12 Mart günlerinde ilkokul 5’te karikatür
Yıl 1972… İlkokul 5. sınıftayım… Öğretmenimiz Talat Güler, her pazartesi derse başlamadan önce rastgele birimizi ayağa kaldırır, hafta boyunca gazetelerde yer bulmuş önemli haberleri dillendirmemizi isterdi. Televizyonun henüz sayılı evde bulunduğu o günlerde trt’nin radyosu dışında haber adına sadece gazeteler vardı. Öğretmenimiz sanıyorum biz öğrencilerine gazete okuma alışkanlığı kazandırmaya, olan biten her şeyden haberli, çağdaş insanlar olarak yetiştirmeye çalıyordu. Beş altı dakika içinde üç dört öğrenciye sorar, sonra derse başlardı. Örneğin bir gün Vildan’a sordu: -Vildan senle başlayalım; gazetelerde ne haberler var? -“Öğretmenim, Türk Hava Yolları’nın Marmara uçağı Adana’da düştü. Uçakta yolcu yoktu. Beş kişilik personelden bir hostes öldü, öbürleri yaralandı…” -“Teşekkür ederim Vildan…” Başka bir gün Hıdır’la başladı: -“İnsanoğlu 5. Kez Ay’a yolculuk yapacak öğretmenim. Ay’a gidecek uzay aracının ismi Apollo 16 olduğu bildirildi...” -“Teşekkürler Hıdır…” Bir başka gün Hakan’a sordu, Hakan heyecanla ayağa kalktı: -“Ajax, Feyenoord’u deplasmanda 5-1 yendi örtmenim!..” Öğretmenimiz bu defa teşekkür etmedi, aksine kızdı arkadaşımıza: -Haber diye böyle şeyler anlatmayın! Sözü getireceğim yer şurası ki, bir keresinde de bana sordu. İnanır mısınız; ayağa kalktım ve Milliyet gazetesinde yayınlanmış bir karikatürü anlattım: -“Bir karikatür çizmişler, CHP’nin arabası yolun ortasında durmuş. Şoför koltuğunda oturan Ecevit sol tarafa, arka koltukta oturan İnönü sağ tarafa gitmek istiyor” dedim… -“Teşekkür ederim Mustafa” dedi öğretmenimiz tebessümle... Öğretmenimiz o pazartesi benden ilk defa bir haber istemişti ve ben bir karikatürcünün, Bedri Koraman’ın karikatürünü haber yapmayı seçmiştim. Ne güzel bir kaderim varmış ki, çok yıllar sonra ustamız Bedri Koraman’la aynı mesleği yapacak, aynı derneğin üyesi olacak, hatta bir karikatür yarışmasından kazandığım ödül plâketini onun elinden alacaktım. İlkokul 5’te karikatürden, çizgi filmden “hayatımı kazanacağımdan” habersiz, o günlerde kimi abiler varmış ki, “gülün gülle tartıldığı bir dünya” hayali uğruna hayatlarını kaybederlermiş: “Sen ne sanıyorsun oğlum Memed, İnce Memedler bitecek mi sanıyorsun? Her insanın içinde bir mecbur kurdu, bir İnce Memedlik, bir Köroğluluk kurdu var. Köroğlu gitti İnce Memed geldi. İnsanoğlunun içindeki bu kurt oldukça insanoğlu ne olursa olsun yenilmeyecek.” İçinde böyle “mecbur kurdu” taşıyan birçok abinin ismini haberlerde duyardık da aralarında en çok Deniz Gezmiş ismi hoşuma giderdi. O gün yaklaşan yaz tatilinin tatlı heyecanıyla kalbim kıpır kıpır okuldan çıkıp evlerimize dönerken, bir arkadaşımız nereden duyduysa: -Deniz Gezmiş’i asmışlar! dedi. Biraz önce kıpır kıpır o küçük kalbime bir bıçak soktular da peşinden kanırttılar sanki… Belki 1 dakika sürmedi bu konu üzerine konuşmamız sonra kendi çocuk dünyamıza geri döndük ama darbecilerin, Türkiye halkına tattırdığı o acıyı her 12 Mart geldiğinde, takvimler her 6 Mayıs’ı gösterdiğinde, haberi öğrendiğim o anki acımı anımsarım… Öğretmenimiz Talat Güler de o yıl, 6 Mayıs’tan sonra bir daha gazete haberi istemedi bizden! Mustafa Bilgin
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR