Sorunlu birlik ya da evlilik
Evliliği tanımlayan en iyi açıklama nedir, ne olur, bilemiyorum ama bu sorunlu birlik şaşmaz şekilde karşılıklı yarar ve işbirliği üzerinde ortaya çıkar ve bu tanımlama büyük oranda doğrudur. Bunun aksini söyleyebilecek farklı bilgilere sahip değiliz henüz... Dahası sorunsuz bir ilişkinin nasıl olabileceği konusunda önemli bir stratejimiz de yok, çünkü evlilik doğası gereği sorun üreten bir kurumdur... Öncelikle daha baştan şunu söyleyelim: Doğada insan toplulukları genel olarak tek eşlidir. Bu özellik bazı hayvan topluluklarında da vardır. Sözgelimi turnalar hayat boyu tek eşlidirler ve ölene kadar başka eş aramazlar. Yuvalarını, yavrularını birlikte büyütürler... Bu örneği vermemdeki kastım şudur: İnsan türündeki evlilikler, yuva kurmak, geliştirmek, büyütmek daha çok kültür tarafından şekillendirilmiştir. Birlikteliğin rengi, biçimi, uygulanışı, kuralları ve görev dağılımı -birine mutfak, diğerine kılıç kalkan- gibi kimin ne yapması gerektiğine, hatta suç ve ceza bile ahlaki normlar, dinler, gelenekler tarafından geliştirilen bilinçli stratejiler temelinde oluşturulmuştur ve dolayısıyla turnalarda olduğu gibi -kendiliğinden- nitelik taşımaz. Eşler başlangıçta genel olarak ailenin huzuru ve devamı için yola koyulurlar... Ortalama kazanç ve maliyet üzerinden ilişkiyi yürütürler... Bu yolculukta gösterilen özveri bazen birinin lehine, ötekinin aleyhine işler... Biri sıvışır daha az iş yapar, öteki çok paylaşır veya sıvışmaya az yatkındır... Biri alabildiğince dürüst, baştan aşağı temiz olmaya davranırken, öteki diğerini sömürmeye programlar kendini... Öyle ki evliliğin en önemli, dolaysız, arka plan içermeyen ortak çocuğa sahip olmak dışındaki hemen her adımı karşılıklı çıkar, kaygı, güvensizlik ve eşitsizlik üzerinden birinin yararı, ötekinin zararı veya tükenmişligi, mağduriyeti veya eşlerden birinin hakimiyetiyle (genelde erkek)devam eder... Evliliğin sarkacı eşit değildir. Güç rezervi, özveri, bencillik, tutarsızlık vs. eşit değildir ve bunlara bir de ayrışan irade, kişilik ve istekler eklenince karı-koca arasındaki çatışma, birliğin her alanında kendini açığa çıkarır... Küçük bir titreşim, yemeğin tuzu, sesin akustik çıkmaması, birinin uzun kulaklı, diğerinin kısa saçlı olması ezeli ve ebedi atışmaların başlangıcı olabiliyor... Doğadaki cinsiyetler arası rekabet insanda da sahip olma ve yıpratma potansiyeli temelinde ortaya çıkarak, küçümsemeye, ilgi ve yakınlıkta azalmaya, uyumsuzluga ve yıkıcı davranışlara dönüşebiliyor... Didişme, kavga, söz düellosu için harcanan zaman ve enerji birbirlerini tüketmenin aracı haline gelebiliyor ... "Ben başarılıyım, önemliyim ya da ben yaptım, sen ne yaptın..." yaklaşımıyla partnerini aşağılama ve benzeri kısır döngüyle ortaya çıkan patolojik davranışlar, eşlerden birinin sürekli, "Ben söyledim, haklı çıktım..." alışkanlığı, birinin inanan, diğerinin inanmayan konumunda olması, kemirgen ilişkiler yaratarak devam eder... Ve işin feci yanı muhtemelen evlilikleri boyunca mutlu olmamış erkek ya da kadının bunca zarar ve zehire rağmen bu ilişkiyi hala sürdürmek istemeleri... Nasıl açıklayacağız bunu? Sıfır toplamlı bir oyunu devam ettirmenin kazancı nedir? Birinin ya da ikisinin kaybı ya da birinin tüm kaynaklarını ötekine harcadığı böyle bir oyunu bitirememenin gerekçesi nedir? Evlilik alışkanlık oluşturmuş bir seçimdir. Bencildir, kıskançtır, sorunludur ve doğası gereği yarar sağlamaya programlanmıştır. Yardımlaşma, dayanışma refleksini de taşır ama bu özellik birincil değildir. Hiçbir eş, birey ya da grup diğeriyle karşılıksız işbirliği geliştirmez. Bu demektir ki saf ve bedelin ödenmediği herhangi bir ortaklık gibi iyi bir evlilik de bugünkü haliyle asla olası olmayacaktır. İyileşme ancak, mevcut ortodoks kültür normlarının ortadan kaldırılması, eşit özveri, eğitim, bakış açısı ve yargıların tümden değiştiği, birinin kaybının diğerinin kazancına dönüşmediği, yanlış düzeneklerin keşfedilmediği -sözgelimi kadının seçimini sırtında bir kasa ekmek ya da cebinde altın veya gümüş taşıyan erkekten yana kullanmadığı, naz, nazlanma, makyaj ruj, kirpik benzeri görsellerle kendini begenilmeye sunmadığı, egemenliğini ve mülkiyetini kendi elleriyle teslim etmediği, parazitleşmediği, varlığını ve tasarımını erkeğin bakış açısıyla şekillendirmediği- bir yapıyla sağlanabilir. Haydar UzunyaylaEŞLER
EVLİLİĞİN SARKACI
EVLİLİK KISKANÇTIR
gerçekedebiyat.com