Dünya'da bulunan şanssız toplumların bir bölümü Güney Amerika'da yaşamaya çalışıyor.

Onlar örneğin Brezilya, Nikaragua, Arjantin, Bolivya, El Salvador, Bolivya ve Ekvador halkları olarak türlü taktiklerle yoksullaştırıldılar. Başını Aztek ve Maya dillerinin çektiği dilleri İspanyolca, Portekizce ve İngilizce olarak değiştirildi.

Devletleri hep dış güçlerin seçip hazırladığı kişilerce yönetildi ve onlara imzalar arttırıldı. Güney Amerika halkları mücadele vermedi mi? Tabi ki verdi ama hep tek tek avlandı. Zaten bu oyunun kuralı böyle. Kuzey Atlantik ülkeleri beraber, seçilen kurban tek başına.

Ernesto Che Guevara Latin Amerika kıtasında birçok yerde yoksul çiftçi, işçi, yerli daha doğrusu ezik guruplara konuk oluyordu. Onların ülkelerinin çeşitli yöntemlerle talan edildiğini, kukla politikacılar yerleştirilerek yönetimlerinin kontrol altına alındığını ve kaynaklarının sömürüldüğünü anlatıyordu.  Onun Arjantin'de başlayıp, Küba'da devam eden mücadelesi Bolivya'da acı bir şekilde sonuçlandı ancak onun ve arkadaşlarının verdiği mücadele dünya halklarına örnek oldu, evrenselleşti.

Uzak Asya'da 1757-1947 yılları arasında Hindistan ve Pakistan bağımsızlık mücadelesi verdi.

Afrika kıtasında başta Angola, Namibya ve diğerleri, Kuzey Afrika ülkeleri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü örnek alarak bağımsızlık mücadeleleri verdiler.

Türkler Anadolu'ya geldiklerinden beri Haçlı saldırılarıyla karşı karşıya geldi. İlk Haçlı seferi 1096'da Clermont'ta Papa II. Urban'ın insiyatifiyle toplanan kilise konseyi tarafından başlatıldı. Defalarca denendi ve en sonuncusu Kurtuluş Savaşı ile püskürtüldü. Zaferin ardından 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla sona erdi.

Türkler günümüzde de emperyalizmin taşeron örgütleriyle savaş veriyor, Kendisine de yönelik Babil Projesi'nin bütün umutlarını- can damarı olan Akdeniz koridorunu kapattı ve şimşekleri üzerine çekti. İskenderun'a yönelik muhtemel bir haçlı saldırısına hazırlanıyor.

Ne Napolyon'un ne de Hitler'in kapasitesi Rus realitesine gücü yetmedi. Sovyetler Birliği'nin dağılmasına çok uğraşan ve başaran emperyalizm, Slav topraklarına girdi.

Afganistan, Sudan, Irak, Suriye, Libya tuzağa düşürülüp bombalanarak devlet omurgaları kırıldı ve bölündü.

Bağımsızlık savaşlarına karşı yeni sömürgecilik 'globalizm' konsepti altında ülkeleri ekonomik ve politik işgal için yeni bir yöntem geliştirdi.

Büyük şirket zincirleri gelip yerel KOBİ'leri alaşağı ediyor. Devletlerin artı değer üreten kurumları devletlerin elinden alınıyor. Üniter devlet yetenekleri ve gerekli olduğunda kapalı ekonomi uygulama özellikleri ellerinden alınıyor.

Bu rastlantı değil. Amaç ekonomik baskılar, salgın hastalıklar, savaş ve soykırımlarla nüfusu kırarak bir ırkı ve 'kullanılabilir' insanları çipli takiple yaşatmak.

Bu üst akıl şimdi Avrupa'da terörist unsurları kullanarak yeniden bir kristal gecesi yaratmak ve ekonomik felaketin faturasını Müslüman dininden insanlara çıkartmak istiyor. Oysa bu insanların hepsi bu gece Hıristiyanlığa geçse fark etmeyecek; asıl neden ırkçılık. Din değil ırk düşmanlığı bu.

Asıl neden 1929 ekonomik buhranından daha beteri olacak korona buhranını yıkım, katliam ve savaşlarla sona erdirmek.

SONUÇ ve ÇÖZÜM

Dünya'da yaşanan acılar, sömürgecilik, doymayan kapitalizm ve kendini beğenmişliğin karşısına ancak akıl ve birlik çıkabilir.

Bizim bölgemizde Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra 90'lı yılların başında Moskova Ermenistan'ı kullanarak 'Turan' olasılığının önüne geçmeye çalıştı. Orta Asya ve Kafkaslar'da kontrolü sağlamaya uğraştı. Doğru bir iş yaptığını zannederken belki ön görmediği Doğu Avrupa, Yugoslavya, Baltık bögesi ve Ukrayna'da yenilgiye uğradı. Beyaz Rusya da zor durumda.  Daha doğrusu her yere yetişmeye çalışırken Slav topraklarında kontrolü kaybetti. Oysa tarihte ilk Rus Devleti Kiev'de kurulmuştur. Kiev-Rus MS: 862. Novgorod'lu hükümdar Oleg. Moskova yalnış coğrafyayı kontrol etmeye çalıştı ve can evinden oldu. Bu hatadan dönmeli ve Avrasya toplumlarının sempati ve  desteğini almalıdır.

Uyan artık Moskova!

Sömürgeciliğin önüne geçip, barışı ve güveni sağlamak için Latin Ülkeleri'nin bir Latin Birliği, Slav Ülkeleri'nin Slav Birliği ve Türk Cumhuriyetleri'nin bir Turan Birliği kurmasından başka çare kalmadı. Bu birlikler ortaya çıkmadığı sürece kaynakları, teknolojiyi, silahları iyi kontrol eden, strüktürü sağlam ve birlikte hareket eden emperyalizm katliamlar yapacaktır. Daha birçok devlet yıkılacak ve halkları çoluk çocuk demeden öldürülüp dağıtılacak.

Kurulacak bu birlikler eğitim, kültür, sanat ve bilimi parola edinip yüksek uygarlık kurmalı. Nüfus patlaması kontrol altına alınmalı ve askeri güçle kararlı durup caydırıcı olmalılar.

Bu birliklerin etkinliği diğer coğrafyalarda da heyecan yaratabilir ve dünya halkları kan kusmaktan ve kaynaklarına el konulması projelerinden kurtulabilir. Emperyal küstahlık yumruklarını sıkıp, dişlerini gıcırdatıp oturduğu yerde kalabilir..

Cem Güneş
Gerçek Edebiyat

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)