Amaaan petr’oıl...
Masal ülkemizin üç yanı denizlerle çevriliymiş ya, bu bilgi yanlışmış aslında. Ülkenin dördüncü yanı da denizmiş: petrol denizi. Kara sınırı ötesinde kazma vurulsa petrol fışkırıyormuş. Ülkemiz halkının büyük çoğunluğu, petrol denizinin, sınırın berisinde de devam ettiğine yürekten inanır, ülkeleri ayıran sınırla, petrol denizinin sınırının çakışmasını akılları almazmış haklı olarak. Oysa, tarihleri, sömürgecilerin sınırları bu şekilde çizmek için sonuna kadar direndiklerini yazarmış. Yazarmış ya, halk, aynı sömürgecilerin ülke topraklarında saptadıkları petrol alanlarını gizli tuttuklarına, arama yapan yabancı şirketlerin petrol buldukları kuyuları beton dökerek kapattıklarına eminmiş. Öyle olunca halk, üstünde oturduğu petrolün bulunup çıkarılacağı ve dünyanın en zengin halkı olarak çalışmadan refah içinde yaşayacağı günlerin hayaliyle avunurmuş. Bu tatlı hayal, dünyanın en pahalı petrol ürünlerini kullanmanın acısını unuttururmuş çoğu zaman. Sağduyulu halk ithal olduğu için petrolün pahalı olmasını ve her şeyin fiyatını etkilemesini anlayışla karşılarmış. Müzmin muhaliflerin “petrol ürünlerinin pahalı olmasının nedeni, ithal olması değil üstüne bindirilen üçte iki oranında vergidir” demeleri kabul görmezmiş. Deli Dumrul’dan, padişahlardan beri “vergi” lafından bile hazzetmez, doğrudan vergiyi “devletin aldığı, adı değiştirilmiş haraç” olarak değerlendirirmiş çünkü. Yüksek oranda vergi içerse de ödediği para karşılığında “bir şey” almış olmayı, “haraç vermeye yeğlermiş. “Halkının nabzını her daim tutan ve ona göre şerbet veren” akıllı politikacılar hem vatandaşın hayallerini besler hem de vergi sevmezliklerine saygı gösterirlermiş. Zaten kendileri de vergi sevmez bu politikacılar akıllılıkları sayesinde hep iktidar olurlarmış. İktidar dönemlerinde halkı en mutlu eden icraatların başında af gelirmiş. Aflar içinde en sık yapılanı ise vergi affıymış. Af beklentisiyle ödenmeyip biriken vergiler, genellikle “devlet alacaklarının yeniden yapılandırılması” adı altında sağından solundan kırpılıp taksitlendirilir, akıllı mükellefler de eski borcunun taksitlerini öderken bir dahaki affa girecek borç takarmış. Yöneticiler ise “kayıt dışı-beyan dışı” vergi açığını başta alkollü içecekler, tütün ve petrol ürünleri olmak üzere çeşitli malların vergilerini yükseltir, bu fark birkaç puan fazlasıyla ürüne zam olarak “alavere dalavere Kel İbiş’in başına” patlarmış. İşte bu noktada filmin ikinci yarısı başlarmış. Petrol aramakla görevli devlet kuruluşunun “yüksek graviteli, bilmem kaç milyon ton rezervli petrol bulduğu” aynı anda tüm gazetelerde haber olurmuş. Petrol bulunduğu açıklanan bölgede kuruluşun arama yapıp yapmadığının bir önemi yokmuş. Arama yapıldığını da petrol bulunduğunu da bölgede bir tek Allah kulu görmese de o bölge halkı günlerce bayram eder, sonra konu unutulur gidermiş. Bazı ülkelerin denizde petrol aradığı, bazılarının bulduğu basına yansıyınca hükümetler derhal harekete geçermiş. Örneğin kıta sahanlığı anlaşmazlığı olan komşu, ortak denizde arama başlatmış bir tarihte. Masal ülkemizin hükümeti derhal bir arama gemisi kiralamış. “Hora” adı taşıyan gemi büyük gürültüyle denize açılmış, bir süre oralarda “hora tepmiş”, sismik araştırmalar yapmış, değişik zamanlarda, birkaç noktada “petrol bulundu” müjdesi verip halkı sevince boğduktan sonra sessiz sedasız toz olmuş. O denizden petrol çıkması bir yana, balık bile, avlanması iki ülkeyi savaşın eşiğine getirecek kadar azalmış. En son, ülkenin kuzeyindeki denizde sondaj yapmak üzere dev bir platform kiralanmış yüzlerce milyon dolara. Platform boğazlardan geçerken “o denizde, ülkeyi kurtaracak miktarda petrol saptandığı, platformun bunu çıkaracağı” yazılmış ballandıra, ballandıra. İlk sevinç çığlıkları o zaman atılmış. Sonra halka verilme gereksinimi duyulan bir dönemde platformun, “deniz dibinde dev bir petrol rezervi bulduğu” müjdelenmiş her zamanki gibi. Bir küsur yıl sonra platform ayrılıp ülkesine dönmek üzere boğazdan geçerken gazeteler “su çekerek kısmen batırılmak suretiyle nasıl boyunun kısaltıldığını ve böylece köprüye çarpmadan geçmeği başardığını” ayrıntılarıyla yazarak halkımızı aydınlatmışlar. Platform denizde petrol değil de su aramış gibi çekip gitmiş. Son yıllarda doğal gaz kullanıma girip yaygınlaşınca ve yaygınlaştıkça önemi artınca, petrol kadar gaz bulma müjdeleri verilir olmuş halka. Bir bataklıktan sızan gaz tutuşunca vatandaş yetkililere, kısa bir keşiften sonra yetkililer vatandaşlara müjde verir olmuş. Bulunduğu açıklanan gaz rezervleri hep “ülkenin bilmem kaç yıllık ihtiyacını karşılayacak büyüklükte” olurmuş. Ama ne hikmetse gaz fiyatına yılda birkaç kez zam gelir, gaz ithalatına ödenen döviz yıldan yıla katlanırmış. Yabancı ülkelere artan bağımlılık da cabası. Bu arada halka gerçekleri anlatıp kandırılmalarını önleyeceğini sanan her soydan ve her boydan solcu muhalifler ise kendi kendilerini kandırırlarmış ha bire. Sonuçta “hayallerini yıktıkları” ve düzgün vergi tahsilatı yapmakla “tehdit ettikleri” halktan destek görmez, “müzmin muhalefet”leri sürer gidermiş. Son Dakika: Basında yer alan haberlere göre “Platform” kuzeyde petrol sondajlarına yeniden başlamış. Konunun uzmanları, ilk seçim öncesinde zengin bir petrol rezervi bulunduğunun açıklanmasını beklediklerini belirtiyorlarmış. Şimdiden vatana, millete hayırlı olsun! Ali Günay Gerçekedebiyat.com
(G)AZAP MASALLARI