Bütünü kutsamak ve esaret
Anlamsız kalabalıkların parçası haline gelmek istemiyorsak, özgürlük ve özgünlüğümüzü esas alacak kültürel yapılar oluşturmalıyız…
Bütünlüklü yapılar sahtedir, çünkü sahte değerler üretirler… Bütünün kırıntılarından kimlik sahibi olmayı veya yer edinmeyi amaç edinen her birey, daha baştan kaybetmiştir… Daha baştan var olma gerçeğine yabancılaşarak, rastlantılar, olasılıklar, kurgular ve benzeri etkileşimlerle kendi olmaktan çıkıp anlamsız kalabalıkların parçası haline gelmiştir… Bu şu anlama gelir: Bütün nasıl algılarsa öyle algılar, nasıl düşünürse öyle düşünür… Bu iletişim yanlıştır. Bütünün refleksleriyle hareket etme, seçimimizi onun eğilimlerine göre geçekleştirmek kusurdur. Bu, bireyi birey yapacak ‘cevheri’, kaba saba, hoyrat gürültülerin ağına kurban etmek demektir… Çünkü bütünün kodları yanıltıcıdır; aldanma ve yanılsama doludur… Yanıltıcı olanı gerçek gibi duyumsatarak, kendimize ait olmayan şeyi kendi gerçeğimizmiş gibi görmemize neden olur… Nasıl mı? İşte birkaç örnek: -Bütün, beni ben olarak görmez, değerlendirmez ve dolayısıyla anlamaz beni… Sorunlarımı, rahatsızlıklarımı umursamaz… -Çocuğun kişiliği ve gereksinimlerine göre eğitimi hedeflemek yerine, bütüne hükmeden zirvedekilerin çıkarlarını kapsayan herhangi bir sınıfta ve zamanda, aynı eğitimi, aynı öğrenmeyi dayatır… Çocuk ileri mi geri mi, kavrıyor mu kavramıyor mu, beden, zihin, duygu durumu güçlü mü güçsüz mü; özgürlük, sorgulama ve düşünmeyi öğrenme gibi özel gereksinimlerini göz ardı eder ve çocuğu silikleştirir. -Hava soğuk... Soğuktan titreyen yirmisinde bir genç, korunmak için bere arıyor ve buluyor… Ama bütünün davranışlarına ve dürtülerine yenik düşerek, yan tarafta günün modasına uygun kukuletayı almak için, ışığa uçan sinekler gibi o tarafa doğru seğirtiyor. -Her bir ağacın, her bir dalı ve yaprağı özel bir işleve sahiptir ama onları kendi semirme iştahına budatıyor. Dalı ve yaprağı amacına aracı kılıyor. Böylece palazlandıkça palazlanıyor, şiştikçe şişiyor. -Daha vahimi etnik kimlikler, inançlar, kurgular edinmemizi teşvik ediyor; kimi zamanda bunları yok etmeyi öneriyor… -Ve sürekli istiyor… Öylesine aç gözlü ki vergi istiyor, kutlama, şölen-tören istiyor, savaş istiyor, kulluk istiyor; yetmez kolunu bacağını istiyor, yetmez soyunu sopunu istiyor ve bunun adına “sadakat” diyor… Ve sürekli aldatıyor... Hayırsız koca gibi gözü hep dışarıda… - Bütünün başka bir kusurlu özelliği ise taklit… Herkes birbirini taklit eder. Herkes birbirine bakarak şekli bütünlük oluşturur ve politikacılar, eğlence dünyası, inançlar ve resmi tarihin tezleri çeşitli etkinliklerle bizleri tavlayarak, yanılgı ve yanılsamanın içine sürükler. Bizler de karmaşa, sür git, hay huy içinde devam ederiz… -Doğru ve gerçek olan, bireyin bütünün eğilimlerinden bağımsız seçimleridir, deyip bitirmeden önce şunu ekleyelim: Anlamsız kalabalıkların parçası haline gelmek istemiyorsak, özgürlük ve özgünlüğümüzü esas alacak kültürel yapılar oluşturmalıyız… Bütünden değil, parçadan bütüne giden yollar inşa edilirse, birbirimize daha yakın olur, daha sıcak, daha dürüst ilişkiler geliştiririz… Haydar UzunyaylaDOĞRU ve GERÇEK OLAN
Gerçekedebiyat.com