Cüce kişilikler
Hiçbir şey, insanın kendini ortaya koymasının temel niteliği olan kişilik bozulması kadar utanç verici değildir. Birkaç gün önce üst düzey iki yöneticinin, diğer bir üst düzey yöneticinin yanı başında, onunla birlikte ekran görüntüsü vermek için birbirlerini iterek, nasıl bir yer kapma yarışına girdiklerine tanık olduk. Bunu nasıl açıklayacağız? Bir defa baştan şunu söylemeliyim: Kişilik bozulmasına uğramış biri, kendisini borçlu saydığı kişinin uzantısı kabul eder… Varlığını onun varlığıyla bütünleştirir ve işin feci yanı onunla anlam bulacağına, ancak onunla var olabileceğine inandırır kendini… Karmaşık, zayıf, belirsiz bir kişilik yapısıdır bu ve yazımın başlığında ifade ettiğim gibi bu tür yapılanmalara uygun düşebilecek en iyi niteleme “Cüce Kişilikler,” olacaktır. Cüce kişilik bir köşeye siner, bakar; efendisine gülümseyerek karşılık verir ve efendisinden ayrı olduğu zaman dilimlerinde ise ondan söz etme, onu yüceltme gevezesi olmak gibi sevimsiz bir görevi üstlenir. Yanlış anlamsız güdüleri, tekdüze atık düşünceleri yaşamının felsefesi haline getirir. Bozulma veya aşınmanın daha başka belirgin özellikleri de vardır: Düşük zeka, düşük yoğunlukta duygular, normalin dışında para-mülk ilgisi, akıl ve düşüncede gerilik, tarihin nal seslerine özlem ya da geri dönme arzusu, geleneksel değerler, fanatizm veya gelişmeyi önleyici yargılarda ısrar ettiklerini görebiliyoruz. Otoriter, militarist yapılarda, derebeyliklerde, siyasilerde, yoksunluk ve yolsuzluk ağırlıklı toplumlarda daha çok görülür. Bu oluşumlardaki kişiler bağımsız davranış ve ilgi alanlarına sahip olmadıkları için bir iş, oluş, söz yeteneği gösteremezler. Kişiliğinin göstergesi kendisi değil, bağlı olduğudur. Onurlu, olgun, güvenilir olmak yerine, bağlı olduğunun ağzıyla, onu tekrarlayarak kendini ifade eder. Hatta tuhaf şekilde yeteneklerini ve donanımını kenara bırakarak yenilgiyi seçer… Böyle olunca da sözcüklerini, dilini ve düşüncesini unutarak vaizin tekrarcısı haine gelir. Cüce kişiliklerin etki alanı o kadar geniş ki, yükselme hırsı, mevki makam, tapınma, mizahsızlık, kısacası insanı indirgeyen bilcümle bozulma ve aşınmaları hayatın her alanında görebiliyoruz. Yanıltma, yön değiştirme, kılıktan kılığa girme gibi zihin bozuklukları ile karşılaşmak pek zor olmuyor. Olgunluğa ulaşmamızın yollarından biri, kişiliğimizi ilerletecek soruları edinmekten geçer. Birinin ya da bir şeyin peşine takılmak, onu kutsamak, yüceltmek, boyun eğmek sağlığın değil hastalığın sonuçlarıdır. Olgun kişilik, bir iş, bir eylem alanı yarattığında kendi yolunu bulup korur. Kendisi gibi herkesin bir kıymet taşıdığına inanır. Kendini ifade edebilmeyi en elverişli kişilik olarak görür. Tamamlayıcıdır, birleştirircidir, katılımcıdır. Başkasının yaşamı ile kendi yaşamı arasında özdeşlik kurabilecek yetilere sahiptir ve edindiği bu özellikleri her yerde, her koşulda devam ettirmeyi başararak, kendi rengini yansıtır. Haydar UzunyaylaOLGUNLUĞA ULAŞMANIN YOLLARI
Gerçekedebiyat.com