onur-bilge-kula-bloch-8092025121136.jpg


 Ernst Bloch’un "Felsefi Makaleler" yapıtının "Yanlı Bilgelik" bölümünde yer alan 1951'de kaleme aldığı "Bilimde ve Dünyada Yanlılık"1 adlı denemesindeki açımlaması uyarınca, düşünme "yanlı olmak zorundadır ve her zaman öyle olmuştur." Bugün bunu yadsıyanlar "kendi renklerini gizlemeyi" amaçlamaktadır. "Yanlış bir bilinci" simgeleyen burjuva bilimi de hiçbir zaman "yansız" olmamıştır.

Peki, yanlılık ortadan kaldırılabilir mi? Bloch'un değerlendirmesiyle, her insan, her tekil araştırmacı yaşadığı "zamanın çocuğudur"; görevi, ait olduğu sosyal sınıfın "ekonomik koşullarınca belirlenir ve "toplumunun ideolojik genişliği, dolayısıyla da sınırları içinde devinir." Ekonominin tarzı ile ideoloji arasında çok sayıda "ara-halka" vardır; ancak ekonomik- toplumsal iletişim biçiminden "bağımsız bir tinsel iletişim biçimi" yoktur. Toplumsal bakımdan "pek az bağımsız" bilim vardır.  

Dolayısıyla, "katıksız" bilim imgesi, "öznel bir görüntüdür." Bu görüntü, söz konusu yöntemin ekonomik-sosyal koşulları "düşünümlenmediği" için oluşmuştur. Öte yandan, düşünümlenmediği için ne bu koşullar ne de bunlardan doğan "yanlılık" ortadan kalkmıştır. Olayları anlama ve açıklamanın kaynağı olan bilimin, tarihin her döneminde yansız olmadığını vurgulayan Bloch'un anlatımıyla, "yansız olmayan toplumsal kökene ilişkin sözüm ona çıkardan arınmış hakikatin yansız anlayışı da istisna" oluşturmaz. Tam tersine, "partiler-üstü olma inancı, özellikle yanlı/partili kökenler" taşır. Burjuva biliminin, bu inancı "teşhir etmesi" nedensiz değildir. Savlanan "partiler-üstülük" burjuva çıkarlarından kaynaklanır.  

"Yansız görünme, burjuva iktidarının egemenlik sırlarından" biridir. Burjuvazi, artarak sürdürdüğü "sınıf savaşımını", "sınıf farklarını" ve gizlenerek "faşizme değin uzanan baskı mekanizmasını" kabullenmek istememiştir. Burjuva devleti, kendisini "yansız bir tümel/genel istencin temsilcisi, partiler-üstü nesnel bir kuruluş" olarak göstermiştir. Gerçek-dışı bir "hukuk devleti" görüntüsü veren bu devlet, gerçekte "egemen sınıfın işlerini yürüten bir heyettir." Burjuvazinin "göstermelik nesnellik ideolojisi" aslında budur. Olduğu varsayılan "partiler-üstü hukuk devleti, burjuva aydın dünyasında böyle bir ideoloji bilincinin yokluğunun" anlatımıdır.  

Bloch'un çözümlemesiyle, yansızlık veya partiler-üstülük savına karşın, burjuva düşüncesinin "yanlılığı" aslında elle tutulacak ölçüde somuttur. Sermayenin varlığını ve kazancını güvenceleyen "durumların sorgulanmaması" ve "bilincin karartılması" amacıyla burjuvazi "gerçek rengini" gizlemektedir. Bununla birlikte, "Wallstreet için bilinçli gözcülük etmenin" giderek öneminin arttığı yerde "yanlılıktan” söz etmek abartma olabilir.  

Mülkiyet ve üretim ilişkilerince belirlenen "değerlerden arınmış bir nesnellik" düşüncesinin temelsiz olduğunu öne süren Bloch'un saptamasıyla, yanlılık oluşturucu tavırlar yüce değerler örtüsü altında ideolojileştirilmiştir ve bu tavır büyük ölçüde hala geçerlidir. Dolayısıyla, "yansızlar arasında da yansızlık" söz konusu olamaz. Örneğin, Max Weber'in sandığı anlamda "önkoşulsuz ve değerden arınmış" bilim olamaz. Bu bağlamda öne sürülen yansızlık, "öz kişiliğin eksik bilinci" ve eleştirisizliğidir.  

Doğa-bilimsel yaklaşımda "yanlı düşünmenin" pek çeşitli olmadığını belirten Bloch'a göre, bu alanda "sorunun yönü, öncelikle de sürüp giden dünya görüşü benzeri genelleme" belirleyici önemdedir. Bu konuda "yöntemin kesinliği" ve "doğal nesnelerin kavrayan bilinçten uzaklığı" da pek bir şey değiştirmemektedir; ancak burada da "geç burjuva çıkarı genelleştiği ölçüde, yanlı kavrayan ve bilinci bulandıran" öğe işlevi görür. "Yanlı" olan, nesnesel olmayan, "hakiki olan ile bağdaşmayan" kavrayıştır.

Ernst Bloch (1885 - 1977) 

Bloch'un açımlamasıyla, "yanlılığın/partililiğin soluğu", özellikle temel araştırmalar ve "dünya görüşüyle ilgili genellemeler" söz konusu olduğunda, matematik ve fizik alanındaki tartışmalı konulara değin uzanmaktadır. Bir başka anlatımla, bu "nesnel sonuçları, daha az nesnel olarak" niteleyen "ideolojik türden etmenleri" kapsamaktadır. "Katıksız" matematikçi Russel, "katıksız" fizikçi spiritüalist Eddington'un "pozitivist cephesi" bilinmektedir. Burada Planck'ın "gerçekçi tavrı" bir istisna oluşturmaktadır. Matematiğin "dış dünyayla olan yansıtan ilişkisini" bir yana ittiğini dile getiren Bloch'un söyleyişiyle, toplum-bilim alanındaki "öznelleştirici" yanlılıklardır. Bunlar arasında Mengen tarafından "ekonomik değerin değişen varsaymalara indirgenmesi" ve Dilthey tarafından "dünya görüşünün psikolojikleştirilmesi" sayılabilir.  

Burjuva doğa kuramının “ilerici yanlılığı”, Bloch’un belirlemesiyle, “devinimin özdeğin/maddenin ayrılmaz özelliği” olduğu bulgusunu ortaya koymuştur. Bu, Galile’de, Hobbs’ta da böyledir.  

MATERYALİZM KARŞITI ‘YANLILIK’

Materyalizm karşıtı “yanlılık” ise, özdeği “ışın dinamiği” sayesinde felsefi olarak patlatmıştır. Özdeği, enerjiyi maddenin özü olarak görüş uyarınca artan ölçüde yok etmek ve ruhanileştirmek, “gericiliğin işlevlerinden biridir.” Maddeyi, “dinamik alan kuramı çerçevesinde gerçek dış-dünyada yük ve kitle olarak” kabul etme ise, “ilerlemeye hizmet eder.”  

Dolayısıyla, “öne sürülen her türlü katıksız bilgiye” karşın, yanlılık her yerde vardır. Yanlılık, “nesnelerin seçimini, ele almanın tarzını, bilmenin ya da bilmemenin gerçekleştiği “çevrelenmiş alanı” belirler. Yanlılığı yargılama konusunda asıl önemli olan, “hangi tür görev ile”, “hangi toplumsal içerik” ile yanlılığın oluştuğu ve yeteneklileştiğidir. Önemli olan, yanlılığın “üretim güçlerinin bağlarından kurtulmasına ve yükselmesine mi, yoksa çöküşe mi”, “yeni sosyal oluşumların özgürleşmesine mi, yoksa çökmekte olan toplumun ayakta tutulmasına mı” veya “doğmakta olan gerçekliğin gün gibi aydınlık yansıtımına mı, yoksa bunun sislendirilmesine ve ters yüz edilmesine mi” hizmet ettiğidir. Tam da bu yüzden “burjuva yanlılığını dönemlerine göre ayırmak gerekir.” Marx’ın gerçekleştirdiği “ideoloji araştırması”, burjuva yanlılığının eleştirisini de olanaklı kılmıştır. “Burjuva-devrimci” Aydınlanma da kendini “”aklın genel sesi” olarak algılamıştır ve “sınıfsal” kökenini gizlemeye gerek duymamıştır. Aydınlanmadan beslenen “burjuva yanlılığı, bilincin temelinde yatan ekonomik-sosyal yaşam ilerici olduğu sürece, belirgin bir hakikat gücünü” birlikte taşımıştır. Bu bağlamda “burjuva yükseliş döneminin büyük isimlerinden biri olan” ve “serpilip gelişen kapitalizmin ideologu olarak değer kuramını” geliştiren Adam Smith anımsanabilir. “Aydınlanmadan ve gericilikten” beslenen ve “ilerici burjuva idealizmiyle diyalektik gelişim kavramını” açımlayan Hegel anımsanabilir. İlerici yanlılık, “etkisi süren hakikatleri” açığa çıkarmıştır. İlk olarak bu yanlılık, “bağlarından kurtulan üretim güçleri olarak bilgi ve araştırma ufuklarını” belirlemiştir.  

Bloch’un nitelemesiyle, bir başına “yanlılık” yadsınılmaz; yalnızca “çökmekte olan” veya “partiler-üstülük” adına “kazanç propagandasını örten” yanlılık yadsınır. Demokratik Almanya’da da “nesnelcilik” olarak gösterilen bir “partiler-üstülük” olmuştur. Bu nesnelciliğin “Batı’da tepe tepe kullanılan hakikat” kavramıyla “ideolojik bağlantısı” kuşku götürmez. Nesnelcilik, “uzun süreden beri görüntü olduğu anlaşılan göstermelik nesnellikten” yola çıkarak, kendini “ılımanlaştırmakta, ölçüp-biçerek yansızlaştırmaktadır.” Burada da belirleyici olan, “durağanlık” veya “devingenlik”, “dünyayı bir yaratım” veya “içkin bir oluş” olarak görme ve yorumlama önemlidir.  

İnsanların üzerinde görüş birliğine varamadıkları “binlerce şey” vardır; ancak “insana düşmanlaşan bir ideoloji mi yoksa insanlığın en eski, en soylu rüyasına ilişkin artık olanaklı olan bilgi mi” sorusu, bunlardan biri değildir. Bilim de ağzından lavlar püskürTmektedir; “asıl/özsel olana ilişkin bulgu, eklektik değil, bir mahkemedir.” 

Açıkça ortaya çıkmış olan “hakikatsizlik ile hakikat arasında tartışılabilir bir seçenek yoktur.”  

Bu açıklamalardan da görüleceği gibi, nesnel gerçeklik ile ilgili bilim dalları görece yansızlık savı öne-sürebilir; ancak bu öne sürüm, araştırma sonuçlarının sömürüye mi, sömürüye karşı savaşıma mı hizmet ettiğiyle ölçülebilir.  

Toplum ve kültür bilimlerinde yanlılık-yansızlık sorunu her zaman eleştirel bir yaklaşımla değerlendirilmelidir; çünkü bu bilim dallarında araştırma sonuçları çoğunlukla belli bir toplumsal sınıfa hizmet eder.  

Burada yanlılık-yansızlık, bilimsel araştırma sonuçlarının salt insanlığa, insancılığa hizmet edip etmemesi açısından irdelenebilir.  

1 Ernst BLOCH: "Parteilichkeit in Wissenschaft und Welt- Bilimde ve Dünyada Yanlılık"; içinde: "Philosophische Aufsaetze- Felsefi Makaleler"; Gesamtausgabe, Band 10, Suhrkamp, Fankfurt am Main 1969, s. 330- 344.  

Prof. Dr. Onur Bilge Kula 

Gercekedebiyat.com 

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler