Temmuz yarası / Ali Ekber Ataş
Madımak Ağıtı: TEMMUZ YARASI I. göklerin karanlığını toplamış sivas üssüne Bir gâvur memleketinde Bilavelet bir şeyh Kanlı parmaklarıyla çekiyor tespihini Mezarlarından çıkarıp şehitlerimizi Kuşbaşı yapıyor ve tike tike itlere atıyor Ve sunuyor devleti kâfire Ne işe yarar her eve bir bayrak Rahmet altında kururken yaprak 1 düşün ki yangındık sixvas düşerken ömür işliğinde kefensiz günler kül sorgusunda beden niye ağlamaklısınız madımak alazında külsağımlı acılar karanfiller sümbüller gelincikler rüyalar külümserdik düşler yanarken II. elinizde çakmaktaşı çıkıp geldiniz barbar katran karası duman ziftin peki istiniz düşler kanarken gövdesiz baş olup hüseyin gibi kül yontular düştük madımak samahı’nda temmuzi o akşamüstü yangın duman is ve kül bereketi gözümde yaş eritti tanrının susturulduğu şehir zulmün soy aynası bilaveled bir şeyh kanlı ellerinde mavi gözlü çocuk düşler solarken tanrı cebrail’i kandırmamış henüz henüz ibrahim’e indirmemişti koçu dünkü mesele bu ibrahim dünkü çocuk nasıl unutur çaldıran’ı insan yavuz’u kim aklar karanlığından kırk bin baş kırk bin gövde seksen bin göz enel hak yolculuğunda kurbanlık koç gibi kılıç yorgunu pir sultanca marifet mansur’a niyet IV. tanrının köhne hoyratlığına çekip kınındaki kara saçlı yusuf’u bu hüseyin de bizdenbizim de kerbelamız bu ibrahim ibrahim ibrahim din şehitlik mezrası göklerse kara duman ne zaman tanrı desek uğrunda: kan kan kan!.. V. cebrail’in kanatlarında gönderilen şu kınalı koç sana tanrı’dan armağan inanç beygirlerine bilinç arabasını çektiresin diye çocuk ağladı ibrahim sarıldı peygamberliğine insanın cehenneminde sınandık ömürsüzce samaha durur gibi misal pişerken us yanarken yunus hu çekip döndükçe kendi yörüngemizde insan böyle yanmalara her dem şair kesilir bidon nerde gaz hani çakmaktaşı bendeyse süleyman bodur 30 7 insan 70 4 1000 göz doldur ha doldur bir o kadar el bir o kadar ayak gövdemi parselleyen irrasyonelist haller VI. dilimizde tüy bittisöylediğimiz de ne ibretlik yanmalara yunus gibi kav gerek asılacak olanlara pir sultanca can gerek susmayın insan aşkına koparın dilinizdeki kelepçeleri sustukça çemkiriyor okyanus ötesinden bu kör kütük karanlık orada bir şehir var sözsüz duvak ayları yaz mevsimi temmuz biraz gitsen karanlık gitmesen Kırık saz camiler kışla medreseler üs minareler süngü miğferli kubbelerinden doluşup sokaklarına çekirge sürüleri gibi çöktüler üstüne hasıl canların ve demir merdivendeki küçük dev adamın VI. ufak tefekti oysa diş kovuğunda misal hangi birine yetsek tenim yanık ayaklarım üryan dedi küçük dev adam o halde kalkın ayıklanın kürüyün karları yüreklerinizden asılın yüreklere yürekler yelken yürekler fora yürekler… gün akşama inerken şah çekip ölüme indirek tahttankırkların kapısındayız kervan hazır bahtımız açık şaha gidilecek ismail zamanı haydi yol-a-çık VII. can muzdarip canan garip canlar ateş semahında söyle kainatın soy sahibi usun koynundaki maraz insanı kul kesen yasak ilahi yasaların kısırdöngüsü ebedi korku ilahi adaletinle ateşten tarlalarını sürerken musa sivas’ta mıydın yoksa madımak neydi öyle peki ya temmuz mühri nübüvvet mezarlığı insanı o cehennemde yalnız bıraktın o cehennemi yaratanların yaratanı mıydın bir başka yaratan mı vardı yoksa insanı yakarken seyreden VIII. sen peygamberlerin ulu soyu ulu hükümdarı kulların dört renkli insan bin dilli tanrı yedi iklim dört mevsim bu coğrafyada cennetinden bir bahçe mi sandın yoksa cehennemini yasak elma adem’e günahlar havva’ya kaldı sele verin hepimizi basiretimiz kentsoylu arlanmaz ataerkil huylu ekim 2000/2010 Ali Ekber Ataş
Gercekedebiyat.com
YORUMLAR