Türkiye’nin ekranlara kilitlenerek deprem yardımı kampanyasına rekor sayıda katıldığı gecede ne var ki hepimizin bildiği zengin şirketlerimizden birini bağış yaparken göremedik.

Habertürk yazarı Oray Eğin ABD’den örnek vererek “Yardım kampanyaları zenginlerin topluma karşı borçlarını ödememek için türlü taklalar attıkları ABD gibi ülkelerin ürünüdür?” diye yazdı.

Eğin, “Yasal yoldan vergi kaçırma geleneği Amerika’nın kuruluş doktriniyle de alakalı. Yeni Dünya’yı keşfedip burada yeni bir ülke kuranlar hayatlarına devletin mümkün olduğu kadar en az müdahale etmesini istemişlerdi. Bugün liberter milyarderler de bu inancı koruyor, vergi vermekten hiç hoşlanmıyorlar. Bunu devletin yetki aşımı, bireyin hayatına fazla müdahale olarak görüyorlar. Vergi vermek istemiyorlar çünkü istihdam sağlıyorlar veya Elon Musk gibi icatlarıyla insanlığın ilerlemesine katkıda bulunduklarını düşünüyorlar. Bu yüzden ciddi ciddi vergiden muaf olduklarını düşünen, devlete en ufak bir kuruş dahi vermek istemeyenler var. Vergi vermek Amerikan kapitalizmini rencide ediyor.” diye yazdı.

Ancak bu zenginlerin yine de topluma bir biçimde borçlarını ödediklerini iddia etti. Eğin, “Amerikan sistemi zenginlerin az vergi ödemesine fırsat tanıyor, ama bu isimler topluma borçlarını dolaylı yoldan ödüyorlar. Liberter sermayenin öncüsü Koch ailesi hastane binaları yapıyor örneğin. Müzeler, üniversiteler, hatta parklar ve başka kamusal alanlar bu zenginlerin katkısı sayesinde ayakta kalıyor. Gittiğiniz her yerde bir zenginin adını görmeniz bundan. Michael Bloomberg, George Soros, Bill Gates, Warren Buffett gibi isimler servetlerinin bir bölümünü dünyanın dört bir köşesinde inandıkları davalara harcıyorlar: tuvalet yapımından demokrasinin geliştirilmesi, sigarayla mücadeleye kadar…”

Türkiye’de verginin inanılmaz boyutta çok ağır olduğunu söyleyen Eğin, yurt dışına çıkarken bile baskıcı otoriter rejimlerdeki gibi vergi ödendiğini yolda otomobille giderken cep telefonundan konuşurken bile ağır vergiler ödediğimizi anımsattı.

“Bu kadar çok verginin ödendiği bir ülkede bir de bağış toplamak ne kadar adaletli diye düşünüyorum deprem için yapılan yardım kampanyalarını izlerken. 1999 yılından beri ‘Özel İletişim Vergisi’ adında deprem vergisi toplanıyor üstelik … Oysa sadece deprem vergileri amacına yönelik harcansa bugünkü felaket çok daha hafif atlatılabilir, pek çok insanın da gelecek depremlere yönelik korkusu hafiflerdi. Benzer şekilde böylesi bir bağış kampanyasına gerek kalmayabilirdi. Ancak, bakıyorum isim isim hangi şirketin neden bağış yapmadığı deşifre ediliyor ve Türk sermayesini ayakta tutan sütunlar hedefe konuyor.” diyerek büyük Türk şirketlerini savunan Eğin, “Bu ülke böyle durumlarda insanı büyük sermayeyi bile savunacak noktaya getiriyor. Türkiye’nin pek çok önde gelen büyük şirketinin bu kampanyada yer almamasının nedeni nasıl bu şirketlerin zirvede olduklarıyla da alakalı oysa. Her biri vergi rekortmeni olan bu firmalar harcayacakları tek bir kuruşun hesabını yapmayı bilirler, paraları da boşa harcamaktan hoşlanmazlar. Başarının sırrı da ince eleyip sıkı dokumalarında yatar. Hesap verilebilirlik de Türk ekonomisinin çoğunluğunu oluşturan bu şirketlerde önemli bir ölçüttür.” diye yazdı.

Eğin yazısını, “Türkiye’yi sırtında taşıyan büyük ve ciddi şirketlerin yer almaması normal değil mi? Her yıl açıklanan vergi rekortmenleri listesinde eski sermaye, bugün bağış yapmadıkları için hedefe konan o şirketler var. Bu da kimin ülkeye karşı borcunu fazlasıyla ödediği, hangi zenginin nasıl bir sorumluluk aldığı ortada. Bazı şirketler bu reklam kampanyasına dahil olmak istemiyorsa bir bildikleri vardır.” Diye bitiriyor.

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)