Lirik ve kritik-1
Şiir geleneği, varlıkbilimsel olarak Sümerler’e kadar dayanıyor. Sümerler’in Gılgamış Destanı şiirdir. Sümer öncesi de var şiir ve avcı toplumdan toplayıcı topluma geçişe kadar geri götürülebilir. Paris’te Chauvet ve Lascaux, İspanya’da Altamira, Somali’de Las Gaal, Brezilya’da Serra da Capivara, Hindistan’da Bhimbetka gibi mağaralarda Paleolitik resimler sanatın öncülü olsalar da kutsal kitaplarda söylendiği gibi ‘önce söz vardı’ ve sözün en kutsal olanı şiirdi. Yazılı anlamda bugünkü kavramlarla şiir diyebileceğimiz yapılar halk şarkılarında, Sanskritçe Vedalarda, Zerdüştlük inancının Gatalarında, Homeros’un İlyada Odysseia’sında bir gereksinimi karşılamak üzere ortaya çıktı. Şiir küreselleşen dünyada geride varlığı belirtmek için atılmış çizgiler, varolduğunuzun simgeleri olarak düşünülebilir. ‘Bir yapıtın düz yazı veya şiir şeklinde olması onun tarzını etkilemez, şiir şiirdir. Divan yazınında bu tür şiirler mensur şiir olarak adlandırılıyor. Fransızca’da poème en prose, ingilizcede prose poem olarak geçiyor. Düzyazı şiirlerde de dizelerle yazılan şiirlerde olduğu gibi aynı yoğunlukta ve aynı imgesel anlatı var. Fark olarakdüzyazı şiir, şiir ve düzyazının özgür biçimiyle birleştirmiş olduğu gösterilebilir. Türün en önemli şairlerinden biri Baudelaire. ‘Paris Sıkıntısı’nda Baudelaire öykünün ve anlatının sınırlarında gezinir. Comte de Lautréamont’un ‘Maldoror’un Şarkıları’, Arthur Rimbaud’nun ‘Illuminations’u da düzyazı şiirdir ve şiirliklerinden hiçbir şey yitirmezler. Stephane Mallarme’ninkiler de öyle… Bizdeki örneği Halit Ziya Uşaklıgil’in ‘Mezardan Sesler’, Ömer Seyfettin’in Dergah Yayınları’ndan çıkan pek bilinmese de farklı türleri içeren bütün eserleri kapsamındaki ‘Şiirler, Mensur Şiirler, Fıkralar, Hatıralar, Mektuplar’ı gösterilebilir. Daha yakın tarihte de örnekleri var; İkinci Yeni’cilerden Ece Ayhan’ın ‘Bütün Yort Savul’lar’ında ‘Bakışsız Bir Kedi Kara’ gibi diğer düzyazı şiirlerini, Demir Özlü’nün ‘Balkur’da Akşam Yemeği”ni gösterebilirim. Oscar Wilde’nin dediği gibi söylemek gerekirse “İnsanın şiir uğruna kendini mahvetmesi bir onurdur.” Arapça, yirmi iki ülkede tanınan ve Birleşmiş Milletlerde kabul edilen altı dilden biri. Arap şiirinin ilk kez nasıl ortaya çıktığı kesin olarak bilinmiyor, VI. yüzyıl başları olarak gösteriliyor. Başlangıçta yazılı geleneğe sahip değil, sözel bir yanı var, ağızdan ağza aktarılarak geliyor. Raviler var. Ne demek ravi? Arap şairler İslam öncesi yanlarında sözel olarak söylediği şiirleri ezberlemesi için birini bulunduruyorlar. Raviler şiirin sözel kayıtlarını kaydediyorlar belleklerine. Yazı var ama sanat için değil, ticaret için kullanılıyor. Ömer, şiiri çok önemsiyor, Ömer, şiiri kavim dili olarak yorumluyor ve şiirden daha güvenilir bir bilim olamayacağını söylüyor. Şu’arâ Suresi 224. Ayetinin çevirisini Ahmet Tekin şöyle çeviriyor: “Akılsızlar, şaşkınlar, müşrikler, hain düşünceler taşıyan azgınlar, hak yoldan uzaklaşarak bozuk düzeni, helâki tercih edenler şairlerin peşinden giderler.” Şairlere azgınların ve sapıkların uyacağı söyleniyor. Aynı ayeti “Ali Bulaç, “Şairler ise gerçekten onlara azgın-sapıklar uyar” olarak çeviriyor. Onlarca çeviri örneği var, ortak noktaları şairlere azgınların, çapkınların, şaşkınların, akılsızların, müşriklerin, hainlerin şairlere uyacağı, onarın arkalarından gideceği, şiirlerini okuyacakları… Peki şairler? Onlar da unutulmamış, aynı ayet çevirilerinden söz ediyoruz ve Mahmut Kısa çevirisi ilginçtir, çeviride şairler için “Böyle cinlerden haber aldığını iddia eden, söz söyleyince yalanlar düzen, insanları sahip olmadıkları niteliklerle öven veya yeren ahlâk ve erdem yoksunu…”(*) oldukları belirtiliyor. Şairler sapkın ve çapkın mıdır? ----------------------- (*) Çeviriler için bkz. kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=26&ayet=224 Halit Payza Gerçekedebiyat.com1. KÜRESELLEŞEN ŞİİR
2- DÜZYAZI ŞİİR
3. ONUR SORUNU
4. ŞAİRLER SAPKIN ve ÇAPKIN MI?