterileriydi. Tabii trenden inip de ayak üstü bir soluk almak isteyenlere de hizmet ederdi burası.

Ankara manzarasının seyredildiği teraslı salon daha çok özel toplantılar, nikâh törenleri için ayrılmıştı.

Geniş bir alana yayılmış olan bahçede yaz aylarında şelaleli havuzun etrafındaki masalarda buzlu rakılar eşliğinde yaz akşamlarının keyfi sürülürdü.

Şehirde elektrik verilen yerler sınırlıyken, Gar Gazinosu’nda havayı serinletmek için klima kullanılırdı. Evet, klima…

Gar Gazinosu, Ankara’da dönemin en önemli eğlence yerlerindendi. Yerli ve yabancı sanatçıların sıkça program yaptıkları gazino aileler kadar sanatçılar, politikacılar ve gazetecilerin de en gözde buluşma mekânları arasındaydı.

1939’da Ankara’da, milletvekili olan Yahya Kemal cumartesi akşamlarını Gar Gazinosu’nda değerlendirirdi.

Kendisine yüklenen “komünist” yaftasını kırmak için Esirler adlı bir oyun kaleme alan Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önde giden yazarlarından Sabahattin Ali ve dostları da burayı tercih ederlerdi.

Gazino’ ya yürüme mesafesinde bulunan Ankara Palas’tan farkı, halk tipi bir eğlence mekânı olması, burada protokole fazla önem verilmemesiydi. Ama, iyi giyimli garsonlarıyla anımsanan gazinoya kravatsız girilemezdi.

Yine de burası, “hamallarla sanatçıların bir arada eğlendiği mekân” olarak bilinirdi.

Yabancı revüler, orkestralar eksik olmazdı. O yıllarda yeni yeni ünlenen İzmirli sanatçı Dario Moreno burada "sahne almış", Fransız şansonları ile Arjantin tangoları söylemişti.

İlerleyen yıllarda Tuna Ötenel, Erol Pekcan ve Orhan Sezener caz orkestralarıyla müşterilere müzik ziyafetleri sunacaklardı. Son dönemlerinde, leziz mezelerle donanmış içki sofralarına Türk Sanat Müziği sanatçıları, Safiye Ayla, Zeki Müren ve Behiye Aksoy şarkılarıyla eşlik edecekti.

Ne var ki, 60’lara kadar rağbet gören Gar Gazinosu Ankara'nın canlanan eğlence hayatına ayak uyduramadı.

Açılışından kapanışına kadar başkentin kültürel nabzının attığı yer olan gazino kapılarına kilit vurduktan sonra bir süre THY Terminali olarak da kullanıldı. Türk Hava Yolları’nın binadan ayrılmasından sonra uzun süre boş kaldı, bakımsızlıktan yer yer çürümeye başladı.

Şimdilerde yeniden kazandırılmak için çalışmalar yürütüldüğü görülüyor. Belli ki, Ankara Garı ve gazinosu hizmete girişinden 86 yıl sonra bugün genç mimarı Şekip Akalın’ın eserini nasıl ayakta tutabiliriz sorusunun yanıtı aranıyor olmalı.

Yanıtları sorulardan daha karmaşık kılmak konusunda üstümüze yok, konu tarihsel mirasın korunması ise...

Selim Esen
Gerçekedebiyat.com  

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler