Kültürel körlük yaratmak
Yaşadığımız coğrafyada, kültürel evrimimiz ilginç tuhaflıklarla doludur. Sözgelimi konut almak, konut satmak, emek harcamadan birşeye sahip olmak o kadar cazip ki, bu davranış biçimi, bireye kendini yaşam boyu güvende hissetme duygusu kazandırıyor. Daha tuhafı hayatta kalmanın unsuruymuş gibi ebeveynden çocuğa, çocuktan toruna aktarılarak devam ettirilir... Bir evin varsa biraz, iki evin varsa biraz daha güvendesin... Bu kültür oluşumu saplantılara neden oluyor ve çocuklarımızın gelecekten beklentileri sadece ev, arsa, araba vs. sahibi olmakla sınırlaniyor. Aynı şekilde doğurganlık, büyüklere saygı küçüklere sevgi, vatana, millete bağlılık; moda, giyim, yemek ve sofra kültürü gibi benzeri şeyler üzerinden şekillendirilen yaptırımlar da hafızamıza kazınılarak, uyum göstermemiz istenilir... Teninin veya lisanının rengi nedeniyle A'ya konulan çekince, B'nin uzaklaştırılması, hristiyanin müsluman olmak koşuluyla kabul görmesi, hiyerarşide altta olanın küçümsenmesi ya da haddini bilmesi gibi parçalı veya yamalı oluşumlarla karşılaşabiliyoruz ve genel olarak taklidi nakleden özelliklerle bir kalemden diğerine, önceden çizilmiş sınırdan bir diğerine zıplayarak birbirimizi çoğaltıyoruz... Kültür canlı bir yapıdır. Teknik olarak da, iletişim, düşünce ve dil olarak da yaşamın canlı parçasıdır. Yeni bir fikir, yeni bir buluş bizi çeker... Sanat, bilim, bilgi ve benzerleriyle birbirimizi tanımayı, uyum göstermeyi, varlığımız hakkındaki derin ve tedirgin edici sorular geliştirmeyi kültürel kodlarımıza borçluyuz. Canlı, çeşitlilik arzeden bir yapı içinde yaşamak, farklı bakış açıları, farklı zenginlikler sunar ama cansız, güvensiz ve hurafeler üzerine temellenmis yapılar, ilerleme yaratacak kültürel formlar yaratamazlar... Bu sav biraz iddialı görünebilir ama eğer birkaç cümleyle açıklamama izin verilirse şöyle devam ederim: İçe dönük, dışarıya kapalı, bencil özellikler sergileyen bir yapı düşünelim... Böyle bir yapının öncelikli hedefi egemen unsurun çıkarını korumak ve bozulmayı önlemek adına dışarıdan gelebilecek çeşitliliğe, farklılıklara kapıları kapatmak olacaktır... Sinagogun camiyi, caminin kiliseyi, kilisenin Prasada'yı düşmanlaştırdığı, bir fikrin diğerini ittiği ortamlarda iyileştirici kültür yeşermez. Dinler ve unsurları insana, dinamik olmayan durgun bir yapının kapılarını aralayarak, ona itaate dayalı roller yüklerler. Politik yapılanmalar da böyledir... "Eğer kurallara uymazsan veya inanmazsan ateşte yanarsın... Taraf olmazsan yalnız kalırsın..." diyerek tehdite dayalı bir oluşuma hapseder. Son derece etkili bu psikolojik yıkım yöntemi, saf ve duru düşünceli geniş bir kesimin, özellikle henüz yaşamında ne yapabileceğini seçemeyen çocuklarımızın gelişimi üzerinde eksikliklere neden olmaktadır. Şunu söylemem gerekiyor: Kör ve tapınmacı kültürün ögelerinden biri haline gelen din adamları ve politikacılar asla geleceğe yönelik adımlar atamazlar. Çünkü zeki olduklarına inanmıyorum... Çünkü din adamı ve politikacı, görmek istediğini tasarlar... Böyle olunca da politikacıya veya din adamına kısır döngünün devam ettiricileri demek yanlış olmaz sanırım. Ezber ve tekrardan ibaret hayatlarda, başarıya giden yol yoktur. Cehennem ateşi düşüncesi ya da vatanseverlik, dincilik, milliyetçilik benzeri politik kör saplantılar temelinde kültürel ayrıştırmalar yaratmak, sanıldığı gibi "bireyi korumaya" değil, aksine onu başarısızlığa ve tekdüzeliğe zorlar. Cennet bize ölümsüzlük vaat edebilir ama ateş, yaşamı ve mücadeleyi, uysal ve boyun eğen küçük ortak olmamayı öğretir. Kendi adıma eğer önüme seçme hakkı konulursa, seçimimi ateşten ve ölümden, tıpkı özgürlüğü cennetten çıkarıp yeryüzüne bırakan ikinci bir yeni oluşumdan yana kullanırım. "Canımın istediği kuralları koyarım" anlayışı iyi gelmiyor artık. Bu anlayış başarısızlığa hizmet ediyor. İnsanlık tarihi bize geniş ve bütünleyici kültürlerin yararlı sonuçlara neden olduğunu göstermektedir. En iyi şey çocuklarımıza kendi repertuarlarını oluşturabilecekleri evrensel, tutarlı ve sürekli ilerleyen kültürel normlar kazandırmaktır. Haydar UzunyaylaUYUM GÖSTERMEMİZ İSTENENLER
KÜLTÜR CANLI BİR YAPIDIR
DİN ADAMI ve POLİTİKACI
ATEŞİN ÖĞRETTİĞİ
Gerçekedebiyat.com