nadir-avsaroglu-gercek-ed-20251022134839840.jpg


Böyle eş-dost bir yerlere takılıp, iki kadeh bir şey içelim niyetinde olduğumuzda, erkek erkeğe 5-6 kişi bir masaya çökeriz. Daha ekip sandalyelere oturmadan “hoş geldiniz abi” nidası ile geliverir bir garson. 

İlk hareket kendine en yakın tabağın yanındaki çatalı ve peçeteliği düzeltmek olur. Sanki bana önceden şekilleri bozukmuş gibi. Yahu madem şekli bozuk ben gelmeden düzeltsene. Aslında bu hareket kendi bölgesini ilan etmek için “işeyen köpekler” gibi “bu masaya ben bakacam, sadece benimle muhatap olun, bahşişi ben götürecem durumudur.  

Bundan sonra ikinci hareket kül tablasıyla oynamaktır. Herkes oturana kadar kimsenin yüzüne bakmaz. Oturma işlemi biraz uzarsa, komi çocuğa bağırır:Oğlum şu masadaki boşları alın”. Bu ikinci hareket “ben varım ve şef garsonum” vurgusudur. Bizim gibi adamlar daha masaya oturmadan ezilmiş oluruz. İlk basamaktaki son harekette, “başka misafirimiz olacak mı abi” söylemidir. Böylece grup potansiyeli tespit edilerek, o masadan ne kadar bahşiş alınacağı belirlenmiş olur. Bu duruma göre masada oturan bizler ihtimam görürüz. 

İkinci basamakta bu tip garsonların en önemli ve hayati tespitleri masada muhatap olunacak kişinin belirlemesidir. Deneyimli garsonlar, alıcı kuşlar misali bu kişiyi hemen tespit ederler. Bu kişilerde, el kol hareketleri ile meze tepsisinin gelmesinden itibaren masadaki krallıklarını ilan ederler. Aslında bu durum bizim şef garson için de avantajdır. Masada bulunan olası lüzumsuzlarla da muhatap olma sıkıntısından kurtarır. Bu noktada oturduğun sandalyeyi doldurman gerekir. İşte o esnada masada oturan bizler “diğerleri” oluruz. Garsonda lüzumsuz bir tepeden bakış ve “siz susun lan ağanız konuşsun” tavrı ile artık bu kişi ile muhatap olunur. 

Ama bu garson milleti işini bilir. Hemen ilk dakikadan menü istendiğinde garson masada bayan mayan dinlemez ilk olarak bu arkadaşa uzatır menüyü. Rakı büyük mü olsun sorusu bu adama sorulur. Salata çoban mı, göbek mi bu adam karar verir. Ara sıcakların seçiminde tek yetkilidir. Balık ya da kebap seçiminde garson bu arkadaşın yanına gelir ve siparişleri beraber toplarlar. Yemek sonrasında Türk kahvesini nasıl içeceği ilk bu arkadaşa sorulur. Garson hesabı usulca buna uzatır. O puşt da garsonla birlikte masada tüm arkadaşlarını satar. Süreci birlikte yürütürler. Bu arada sen o masada oturdun, arkadaşlarınla sohbet mi ettin, dostlarla iki kadeh bir şey mi içtin, anlamazsın. Bu ikili masadaki herkesi, olayın her anında ezerler. 

Ancak garson da bu gözleminde haklıdır. Çünkü herkes masada muhatap olunacak kişi olamaz. Bu kişilerin ayrı bir karizması vardır. İyi garsonluk bu kişileri daha ilk anda tespit etmek ve yanlış limana yanaşmamaktır. Deneyimli garsonlar ilk bakışta bu kişiyi tespit ederler. Örneğin bu kişiler parkta “abi boyayayım mı” diye ayağına yapışan boyacı çocukların, hade be nolur be bi çiçek al” diye yalvaran çiçekçi kadının, selpak satmaya çalışan çocukların, mümkün mertebe muhatap olmak istemedikleri, es kaza mecburiyetten, belki bir ihtimal umuduyla olduklarında da tek kaş hareketiyle mesajı alıp hemen yanlarından uzaklaştıkları, bulaşmadıkları kişiler garsonun masada muhatap olduğu kişilerle aynı kişilerdir. 

Rakı masasında üçüncü duble içilirken artık sistem yerli yerine oturmuştur. Bizim garsona düşen başka masaya servis yaparken masanın yanından geçerken “başka bir arzunuz var mı abi” yalakalığıdır. Bu söylemle bahşişin kendisine verilmesi gerektiği empoze edilirken, buraya bir daha gelirseniz beni unutmayın söylemini de içerir. Masada muhatap olunan kişi de bu garsonu ezdirmez. İkinci “bir arzunuz var mı abi” söyleminde, “kavununuz iyi mi ya da peynir koyun peyniri mi” ikilisinden birini kullanarak garsonun mesajının alındığı bildirilir. “Bak kavun iyi çıkmazsa, geri gönderirim” repliği ile de masadaki üstünlüğü tekrar ilan edilir. İlerleyen zamanlarda garson hala gelmeye devam ederse, cepten bir 200 lira çıkarılır. Şurdan bana bir Marlboro kap da gel” denir. Aslında bu durum, “bak 90 liralık sigara için 200 lira çıkarıyorum. Üstünü sana verecem. Anla artık bahşişi unutmadık. Bırak da artık kafayı bulalım uyarısıdır.” Artık ilerleyen süreç içinde garsonla bu kişi arasında gerçek bir bağ oluşmaya başlamıştır. 

Bu garsonlar için asıl büyük tehlike kalabalık gruplardır. Eğer grup 10 kişi ve üstü olursa, orada sıkıntı yaşanır. Masadaki kodaman olarak 2-3 kişi de bulunsa o masada hesap bir kişi tarafından ödenemez. Alman hesabı yapılır. Garsonlar için en büyük tehlike de budur. Masada oturan herkes “ulan bunlar yiyecek, ben ödücem modunda oldukları için fix bir şeyler söylenir. Ortaya karışık ızgara, yine ortaya iki salata, birer de pilaki, süzme yoğurt, ezme ve tarator. Masadaki kodaman laf olsun diye sorar: “başka bir şey isteyen var mı beyler.” Kimseden tık yok. Ya yanındaki adamla konuşuyormuşsun da duymamışsın gibi yaparsın. Ya da “abi şimdilik bunlar yeter ihtiyaç olursa takviye ederiz” gibi masanın donatılmasından yoksun, garsonu verem eden laflar edersin. O zaman o masaya ne meze tepsisi gelir. Ne bir şey arzu eder misiniz diyen olur. Ne de o masadaki kodaman iltifata tabii olur. 

Bu tür masalardaki en vahim olgu, hesabın ödenme anıdır. Bu adam ne kadar kodaman olursa olsun, tek başına o masanın hesabını ödeyemez. Ancak hesap yine de ona gelir. Bu adam da hesabı aldığı anda garsona dönerek “arkadaşlara söyle de masadaki boşları toplasınlar” der. Burada amaç az da olsa bir süre kazanmaktır. Kısa bir sürede hesabını yaparak, garson tabaklarla gider gitmez “herkes …. lira atsın bakalım” edasını sergiler. Hesap tekrar gözden geçirilir, garsona ne kadar bahşiş düşüyor, hesaplanır. Garson da bu durumu bildiğinden para toparlanana kadar o masaya uğramaz. 

Bazı uyanıklar, masadaki tüm nakit parayı iç edip, hesabı kredi kartıyla öderler. İşte o an, karizmanın bittiği andır. Hem masadakilerin gözünde hem de garsonun gözünde iyice küçülürsün. 

Asıl racon elini cebine atıp, ortalamanın üstünde bir parayı diğer tomarın arasına koyarken, bu durumun masadakiler ve garson tarafından görülmesini sağlamaktır. Bu olaydan sonra hesap pusulası garsona uzatılırken, garsona yönelik hafif bir de espri yapılır. 

 Bu durum Allahın emri gibidir. 

Mekan değişir. 

Garson değişir. 

Olay değişmez.  

Nadir Avşaroğlu 
Gercekedebiyat.com 

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler