Son Dakika

tmolos-edebiyat-gercek-ed-2232024180157.jpg


UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ BİR YILDIZA HARF TUTUŞTURMAK  

Tmolos, bugünkü adıyla Bozdağ’ın ilk yerleşimcilerinin Lidyalılar olduğunu, Lidyalıların Tmolos’u karakol olarak kullandıkları söylense de Homeros Tmolos’u anlatırken bölgenin yerleşik halkı olan Meonyalılardan söz eder, Lidya ondan sonra gelir. 

Lidya tarihi incelendiğinde gerçekten de Lidya Krallığında Meonia adını taşıyan antik bir kente rastlanır. Kentin adının kimi tarihçiler Lidya’nın ilk adı olduğunu, kimileri Frigyalıların üç kolu olduklarını, bir biçimde Lidyalılarla karışıp kaynaştıklarını ya da anlayamayıp bölgenin güneyindeki dağlık bölgeye sürüldüklerini ileri sürerler. Bunun bir önemi yok, önemli olan kente ve kenti kucaklayan Bozdağ’a Lidyalıların Tmolos adını verdikleridir. 

Tmolos’un mitolojik bir geçmişi var. Tmolos, Lidya Devleti’nin kralıdır. Sık sık maiyetiyle birlikte Bozdağ’da görkemli ve uzun süren avlara çıkar. Bu avlardan birinde Su Perisi Arripe’yi görür ve ona sırılsıklam âşık olur. Arripe de Kral Tmolos’a kayıtsız kalmaz. Ne var ki Arripe’nin ölümlü Tmolos’a duyduğu ilgi, Tanrıça Artemis’i kızdırır. Ölümsüz tanrıların ve tanrıçaların ölümlülere âşık olması uygun bulunmaz. Artemis de ölümsüz Su Perisi Arripe’nin, ölümlü Lidya Kralı Tmolos’a ilgi duymasını kabullenemez, av sırasında Tmolos’un üzerine bir boğa salar, boğa Tmolos’u boynuzlarıyla öldürür. Tmolos’la birlikte ava katılan oğlu, babasının ölümüne çok üzülür, onun ölüsünü kente götürmek yerine yaşamını yitirdiği ve Arripe ile birlikte olduğu Bozdağ’a gömer, dağa babasının adı olan Tmolos adını verir. 

İbn-i Batuta, Seyahatname’sinde Aydınoğulları Beyi Mehmet’in havanın sıcak olduğu yaz aylarında serinlemek için Bozdağ Yaylası’na çıktığını yazar. Yine bir başka Mehmet’in, Fatih Sultan Mehmet’in şehzadeliği sırasında Bozdağ’a geldiği, burada Molla Gürani’den ders aldığı yazılır. 

MITOLOJİDEN GERÇEĞE TMOLOS 

Mitolojideki ve tarihteki Tmolos’tan, önceleri aylık daha sonra iki aylık olarak Ömer Akşahan’ın tek kişilik bir ordu gibi çalışıp yayımladığı Tmolos Edebiyat’a gelence… Tmolos, Ödemiş çıkışlı olsa da İstanbul gibi metropol nitelikli herhangi bir yazın dergisinden kalır yanı yoktur.  

İnsanın varoluşuyla birlikte edebiyatı da içeren sanat da var oldu. Ernst Fischer ilkel sanatın, ‘güzellikle’, ‘estetikle’ bir ilgisi olmadığını söyler. İlkel sanat Fischer’e göre ‘büyü aracı’, ‘insan topluluğunun silahı’dır. Nitekim ilk ürettikleri de yaşamlarını sürdürebilmeleri ve avlanabilmeleri için gerekli olan mızraklar, oklar, baltalar, avları parçalamak için yontukları ve keskinleştirdikleri taşlardır. Duvar resimleri bundan sonra ortaya çıkar. Yazıyı ve konuşmayı bilmeyen insansılar resim yapmayı biliyorlardı.  

İlkel ya da çağcıl her aydın, aydınlanmayı ve aydınlatmayı görev saymak zorundadır. Aydının işlevi aydınlatmaktır ve aydınlatmayan aydına aydın denmez. Ne yazık ki Türk yazını artık bağımsız olmadığı gerçeğiyle yüzleşmek durumundadır. Yayıncılık artık yayınevlerinden çok yayıncılık da yapan holdinglerin denetimindedir. Günümüz okuru da yazarı da değişim değeri olan metadır. İşte bu durumda Tmolos’un ve Tmolos gibi dergilerin varlığı mal/meta olmayı reddeden yazarların nefes aldığı yaşam alanlarıdır. Tmolos, Ömer Akşahan demektir, onunla özdeşleşmiştir.  

DENEMECİNİN PORTRESİ OLARAK AKŞAHAN 

Akşahan iyi bir öykü, şiir ve deneme yazarıydı. İlk deneme kitabı olan Sonbahar Soloları’na ‘niçin yazıyorum’ sorusu ile başlıyordu. Evrensel nitelikli bir sorudur bu, bir yazar neden yazar? Bir araştırmacıyı araştırma yapmaya yönelten itki nedir? Neden birileri dergi çıkarmak, kitap yayımlamak ister? Tam da bu nedenle yazarın, dergicinin, araştırmacının işi ve işlevi budur; cennetten kovulmayı göze alarak, yasak elmayı aramak, bilgelik ağacının meyvesini tatmak. Akşahan yazınsal türler içinde en çok denemeyi sevdi, ona ayrı bir özen gösterdi. Kendisi de söylüyor bunu: ‘Deneme yazmayı ve okumayı seviyorum!’ Şiir sevgisini de biliyoruz ama denemeye bir başka bakıyor, yaşamında farklı bir yere konumlandırıyor. Son deneme kitabı Boyalı Kuşlar Irmağı Tmolos’ta yayımlanan denemelerinden oluşturulmuş bir seçki. Has denemeci olduğunun göstergelerinden biri olarak önümüzdedir. 

Denemeye ilgi duyan genç bir arkadaşı neden bu türü sevdiği sorusuna Akşahan şu yanıtı verir: “Deneme, şiir ve öykü tadında bir düzyazıdır. Yazar orada kimseye orada akıl vermez, kendi yaşantısından yola çıkarak edindiği kimi deneyimleri anlatır. Yani iyi bir denemeci anlatıcılığının yanında şiir veya öyküden yararlanmalı ki, okunurluğu artsın.” 

Akşahan daha ileride denemenin öyküden ve şiirden ayrıldığını da yazar. “Deneme, kim ne düşünürse düşünsün, bence yazın türlerinin beyefendisidir. Orada ne çılgınlığa, ne yaşamı ıskalayan polenlere rastlanır. Denemeci, öznel değer yargıları ve deneyimleriyle yemyeşil bir doğada yaşar ve düşünceleri yılkı atı gibi özgürce gezer, kimileyin billur gibi akan bir kaynaktan susuzluğunu giderir, kimi yerde bir ahlat ağacı gölgesinde konuklanır.” Ve sorar Akşahan “Denemeyi denemeye var mısınız?” 

Tmolos bundan böyle Lidya Kralı'nın değil Ömer Akşahan'ın dağıdır. 

Akşahan dergici kökenli bir yazardı. 1990’da İzmir/Ödemiş’te Ödemiş Efe, 1996’da Almanya’da, Almanca “Gemeinsam” -Birlikte Yaşam- dergisini Almanca olarak çıkarmıştı. Tmolos Edebiyat, Akşahan’ı yaşama bağlama işlevini görüyordu. Akşahan’ı yaşamda tutan, varlığını varlığına armağan ettiği vatanı gibi Tmolos Edebiyat’a da varlığını armağan etti.  

Tmolos Edebiyat, Ömer Akşahan demekti. İyi bir denemeci, iyi bir şair ve öykücüydü. Ödemiş'in en güzel ağabeyiydi. Evren de insan bilinci de sınırsızdır. O sınırsızlığın içinde Ömer Akşahan da vardı. Şimdi Ömer Akşahan yok, yeni bir dünyanın kâşifi o.  

Tmolos benim için bundan böyle Lidya Kralı’nın değil Ömer Akşahan’ın dağıdır. Akşahan orada gömülüdür. Unutulmaya yüz tutmuş bir yıldız dedim ya, doğru değildir. Işığı hâlâ parlayan bir yıldızdır harflerle tutuşan. Işıklara ışık olsun.  

Bir kez daha elveda değerli dostum! 

Halit Payza 
Gercekedebiyat.com 

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler