Türklerin kimlik sorunu / Ertuğrul Taylan
Osmanlı devletinde 1830'lardan itibaren yapılan nüfus sayımlarında, devletin ana unsuru olan Türkler, 'Müslüman' adıyla yazılmıştır.
Meşhur tarihçi Bernard Lewis, Ortadoğu adlı kapsamlı eserinde yazmıştır: "960 yılında, Türk Karahanlılar hanedanı, halkıyla birlikte Müslüman oldu." Karahanlılar, bu tercihten sonra, "İslam öncesi Türk geçmişlerini unutmuşlardır." Bir başka deyişle "Türkler, Arap ve İranlıların hiç yapmadıkları bir şeyi yaparak, milli kimliklerini İslamiyet'te gömmüşler... Birkaç folk şiiri dışında, İslamiyetten öncesi Türk geçmişinin uygarlıkları, devletleri, dinleri ve edebiyatları silinmiş ve unutulmuştu. Batılılar için olduğu kadar, Türkler için de Türk adı, Müslümanla eşdeğer olmuştu." (1) Bernard Lewis'in bu acı tespitini destekleyen birkaç örnek sunayım. Ünlü seyyahımız Evliya Çelebi, gezdiği şehirlerin mahallelerini "Müslüman, Ermeni, Rum" şeklinde vermiştir. Yani gayrimüslim mahallelerinin dışında kalan ve genellikle şehrin çoğunluğunu teşkil eden Türk, Arap, vb. mahallelerini, "Müslüman" genel adıyla vermiştir. Osmanlı devletinde 1830'lardan itibaren yapılan nüfus sayımlarında, devletin ana unsuru olan Türkler, "Müslüman" adıyla yazılmıştır. Özdemir İnce'nin, Prof. İlhan Arsel'in "Toplumsal Geriliğimizin Sorumlusu Din Adamları" adlı eserinden yaptığı bir alıntıyı, kısaca aktarayım. "Kanuni Süleyman döneminin Divanı Hümayun katiplerinden Hafız Hamdi Çelebi'nin padişaha sunduğu bir şiiri, günümüz Türkçesiyle" şudur: Padişahım kainatın yaratılışından bu yana Özdemir İnce yazısına, şöyle devam etmiştir: Kanuni Süleyman "Türk insanını (hele Anadolu Türk'ünü) hor ve değersiz gören padişahlarımızın başında gelir... İslama bağlılığı nedeniyle gerek Kuran'da ve gerekse Muhammed'in sözlerinde yer alan Türk aleyhtarı sözlerin etkisinde kalarak, Hafız Çelebi'nin" bu şiirini beğenmiş olması doğaldır. (2) Şimdi de, kimliğimizden habersizliğimizin kaba bir örneğini, 1950'lerden arz edeyim. "Diyarbakır / Dicle Öğretmen Okulu mezunu, akademisyen Mehmet Nuri Aslan'ın, yüksek okuldaki bir sınıf arkadaşını anlatan 'Aykırı Kadir Aradı' başlıklı yazısından" kısa bir parça aktarayım: "Liseyi babasının yanında yurtdışında bitiren" Kadir, kültürlü ve "ciddi bir öğrenciydi." Ama her şeye "farklı bir yerden bakar, ne düşünüyorsa, hiç dolandırmadan çat diye söylerdi." (Adının Aykırı'lı çıkması, budan olmalıydı - ET) "Karslıydı. Kars'tan Erzurum'a bir gelişinde, otobüsü şehrin girişinde durduran eli sopalı İslamcı gençler, her yolcuya olduğu gibi ona da, bildiği bir sureyi ezberden Arapça olarak okumasını buyurmuşlar. Ezbere sure bilmeyeni, sokmuyorlarmış şehre. Direneni dövüp Kars'a geri gönderiyorlar..." Kadir, onlara şu cevabı vermiş; "Biriniz istediğiniz surenin Türkçesini okusun, ben de Arapçasını hemen okurum. Değilse, bir tarafınızı yırtsanız da, bir şey okumam. Bildiğinizi yapın...” (3) Bu olay üzerine, hiç yorum yapmam... Ertuğrul Taylan
Dünya içinde Türkülüğün kötülüklerinden bahsedilir,
Allah Türk'e hiç anlayış gücü vermemiştir,
Türk'ü öldür baban olsa da,
O iyilik madeni yüce peygamber,
'Türk'ü öldürünüz, kanı helaldir demiştir,
Bunların(Türklerin) işi sürekli sapıklık olmuştur'
Cümlesinden, bunu örnek olarak al,
Türk'ü öldür baban olsa da,
Türk derin bilgi sahibi olsa da,
Fetvaya yetkili müftü olsa da,
Ey aziz dost, bu söz içinde özetlendiği gibi,
Asla onlara yaklaşma
Türk'ü öldür baban olsa da,
Türk'ün adam olacağını sanma...
2. Özdemir İnce'nin yazısı, Cumhuriyet: 18.9.2022
3. Emekli öğretmen dostum Hüseyin Erkan'ın 22.5.2023 tarihli internet yazısı
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR