Kurtlar ve koyunlar
Çocukluğunu köyde, kırda bayırda geçirmiş biri, bir ya da birkaç kurdun bir koyun sürüsüne nasıl saldırdığını, nasıl pozisyon alıp pusuya yattığını iyi bilir. Beslenme peşinde koşan kurdun, bazen bir sürüyü taktik tuzaklar geliştirerek nasıl boğazladığını da iyi bilir, çünkü bu tür olaylara defalarca tanıklık etmiştir. Avcının avını tuzak kurarak avlaması vahşi bir güdüdür ve ne yazık ki insan da bu mirasın parçasıdır. Yaşamımız kuşatılmış durumda… Sorunlarımız her zamankinden daha fazla… Baskıcı veya adına “Demokratik Cumhuriyetler” denilen sözde rejimler tarafından, geniş halk yığınlarının “Sırtında semer, kafasında mahmuz” yöntemleriyle yönetildiği sistemlerce kuşatılmışız ve çıkış yolu bulmakta zorlanıyoruz. Ne bir despotu yargılayabiliyoruz ne de işledikleri suçların hesabını sorabiliyoruz… Sorumsuz ve alabildiğince pervasızlar… Bunları tarih sahnesinden silmek de çok zor. Bir ömür konfor üzerinden egemenlik, siyaset, parti-tarikat liderliği, başkan-başbakan olan birini görevden almak çok zor. Bu tür yapılanmalarda değişimler talep etmek de çok zor… “Çok zor” sözcüğünü üç defa peş peşe kullanıyorum, çünkü demokratik ve bilimsel işleyişin olmadığı toplumlarda hatayı görüp düzeltmek zor… Ekonomiyi felç etmek, yurttaşı muhtaç etmek, eğitimi, bilgiyi eksiltmek, ruh sağlığını bozmak, bireyi dine, milliyetçiliğe ve talana yönlendirmek, çatışma-ayrıştırma ve benzeri şeyler oluşturmak birer tuzaktır aslında ve tam da hain, kötü niyetli, sinsi kurdun davranışlarına yakındır. Günümüz dünyasında bireyin refahını ve huzurunu önceleyen tek devlet yoktur. Hiçbir devlet yurttaşı için özgür düşünce, sorgulama, özgür fikir alış-verişi ve eleştiri hakkı sağlamaz. Hepsinin ortak önceliği kendini - yani devlet- denilen kahredici örgütü korumaktır. Devlet kendini ikinci, üçüncü sıraya asla indirgemez. Oysa iyi bir devlet, bütün kurum ve kuruluşlarıyla kendisine, yurttaşının iki çizgi altında değer biçen, yurttaşını taciz etmeyen, onu parmak onayından ibaret görmeyen, geliştiren, geleceğe hazırlayan, refah ve güvenliğini güvence altına alan devlettir. Yurttaşını önceleyen, bilime yatırım yapan, iyi öğrenciler yetiştiren devlet iyidir. Bilgiyi ve sorgulamayı yaygınlaştıran devlet iyidir. Edebiyatı, tarihi, güzel sanatları doğru ve gerçekçi yönde teşvik eden, ekonomik paydan herkesimi eşitleyen devlet, iyi devlettir... İçinde yaşadığımız koşullara baktığımızda yeni bir aydınlanmaya gereksinim duyduğumuz apaçık ortada. Bilime (doğa bilimlerine ve felsefeye) giden yollar açılmalıdır. Yönetim işinde uzmanlaşmış, deneyim kazanmış, yeterlilik sahibi kimseleri yetiştirmek gerekiyor. (Kendi konuşmasını hazırlamayacak kadar bilgi ve beceriden yoksum, ancak eline tutuşturulan metin üzerinden birkaç söz edebilen liderler tarafından yönetildiğimizi görmezden gelemeyiz… Kavrama ve anlama yetileri standart ölçülerin çok altında yöneticiler var ve bunlar garip şekilde en fazla iki ya da üç sözcükten oluşan cümlelerle konuşabiliyorlar… Bu saptama abartı değildir ve aynı zamanda ülkemizin eğitilmişlik düzeyini gösteren önemli bir ayrıntıdır. Eğer iyi bir eğitim alabilseydik, üç sözcükten fazla cümle kurabilmeyi, yazabilmeyi, konuşabilmeyi öğrenebilseydik, iktidar sahipleri de mutlak şekilde kendilerini sorgulama ve yorganına göre ayak uzatma ihtiyacı duyacaklardı. İyi bir eğitim alabilseydik kendimizden farklı birini, bir ırkı, bir din veya milleti aşağılamak yerine, bunun nedenlerini araştırırdık. İyi bir eğitim alabilseydik yanılmaz, yıkılmaz liderler kültü yaratıp peşlerinden sürüklenmezdik…) Geleceği var etmek ancak bilimsel ve demokratik işleyişle olasıdır. Bu yol hem bize hem sonraki kuşaklara özgürlüğün, refahın, mutlu yaşamın alt yapısını hazırlar. Bütün despotların hakimyeti ancak bilimsel ve demokratik düzenekler sayesinde yok olabilir ve bu düzenekleri engelleyenlere engel olunmalıdır… Yasama, yürütme, yargı engelinden önce, bilim ve demokratik kurallar ışığında sosyal, siyasi ve ekonomik düzenleyiciler eğitilmelidir, çünkü eğitimin olgunluğuna varamayan biri ne yaparsanız yapın ne yasa ne hak hukuk adalet ne de ahlaki değerler tanır… Haydar Uzunyayla‘DEVLETİ KORUMAK’
YENİ AYDINLANMA GEREKSİNİMİ
Gerçekedebiyat.com