bekledik
sabırlı sessiz
rüzgar inadını savursa da
biliyorduk
toprağa düşen yeşerirdi elbet
 
bu en sıcak en parlak
çiçek açmış gün
bir ağaç altı dere boyu sırt dayalı uzanıp
göz açıldığında demli çay buğusu
bilge ya da derviş erinciydi
yüreğe
üflemeden bastırdığımız gün
 
rüzgar ürpertir bu sessizliği
kırçıllı bulut ha yağdı yağacak
yama tutmasa da
boşluğu teyelliyor zaman
kendi köşesinde
rengi epridikçe eriyen hayat
 
acıyı seyreltiyorlar
biz bilmiyoruz henüz
ben – sen – o
kanırtan kuşatan acımasız
biz bilmiyoruz
oysa
herkesin ağıdı kendi yarasında gizli
 
uzaklığımız
hiç görmediğimiz  gökkuşağımlı
şen şakrak sokak
elleri çırparak – çocuğuz ya- diyebiliriz
-işte sevinç
akıp gidiyor içimizden
o sokağı biz
hiç görmüyoruz
 
acıyı seyreltiyorlar
gözleri kan kir kin irinli
bir takım adamlar
hep bir ağızdan bağırıyor
-her eve yetmeli daha çok daha çok
acıyı seyreltiyorlar
çoğalsın çoğalsın  daha çok
 
gün uyusun gecesiz
masumluk dokusun
kırık dökük kan yüklü tekne
balıksızlığına asılsın
her defasında kürek yerine
 
ölüm
vurma sakın doğmamış öyküyü
ana kucağı sanıp sana koşan bebeyi
el yumuk dil yok direnmeye
koklamaya kıyılmaz
minicik beden soluğunda
yeni sağılmış süt  buğusu
 
kuşkusuz vardır
bir taşın başka bir taşa
her zaman söyleyeceği
görmez – el  kimseler bilmez dil kilitli
duyuyorum
çıkmaz sokağın çağıltısında
kendini doğuruyor gizilliğinden
temiz bir gün
geçmişini durulamaktan
öylesi yorgun

ÜMRAN ERSİN
(Yeni E dergisi, Mayıs 2017)

GERCEKEDEBİYAT.COM

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)