selim-esen-porno-gercek-edebiyat.jpg


2010 yılında Hıncal Uluç Sabah gazetesindeki köşesinde, Büşra filminden yola çıkarak başını örtüp vücudunu sergileyen dar pantolonlarla, yanındaki erkekle sarmaş dolaş gezenleri eleştiredursun ta 42 yıl önce, 1970’lerde cinsellik temalı filmler Ankara sinemalarında kapalı gişe oynuyordu.

1990’lı yılların sonundan itibaren, Ferzan Özpetek’in, erkek eşcinselliğini konu alan filmler yapması 70’li yıllarda sinemaları sarmalayan pornografik filmlerin yanında Pamuk Prenses ile Yedi Cüceler filmi gibi masum kalıyordu. Serseri Mayınlar mesela, doğrudan eşcinsel aşkı değil, “aşktan daha karmaşık olan bir şey”i anlatıyordu.

Hıncal’ın sözünü ettiği Büşra “ezber bozan bir kahraman”dı. İmam Hatip mezunu… On yaşında örtünmüş ama, büyüdükçe o da “zamanın ruhu”nda kendisini yansır bulmuştu. Popüler kültür kadın cinselliği konusunda Büşra’ya yabancılık çekmeyeceği “kalıplar” ya da “modeller” sunmakta pek mahirdi.

TELEVİZYON YAYINLARI ve PORNO

1968 yılının 31 Ocak gecesi televizyonun toplumsal hayata dâhil olması Türkiye’deki sinemayı doğrudan etkiledi. İzleyen yıllar, TRT’nin yayın günlerini arttırması, radyoların haber verme işlevinin televizyonlara kaydırılması, televizyonların yabancı diziler, yabancı filmler ile yayınlarını süslemesi cazibeyi arttırdı, sinemaya olan ilginin azalmasına neden oldu. Özellikle o dönemde sokaklara çıkmaya korkan sinema izleyicisi televizyonu bir kurtarıcı olarak görüyordu.

parçala behçet

Kitlesini kaybeden Türk sineması kan kaybetmeye başladığı için, yapımcılar yeni arayışlara girerek, seks filmlerini bir kurtuluş olarak gördü.

Her ne kadar erotizm 1970’lere kadar örtülü bir cinsellik olarak hayal gücünü sınırsız biçimde kışkırtmayı sürdürse de 1974’ten itibaren, özellikle kadını metalaştıran, kadın cinselliğini bütünüyle erkeğe “tabi” kılan popüler kültürümüz “örtü”yü çekip kaldırmakta gecikmedi.

Önceleri güldürülerin içine serpiştirilmeye başlanan cinsellik, 70’lerin ortasında oldukça yoğun biçimde ve “yaratıcı” (!) adlarla neredeyse tüm sinemaları esir aldı; “halkımız insanı” libidosunu (temel enerji) freudien anlamda zihinsel, sanatsal, entelektüel işlere veremediğinden, atıl duran “enerji”sini değerlendirebilmek açısından bu filmler toplumsal işlevlerinin yanında, böyle özel bir işlevi de üstlenmiş oldu!

Hasan Kazankaya imzasını taşıyan 1965 yapımı Tehlikeli Adam tecavüz hikâyesi ile başlayıp intikam hırsı ile devam eden bir olay örgüsü çevresinde gelişen bir filmdi.

1972 yılında Melih Gülgen tarafından çekilen Parçala Behçet filmi ise, yeni bir furyanın başlangıcı oldu.

Filmin başrol oyuncusu (“damızlık”) Behçet Nacar’a eşlik eden kadın oyuncular arasında başı çekenler Arzu Okay, Zerrin Doğan, Zerrin Egeliler, Dilber Ay, Feri Cansel, Melek Görgün, Figen Han, Mine Mutlu’ydu. Özellikle Zerrin Egeliler, Zerrin Doğan ve Dilber Ay dönemin en çok talep gören “yıldız oyuncular”ı arasında yer alıyordu.

Naki Yurter imzalı 1979 yılı yapımı Öyle Bir Kadın Ki filmi ile Türk Sineması porno ile tanıştı. Kadın oyuncu rolünü Zerrin Doğan üstlenmişti. Doğan, 1990 yıllına kadar 36 filmde yer alacaktı. İlk porno filminin 1979 yılında çekildiği düşünülürse rol icabı sevişmelerin yerini gerçekten sevişmeye bıraktığı görülecekti.

Önceleri afişlerde ve lobi kartlarında başlayan ve orada kalan cüretkâr pozlar ve sahneler yavaş yavaş filmlere giriyor, bu yeni tür başlangıçta bazı iyi oyuncuları kullansa da zaman içinde kendi yıldızlarını yaratıyor ve “seks komedi” gibi bir alt türün doğmasına yol açıyordu.

busra

Bu tür filmlerde oynaması asla düşünülemeyecek Pekcan Koşar, Gazanfer Özcan, Rüştü Asyalı gibi bazı güçlü karakter oyuncularını dahi kullanıyordu prodüktörler. Sermet Serdengeçti’nin başrolünde oynadığı 1974 yılı yapımı Şehvet Kurbanı Şevket yeni furyayı başlatan film oldu. Onu “Aşk Gecesi”, “İsmet Bu Ne Kısmet”, “Ay Aman Of!..”, “Mahallenin Dilberi”, “Yırt Kazım”, “Ateşli Kızlar Kampta”, “Vahşi ve Tatlı”, “Yıldırım Ajan”, “Acı Pirinç”, “Kızgın Güneş” vb. filmler izledi.

Seks filmleri furyası 60’ların başlarında doğmuş olanları, tam da ergenlik çağında yakaladı. Cinsellik, okul sıralarında elden ele dolaşan birkaç fotoğraf, evin gizli çekmecelerinde saklanan Pazar, Ses gibi dergiler olmaktan çıkmış, sinemaların afişlerindeki baygın bakışlı şuh kadınlara, filmlerde cömertçe soyunan, şehvetli tavırlarıyla erkekleri kucaklayan “beşerî afetler”e dönüşmüştü. Ama asıl üzerinde durulması gereken, seks filmleri oynatan sinemaların filmin bir yarısında, beklenmedik bir anda makinistin ustaca hamleleri ve uyarılarıyla gerçek porno sahnelerini oynatmasıydı.

şehvet kurbanı şevket

'PARÇA' PORNO NASIL ORTAYA ÇIKTI

1973 yılında Adalet Bakanı olan Şevket Kazan “müstehcen” yayın ve filmlere karşı savaş açınca, sinemalar da baskınlara karşı önlem aldılar.

Filmlerden “sakıncalı” bölümleri kesip ayıklayıp, “temiz” kısımları gösterdikten sonra filmin tam ortasında, önceden kesilen parçalara porno parçaları da ekleyip perdeye getiriyorlardı.

Sinema dilinde bunun adı “parça”ydı. “Parça” en beklenmedik anda, ikinci bir makineden devreye girer ve izleyiciye yaklaşık 5 dakikalık bir “şölen” sunup perdeden çekilirdi. Sinema izleyicisi erkekler “parça” başlangıcını merak içinde, suskun, gözlerini perdeden ayırmadan beklerlerdi.

Ankara’nın meraklı erkeklerine bu zevki tattıran birkaç bilinen sinema vardı. Başta Gölbaşı, Sinema 70, Site, Kerem, As ve diğerleri… “3 film birden”, “tekmili birden”, “devamlı” afişleriyle izleyici çekerlerdi.

Gölbaşı ve Kerem SinemalarıBüyük Sinemanın eski makinist yardımcısı İlhami Tuncay işletirdi. Sinemanın müdürü Muharrem deneyimli bir yöneticiydi. Olası polis baskınlarının haberini alır, önlem geliştirirdi.

“Parça”cı sinemalar birbirlerinden yüzlerini gizlemeye çalışan “sinemasever” erkeklerin ter kokularının yoğun olduğu yerlerdi. Yeşilçam kurallarının derinlemesine sarsıldığı bu sinemalarda kadına uygulanan klasik saf genç kız, kötü kadın ayrımı tarihe karışmıştı.

FERİ CANSEL ve SEHER ŞENİZ

1980 darbesiyle birlikte “Yeşilçam’ın Çıplakları”nın iş bulması hepten zorlaştı. Furya sona erdiğinde erkekler yollarına devam ederken, kadın çıplaklar yaftalanarak kenara itildiler. Bu kadın oyuncuların bir kısmının yaşamı ne yazık ki çok kötü bitti.

feri cansel

Feri Cansel sevgilisi tarafından öldürüldü, Mine Mutlu kansere yakalanarak aramızdan ayrıldı, Seher Şeniz ise intihar etti. Onlar için “su testisi su yolunda kırılır” diyenler çıktı.

Oysa onlar vahşi kapitalizmin “sermaye” ye dönüştürdüğü birer “kurban”dı.

Esas porno filmler ise, önce kasetlerde, sonra teknoloji gelişince CD’ler halinde satılmaya başlandı; evlerdeki bilgisayar ya da CD oynatıcılarda özgürce, defalarca izlenime sunuldu.

seher şeniz

Şimdiyse cinsellik, erkek ve kadın cinselliği ayrımı yapılmadan paradoksal biçimde “demokratikleşti”!

İnternet üzerinden küreselleşen porno, kendine özgü gizemi, büyüsü, çekiciliği, psikolojisi, heyecanı olan cinselliği bir dokunuş mesafesinde mekanik bir “açlık” ve “doyum” ilişkisine indirgedi.

Selim Esen
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler