halit-payza-ankara-selim--7072025105950.jpg


Bu iki tarihin ne önemi var?

27 Aralık 1919 Mustafa Kemal’in Ankara’ya ilk gelişidir. Burada halk için halk adına ulusal bağımsızlık savaşını, halka rağmen, düşünsel olarak Büyük Millet Meclisi’nde, eylemsel olarak düzenli ordunun başında yapacak, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşumunu gerçekleştirecektir.

26 Mayıs 1938 Mustafa Kemal’in son defa Ankara’dan ayrıldığı, İstanbul’a hareket ettiği tarihtir.

Bu iki tarih arasındaki Ankara, Türkiye’nin kalbi değil beynidir. Kalp kanı pompalar ama ona bu yetkiyi beyin verir.

21. yüzyılın ilk çeyreğinde Ankara, Türkiye’nin ne beyni ne kalbidir. İlle de bir organla ilintilendirmek gerekirse midesidir. Beyinden, kalbe oradan mideye dönüşmesinin gerekçesi Mustafa Kemal Türkiye’sinin Ortadoğulaştırılmaya, yeni teolojik ortaçağa sürüklenmesidir.

Prof. Dr. Kemal ÖzmenSelim Esen’in Belleğini Yitiren Kent: Ankara kitabında Ankara’nın bu çarpık evrimleşmeyi sunu yazısına aldığı ‘öndeyi’de ‘sığ yerellik, köksüz bir modernlik’ olarak gösterir.

Selim Esen, kitabında Ankara’nın amnezi/bunama/alzhaimer denilen illete nasıl tutulduğunu, bu ilete tutularak belleğini yitiren Ankara’nın belleği olma işlevini kitapta yazılı olan yazılarla üstleniyor. Belleğini Yitiren Kent: Ankara Ankara’nın kısa belleğidir.

Ankara’yı daha önce romanlarda ve öykülerde tanıdık. Memduh Şevket Esendal, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Falih Rıfkı Atay, Sabahattin Ali, Kemal Tahir, Tarık Buğra, Suat Derviş, Fakir Baykurt, Adalet Ağaoğlu, Sevgi Soysal ve daha onlarca yazarın kaleminden okuduk.

Bu yazarlar henüz beyin ve kalp olma niteliğini yitirmemiş Ankara’yı ya da sonraki kuşak ve günümüz yazarları artık mideye dönüşmüş Ankara’yı anlattılar. 

Ankara belleğini neden yitirdi? Esen yitirilmemiş bir belleğin izlerini sürerek nostaljik bir Ankara gösteriyor. ‘Öndeyi’deki sığ bir yerellik ve köksüz bir modernlik Ankara’nın belleksizliğinin gerekçeleridir.

Fotoğraf açıklaması yok.

Selim Esen

 

Sığ yerellik, köksüz modernlik nedir öyleyse?

Sığ yerellik, nesnelerin sığlığı anlamını içermez. Sığlık sağ olan bilinçli insana mahsustur. Değerleri, anlamları, nesneleri ve kentleri ancak insan sığlaştırabilir. Yokedilen yalnız kentler değil insani değerlerdir. Thomas Hobbes, Latince ‘homo homini lupus / insan insanın kurdudur’ önermesinde bulunur. İnsan yıkıcıdır, zalimdir, içgüdülerini dizginlemede zayıftır, hırsı doymak bilmez, kabına sığmaz, ideolojisi, teolojisiyle hayvana yakındır.

‘Öndeyi’de ikinci bir gerekçe olarak ‘Köksüz Modernizm’ gösteriliyor. 18. yüzyılda Batı toplumları kentleşmeye, sanayileşmeye başladı. Doğu toplumları kentleşmeyi, sanayileşmeyi gerçekleştiremedi. Geleneksel tarım toplumları olarak kaldılar. Daha sonra kötü bir biçimde taklit ederek geri kaldılar.

Sanayileşme, kentleşme Batı toplumlarında sadece makineleşme, kent kurma değildi; aynı anda yeni bir çağdaşlaşma, yeni bir kültür yaratma eylemiydi. Roman, sinema, tiyatro, opera, resim,  bilim, insan hakları demekti. Doğu toplumları için bunlar günahtı, yasaktı, Tanrı’ya şirk koşmaktı. Çağdaş değerlere sırt çeviren doğu toplumları yeni ortaçağı keşfettiler, aydınlanmayı, çağdaşlaşmayı reddettiler.

Köksüzlük, sığ yerellik bataklıktaki köksüz bitkiler gibidir. Görünüşleri yanıltıcıdır, güzeldir, zekicidir ancak bu yanılsama bataklıkta çırpındıkça daha çok dibe batmayı engellemez. ‘Modernlik sonrası’, ‘modernlik ötesi’ çağdaş düşüncenin, çağdaş kültürün sorunsallaştırılması demektir. Belleğin bozulması insanın bozulmasıdır.

Shakespeare, tragedyada Lear’a “günahına altın kaplat, adaletin kudretli kılıcı bir şey yapmadan kırılır; paçavralara sar, bir cücenin saman çöpü bile onu deler geçer” dedirtir. Bellek yitimi, insanlığın edepsizlikleri karşısında sığınacağı, saklanacağı, kaçacağı, günahlarından arınacağı en kestirme, en kolay mekândır.

Ancak yaşanılan çağ unutmaz, gün gelir önünüze çıkarır. Esen de bunu yapıyor, Ankara özelinde unutulmaması gerekeni sevaplarıyla, günahlarıyla, acısıyla, tatlısıyla önümüze koyuyor.

Biz Ankara’yı Bankalar Caddesi, Karpiç’i, Ankara Palas’ı, Çubuk Baraj Gazinosu, Gar Lokantası, Piknik’i, Tavukçu Lokantası, Mülkiyeliler Birliği Lokali, Gençlik Parkı, Sakarya ve Posta Caddeleri, Karanfil ve Rüzgârlı Sokakları Sümerbank’ı, sinemaları, mağazaları, pastaneleri, kitapevleri, Ankara Sanat Tiyatrosu, Sanatseverler Derneği, otelleri, kulüpleri ile yeniden anımsamaya başlıyoruz. Selim esen bunları anımsamamızı istiyor.

Biz güftesi Nurettin Güyer’e ait, Selahattin Pınar’ın, Afife Jale için aksak kürdîlihicazkâr bestesi ‘nerden sevdim o zalim kadını / bana zehretti hayatın tadını’ eşliğinde nostaljik bir bellek yolculuğuna davet ediliyoruz. Yolculuk yolda olma halidir.

Ankara denilince benim usuma gündelik politika ve Ankara türküleri eşliğinde Ankara’nın pavyonları, müzikholleri, eğlence mekânları geliyor. Esen bize Elhamra, Turkuvaz, Yeni Bar, Santral Bar, Nil Bar, Tabarin Bar gibi eğlence mekânlarından, bu barların Dilber’lerinden söz ediyor. Bu barlarda çıplak ya da yarı çıplak dans eden, şarkı söyleyen, konsomatrislik yapan Dilberlerle karşılaşıyoruz.

Tabarin Bar’ın Dilberi, dokunsan kırılacakmış gibi incecik bacaklarıyla anılan Kordon Muazzez’dir. Ankara Palas Pavyonu’nun Dilberleri striptiz yaparak sahnede çırılçıplak kalan Colette, sağ meme ucundaki püskülü sola, sonra sol meme ucundaki püskülü sağa, sağ poposundaki püskülü sola, sol poposundaki püskülü sağa pervane gibi döndürdüğü için ‘dört motorlu’ denilen Pamela’dır. Rus Salatası’nı, Amerikan Salata yapan da Ankaralı barlar olarak karşımıza çıkar.

Artık neredeyse her kırmızı bültenle aranan mafya babalarının yaşadığı kent İstanbul’dan önce Ankara’dadır.

Söz uçar yazı kalır. Selim Esen’in Belleğini Yitiren Kent: Ankara’sı sözün uçmaması, yazı olarak kalması için yazılmıştır.

 

Selim Esen
Belleğini Yitiren Kent: Ankara

Barış Kitabevi

Belleğini Yitiren Kent : Ankara (Selim Esen) Fiyatı, Yorumları, Satın Al -  Kitapyurdu.com

Halit Payza
Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler