Karikatürde acı kahkahanın ustası: Ahmet Erkanlı
Bana göre, dönemin ‘cia türkü’ bir görevlisinin kasıtlı b.k yemesi olan “Cizre-Yeşilyurt köylüleri” olayına duyduğu haklı öfkeyle çizdiği bir karikatür Ahmet Erkanlı’nın devletle başını belaya sokmuştu. Mahkeme kararına yaptığı itiraz kabul edilmeyen arkadaşımız tutuklanmış, cezaevine kapatılmıştı. Şaşkınlığımız henüz tazeyken Canol Kocagöz’ün önerisi ve daveti üzerine bir grup arkadaş buluşup “Ne yapmalı” diye sorduk birbirimize. Yayınlanmış karikatürlerinden bir “Ahmet Erkanlı ile Dayanışma Albümü” hazırlama kararı aldık. Albüm Karikatürcüler Derneği Yayınları’ndan çıkacaktı. Elimizden ancak bu kadarı geliyordu… Canol ağabey dışında, aklımda kaldığı kadarıyla Kemal Urgenç, Hasan Seçkin, Devrim Demiral’ın olduğu öncü topluluk, önerimi kabul ettiler; 1997 yılında, Metris cezaevinde yatan arkadaşımız Ahmet’in karikatür albümünün adı: “AHMETRİS” oldu Belki bir günlük gazetede olmazdı, fakat ‘çok satan bir haftalık haber dergisine’ ah ne çok yakışırdı Ahmet Erkanlı’nın karikatürleri. Neden günlük gazetede değil, derseniz; Ahmet Erkanlı, ekonomik nedenlerle yarım kalsa da Güzel Sanatlar/Grafik bölümünün havasını koklamıştı. Gördüğü eğitimin gereği olarak, her bir çalışmasındaki estetik arayışı ve titizliği yüzünden günlük gazetenin yıpratıcı hızına ayak uydurması belki zor olurdu. Ahmet Erkanlı’nın çizerken parlayacağı o haftalık haber dergisi de “çok satan” olmaz ise, bu, dergi diye bir derdi olmayanların ülkesinde, o okul bıraktıran ekonomik nedenler yine yakasını bırakmazdı. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir birimde memur olduğu için göreceli düzenli hayatı olsa da, ‘düzenle’ hesaplaşması ölene kadar süren Ahmet’in cesur ve güzel karikatürlerini yarışmalarda, sergilerde, mizah dergilerinde izlerdik. 1999’daki “Büyük Marmara Depremi” üzerine çizdiği o çarpıcı karikatürü gibi… “Bize plan değil pilav lazım” diyebilen o gayrı ciddi siyasinin kuyruğuna teneke bağladığı karikatürünü görüp acı bir kahkaha atınca, kendisini arayıp kutlamış ve daha da yakın arkadaşı olmuştum: “Acı kahkahaların” ustası Ahmet Erkanlı arkadaşlığı aranan, kendine has anlatımıyla ballandırdığı fıkralarla “neşeli kahkahalar attırmayı” da çok seven bir kişilikti. Anlattığı fıkrayı bilseniz bile ondan bir kez daha zevkle dinlemek isteyeceğiniz bir “uzun yol arkadaşıydı”. Karikatürcüler Derneği’nin etkinlikleri için trenle-otobüsle yollara düşeceksek, koltuğunu onunla yakın düşürmeye çalışırdı herkes. Sırtıma sapladığı bıçak yüzünden “yol arkadaşlığımızın” kısa sürdüğü, ismi lazım değil başka bir karikatürcü zât hakkında dertleşirken, ilk defa Ahmet’ten duyduğum bir halk sözü beni hem güldürmüş, hem ferahlatmıştı: “At içinden 1000 liralık tay çıkarır gıkı çıkmaz, bir tavuk üç kuruşluk yumurta çıkarır, dünyayı ayağa kaldırır.” Bu zât, çalıştığım gazetede henüz ikinci ayımı doldurmamışken Genel Yayın Yönetmeni patronumu üşenmemiş aramış; “Bu karikatür hırsızını gazetenizde çalıştırmayın!” diyebilmişti. “İsmi lazım değil zâtın” bir karikatüründen –evet– yararlanmıştım, fakat asla kopya değildi, temaları bambaşkaydı. “1 yumurta için dünyayı ayağa kaldıran tavuk” benzetmesiyle hakkı teslim eden yüce gönüllü ve üretken bir “Güzel At” idi Ahmet Erkanlı… Hem bedeninden koca karikatürler çıkarırken gıkını çıkarmayan narin güzel bir beyaz at, hem de gıkını çıkarmadan; bedeli neyse yatarız, diyen eyvallahsız bir yiğit, bir iyi insandı… Elden ne gelir, “O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler çekip gittiler…” Mustafa Bilgin
Gerçekedebiyat.com