'Ben Unutmadan' Tarık Dursun K.
Tarık Dursun K. ismini 1978 yılında TRT’de, ‘Denizin Kanı’ romanından uyarlanan televizyon dizisi sayesinde duymuştum.
1984’te, ilk ve -ne yazık ki- son kez Cağaloğlu’ndaki bürosunda el sıkışmıştık. Kardeşi gibi sevdiği genç dostu, karikatürcü Semih Poroy, Tarık Dursun K.’nın bürosunu kendi atölyesi gibi özgür kullanabiliyor, arayanların kolayca bulabildikleri bir adresi oluyordu böylece. Malum, o zamanlar telefon sayılı… Gözümün önündedir; Tarık Dursun K. büroda ayakta, çizimini bitirmeye çalışan Semih Poroy’a ve masasının kenarına ilişmiş, misafir çayını yudumlayan bana, tatlı tatlı anlatıyordu… “Üne giden yol, uzun, zahmetli ve epey de çapraşıktır. Çocukluğunu yaşamaya pek fırsat bulamamış, bulduğunda da çevresindeki erkek çocuk bolluğunun aşıladığı sporcu hayranlığı Marilyn Monroe’yu yanlış düşlerinin yanlış erkeği ile nikâh masasına oturtacaktır. İri kıyım ve aklı fikri top olan beyzbol kahramanı Joe DiMaggio’nun nikâh sonrasında ve merdiven başında durarak kolunda Marilyn Monroe ile çekilmiş resmi bana her zaman Metin Eloğlu’nun bir şiirinden şu dizelerini hatırlatmıştır: Bu ne iştir Allah kulu / Vurulmuş ceylanla sırmalı eşek.” Semih Poroy alışıktı belki ama ben Tarık Dursun K.’nın anlatımındaki özgünlüğe hayran, neşe ve ilgiyle dinlemiştim. Geçtiğimiz aylarda bu anımı dinleyen yazar Necati Güngör de sözünü etmişti: “Necati, büroma her gün gelebilirsin, Cağaloğlu’nda her daim görün. Görün ki, kimse seni namevcut okumasın” diyerek yüce gönüllü bir yazın ustası olduğunu gösteren, yetenekli gençlere kapısı hep açık bir ağabey olmayı severmiş. Çünkü ‘Tarık Dursun K.’ olana kadar geçen o çileli süreçte, gazete dağıtıcılığı, seyyar köftecilik, otobüs biletçiliği gibi işlerle yıpranan yazar adayı genç Tarık’ın, hayata tutunurken özlemini çektiği şeydir omzunu omzuna yaslanacağı bir ‘ağabey’. Yine de, anlatılan her anıdan, onun, “acıyı bal eyleyenlerden” olduğunu anlıyoruz… Hatta öyle bir bal eyleme ki bu, kendisi bir çanak bala dönüşmüş, arısı nasiplenmeye ta Yemen’den gelirmiş… Bu arılardan biri de mizah yazarı-karikatürcü Cihan Demirci’dir örneğin… Tarık Dursun K.’nın ömrünün son yıllarını geçirdiği Foça’da, hep yanında olan başka bir şanslı genç arı arkadaşı Cihan Demirci… Asıl ondan dinlemelisiniz ustanın baldan tatlı bu yönünü… ‘Bal’ demişken, Tarık Dursun K.’nın ‘Ben Unutmadan’ adlı anı kitabından ebruli bir çiçeğe konalım mı: “(…) Boynunda fuları, ince zıpın gömleği, modası tartışılabilir pantolonu, elinde liselilere yaraşır bir deri çanta (kulplu ve kapaklı) Eminönü’nde otobüsten iniyordu; gönlü hoş ise, Eminönü-Sultanahmet otobüsünü bekliyor, değilse veriyordu kendini tabanvayına. Sıcak? Evet’ Güneş? Evet! Vız gelir, tırıs giderdi Necmi Rıza’ya. Yürüyordu, Güzel kadınlar, merak alanıydı onun. Güzel bacaklı, güzel göğüslü, eli ayağı bakımlı kadınlar…” Tarık Dursun K. ile bürosunda el sıkıştığım 1984 yazındaki o güzel günü, Gerçek Edebiyat için yazıya geçirmek istedim “ben unutmadan”… Bugün 26 Mayıs… Tarık Dursun K.’nın doğum günü… Büyük edebiyat ustamızın doğum gününe, alçakgönüllü bir armağan olmaya çabalıyor bu yazım. Tarık Dursun K.’yı okuyarak, yeniden yeniden okuyarak kutluyoruz. Mustafa Bilgin
Gercekedebiyat.com