Son Dakika



Özdemir İnce'den Yapı Kredi Yayınları'na eleştiri ve... 'Başımın belası İlhan Berk!'

Şair eleştirmen Özdemir İnce, akademisyen Yalçın Armağan'ın İlhan Berk’in (1918-2008) yaşarken yayınlamayı düşünmediği bazı yazılarını derleyip Şiirin Çizdiği, Edebiyat ve Şiir Üzerine Yazılar adıyla derleyip aynı adla Yapı Kredi Yayınları'nın yayınladığı kitabı hakkında ağır eleştirilerde bulunuyor. İnce kitaba alınan bazı yazıları İlhan Berk'in yazmadığı yazamayacağını ileri sürerek hem kitabı derleyen akademisyeni hem de kitabı basan Yapı Kredi Yayınları yayın yönetmenlerini eleştiriyor.

Özdemir İce'nin "Okuyacağınız  yazılar edebiyat tarihine bir belge olarak kalması için kaleme alındı." diyerek başladığı yazısı şöyle:

Yalçın Armağan adında bir yazar, İlhan Berk’in (1918-2008) yaşarken yayınlamayı düşünmediği bazı yazılarını  derleyip Şiirin Çizdiği, Edebiyat ve Şiir Üzerine Yazılar (Yapı Kredi Yayınları) adıyla yayınladı. Ama, İlhan Berk gibi karalamalara varıncaya kadar her yazdığını kitap olarak yayınlayan bir edebiyat adamının bu çok önemli yazıları neden kitaplarına almadığını, kitaplaştırmadığını düşünmeden… Bir derlemecinin bu önemli konuyu araştırması; bununla da yetinmeyip İlhan Berk’in yaşamakta olan yakın arkadaşlarıyla da konuşması gerekirdi. Örneğin İlhan Berk’in en yakın arkadaşlarından biri olan bana böyle bir başvuru yapılmadı; bildiğim kadarıyla  onu çok iyi tanıyan Murat Katoğlu, Hilmi Yavuz, Ferit Edgü gibi arkadaşlarına sorulmadı, danışılmadı.

Google’a baktım: Yalçın Armağan,1977’de Kayseri’de doğmuş. 2007’de Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’nden doktora derecesini almış. 2007-2011 arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde, 2011-2019 arasında İstanbul Şehir Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak dersler vermiş. İmkânsız Özerklik: Türk Şiirinde Modernizm isimli kitabı 2011’de yayımlanmış, 2017’de Naser Davaran tarafından Farsçaya çevrilmiş. Melih Cevdet Anday ve İlhan Berk’in yazılarını ve söyleşilerini derleyip yayına hazırlamış. İmgenin İcadı adlı bir  başka kitabı var. Yayına hazırladığı ve iki yazıma konu olan, İlhan Berk’in Şiirin Çizdiği (YKY, 2019) ise son kitabı. Yalçın Armağan, İlhan Berk’in kitaplarına almadığı “Edebiyat ve Şiir Üzerine Yazılar”ını derleyerek kitaplaştırmış. Kutlanması gerekir.

Ancak böyle bir işe girişen araştırmacının İlhan Berk’in kimlik ve kişiliğini çok iyi bilmesi gerekirdi.

Yazımın konusu işte bu: Gerekli araştırmanın yapılmaması.

Yalçın Armağan, İlhan Berk’i tanımıyor. Tanısaydı, kitabın “Halis Şiiri Ararken” bölümünde yer alan, 1939-1942 yılları arasında N. İlhan Berk imzasıyla yayınlanmış olan yazıları çok daha dikkatli incelemesi gerekirdi. Üstelik, ciddi olması gereken bir üniversitede okumuş, doktora sahibi bir akademisyen. Araştırma gereği duymayan, araştırmayı ciddiye almayan, araştırma yapmayı bilmeyen bir akademisyen olur mu?

Böyle bir kitabın “derleme” olması kadar “eleştirel” olması gerekirdi. Demek ki oluyormuş…

İlhan Berk 1918 doğumlu bir şair. (Aslında doğum tarihi 1936 idi. Düzelttirdi. Yalçın Armağan’ın bunu da bilmesi gerekirdi).  Söz konusu yazılar 1939-1942 yılları arasında yayınlanmış. Buna göre bu yazıları 21-24 yaşları arasında yazmış ve yayınlamış.

İlhan Berk, çocukluk ve gençlik döneminden söz ettiği Uzun Bir Adam (YKY) adlı kitabında hayatının bu dönemini açıklayıp anlatmaktan çok kapatıyor gibidir. Kitap bir biyografiden çok bir bir öykü kitabına benzer. Bu kitapta yer alan bir fotoğraf vardır. Altında “Fransa Sete’de Paul Valéry’nin mezarında” yazar. Tarih yoktur. Ve o mezar Paul Valéry’nin mezarı değildir.(Öldür Allah söylemeyeceğim, yazmayacağım şeyleri yaptırıyorlar bana).

Uzun Bir Adam’da neredeyse hiç yıl ve tarih yoktur. İlkokulu, ortaokulu hangi yıl bitirdi; Necatibey Öğretmen Okulu’nu ne zaman bitirdi; Espiye’de hangi yıllarda öğretmenlik yaptı, burada nasıl yaşadı? Bana, Espiye’deki hayatıyla ilgili anlattıkları, kendisi yazmadığı için, bende sır olarak kalacaktır. Askerliğini ne zaman, nerede yaptı; Gazi Eğitim Enstiüsü’ne ne zaman girdi tam olarak bilmiyoruz. Tarih vermiyor. Ama okulu 1944 yılında bitirdiğine göre GEE’ye 1942 yılında girmiş olmalı.

İlhan Berk’in 1945’e kadarki hayatı karanlıktadır. Niçin? Çünkü yaşamında her zaman bir mitos yaratmak istedi. Kendisine bir hayat kurguladı. Kendisine “sürgün”, “yalnız adam” gibi sıfatlar ikram etti. Oysa ne Bodrum’da sürgündü ne de yalnızdı.

Bu karanlıkta kalan dönemde, 1939-1942 yılları arasında, N.İlhan Berk imzasıyla, dergilerde Türkiye standartlarının çok üzerinde yazılar yayınlamış. Bu yazıları yazan kişi çok iyi derecede Fransızcaya hakim ve dünya edebiyatını avucunun içi gibi bilmektedir. Bir araştırmacı ilkin bu ilginç ve benzersiz durumu değerlendirmek zorundadır. Türkiye’nin ve kendi özel koşullarında, 21-23 yaşlarında bir ilkokul öğretmeninin sahip olamayacağı özellik ve nitelikler. Sanki çocukluğu Fransız mürepbiyelerin nezaretinde geçmiş,Galatasaray ya da Fransız liselerinden birinde okumuş bir beyzade. Oysa, Uzun Bir Adam’da kendisi yazıyor: Eşek kadarken bile  anasıyla aynı yatakta yatmış, tek odalı bir odada büyümüş; ilkokulu şaibeli bir yöntemle ve epeyce geç bitirmiş; hiçbir zaman iyi bir öğrenci olamamış biri. Böyle birinin  ülkesinin en önemli şairlerinden biri olması tam anlamıyla bir mucize… Ama bu adam söz konusu kitabın “Halis Şiiri Ararken (1939-1942”  bölümünde yer alan yazıları asla yazamaz. Şaair olmak başka bir şey! Bunu anlamak için bu dönemki yazılarla, 1950’den  sonra yazdığı yazıların üslup karşılaştırması yapmak yeterli olur.

İLHAN BERK

Derlemeci Yalçın Armağan yazıların dergilerde yayınlanmasını yeterli görüyor ama bu adam bu yazıları yazabilir mi diye düşünmüyor. Kuşkulanmıyor. İlhan Berk’in 1942’ye kadarki hayatını yaşayan biri Fransızca bilemez, o yazıları yazacak bilgi ve kültüre sahip olamaz.  Neymiş, yazılarından birinde falancanın bilmem kaç ciltlik külliyatını yutmuş da satıp kurtulmuş. Böyle yazıyormuş İlhan Berk! Uyduruyor! Yahu 1939-1942 yılları arasında İkinci Dünya savaşı var, o dergi ve kitapları nerede bulacak İlhan Berk? İstanbul’da bile  ancak birkaç ayrıcalıklı için mümkün. İlhan Berk Balıkesir’de, Espiye’de nerede bulacak o yayınları?

Araştırmacı yazar bir polis hafiyesi gibi bunları düşünecek! Düşünmeli!

Gelelim 1939-1942 yılları arasında yazılan yazılar ile 1950’den sonra yazılmış yazılara? Karşılaştırılsın bakalım bir üslup sürekliliği var mı? Bence yok. 1939-1942 yıllarında yazılan yazıların bilgi ve kültür düzeyi daha sonra yazılan yazılardan çok daha yüksek. Oysa İlhan Berk GEE’yi bitirip Fransızca öğretmeni olmuş. Demek ki biraz Fransızca öğrenmiş. Ama 1939-1942 dönemi genç yazarı 1945’ten sonraki yazıların yazarı İlhan Berk’in “hoca”sı gibi. Derlemeci Yalçın Armağan bunu da fark etmiyor.

1939-1942 dönemi genç yazarı oturaklı, bilgili ve tutarlı. Daha sonraki dönemin yazarı ise, atıp-tutan bir uçarı, sadece ad saymasını bilen bir bilgiç.  Durmadan Rimbaud’dan, şiirinden, tarzından söz ediyor ama “Kahinin Mektupları”ndan bir kez bile söz etmiyor. “Kahinin Mektupları”nı okuyup bilmeden Rimbaud’un şiirini anlaması mümkün değil. Lautréamont’un Les Chants de Maldoror ‘unu elimde gördüğü zaman (1957) kapan adam. Belki de ilk kez görüyordu. İlhan Berk’in bu dönemiyle ilgili çok yazı yazdığım için burada duruyorum.

Uzun sözün kısası 1939-1942 yılları arasında yayınlanan yazılar İlhan Berk’in kaleminden çıkmış olamaz.

Yalçın Armağan’ın derleme kitabı benim önüme gelseydi. Editör olarak kesinlikle yayınlamazdım. Buraya kadar yazdıklarımı kendisine söyleyip kitabı geri verip  yeniden yazmasını öğütlerdim. Yapı Kredi Yayınları’nın ediötörü böyle bir şey yapmamış. Bu bir yayıncılık hatasıdır. Hatta suçudur. Bu pislik nasıl temizlenecek? Hiç de unutkan olmayan  İlhan Berk’in bile bile unuttuğu yazıları mal ulmuş mağribi gibi yayınlayan YKY, İlhan Berk’in ilk şiir kitabı Güneşi Yakanların Selamı’nı neden yayınlamıyor acaba? Arşiv için gereklidir. Satar, zarar ettirmez!

Bir sözüm de Yalçın Armağan’ın yaşdaşlarına: Ne yazık ki tamamı kalp parayla alışveriş yapmaya alışmış. Hepsi, tamamı çok mutlu! Biz işimize bakalım:

İlhan Berk’in 1918’de doğduğunu ve Gazi Eğitim Enstitüsü’nü  1944 yılında bitirdiğini biliyoruz. Demek ki 1942 yılında GEE’ye girmiş. 1956 yılında Ankara’ya gelip Ziraat Bankası’na gelmiş. Bundan sonraki hayatını biliyoruz.

Ama 1942 yılından önceki hayatının tarihlerini, kendisi tarih vermediği için, hiçbir şey bilmiyoruz. Bu sure içinde yedek subay olarak askerliğini yapmış (2 yıl), 1940-1939 arası olabilir; Espiye’de ilkokul öğretmenliği 1938-1936 arasında olabilir. Necatibey Öğretmen Okulu (3 yıl), 1936-1933 yılları arası olabilir; Ortaokul (3 yıl), 1933-1930 arasında olabilir. 1930’da 12 yaşındadır. Buna göre:

1930-1933 : Ortaokul;

1933-1936 : Necatibey Öğretmen okulu;

1936-1938 : Espiye’de ilkokul öğretmenliği;

1939-1941 : Askerlik;

1942-1944 : GEE

Servetifünun dergisindeki yazılarını 1939, 1940, 1942 yıllarında; Yeni Ses’teki yazılarını  1940  yılında ve Yeni Adam’daki yazılarını  1940,1941 yıllarında yayınlamış.

Buna göre İlhan Berk’in 1939-1941 yılları arasında kaleme aldığı yazıları yazabilecek kadar Fransızca bilmesi olanaksız. Mersin Lisesi’nde 6 yıl Fransızca okumuş bir öğrenci olarak; GEE’nin Fransızca bölümünü bitirdikten sonra Fransa’da ek öğrenim görmüş birisi olarak, İlhan Berk’in 1944 yılında önce Fransızca bilmediğini iddia edebilirim. Söz konusu yazıları İlhan Berk ancak 1944’ten sonra yazabilir. O da epeyce belki!.. Bu yazıları nasıl oldu da yazabildi?  Söz konusu yazıların N. İlhan Berk imzası ve fotoğrafıyla yayınlamış olmasının hiçbir önemi yok.  Sorulması gereken sorun şu bu yazıları N. İlhan Berk imzasıyla kim yazdı ?

Benim “Muamma” demem, işte buradan kaynaklanıyor. İlhan Berk’i Aralık 1956’dan itibaren tanıyorum. Ankara ve Bodrum’daki Türkçe, Fransızca, İngilizce kitaplarının toplam olarak 500’ü geçmediğini, Fransızca kitaplarının  yeterli olmadığını da biliyorum.

“Muamma” şu: İlhan Berk 1944’de kadarki hayatı hakkında neden tarihli bilgi vermedi?  Kendinden söz ettiği Uzun Bir Adam denemesi hoş bir kitap. Yazarların çoğunun 24 yaşına kadarki hayatını biliriz ama İlhan Berk’in 26 yaşından önceki hayatını bilmiyoruz.

N. İlhan Birsen adını neden N. İlhan Berk ve İlhan Berk haline getirdi. Murat Katoğlu’na göre “Berk” soyadını İlhan’a Abidin Dino vermiş. İlhan Berk imzalı yazıları yayımlamaya başladığı 1939 yılında  Abidin Dino Türkiye’ye döndü. Bu yazıları “Sakıncalı” Abidin Dino yazmış ve N.İlhan Berk imzasıyla yayınlamış olamaz mı? 1939 yılında adı bilinmeyen bir taşralının yazılarını İstanbul’da yayınlanan Servetifünun (Uyanış) yayınlar mı?

Akademisyen bir araştırmacının bütün bunları düşünmemiş olması garip değil mi?

Özdemir İnce

31 Ocak 2020

***

Bu konuda yazdığım, Cumhuriyet gazetesinin 5 Aralık 2019 tarihli  Kitap Eki’de yayınlanan yazımı bilgi ve ilginize sunuyorum:

***

İLHAN BERK HAKKINDA BİR MUAMMA [i]

Yalçın Armağan, İlhan Berk’in (1918-2008) kitaplarına girmeyen düzyazılarını (“Edebiyat ve Şiir Üzerine Yazılar”)  Şiirin Çizdiği (YKY) adıyla yayınladı. İlhan Berk, yazın yaşamının muhasebesini yapacak kadar uzun yaşadı. İsteseydi Yalçın Armağan’ın hazırladığı kitapta yer alan yazılarını da kitaplaştırırdı. Neden böyle bir şey yapmadı ? Bunun düşünülmesi gerekir. Örneğin, İlhan Berk, Galile Denizi’ni yayınladığı 1958 yılında Güneşi Yakanlar’ın Selamı (1935) ve  İstanbul’u (1947) reddetmişti. Günaydın Yeryüzü (1952),  Türkiye Şarkısı (1953) ve Köroğlu (1955) adlı kitaplarından boşanmış gibiydi. Yıllar sonra, benim zorlamamla, o muhteşem kitap İstanbul’u tekrar yayınladığı zaman kitabın gördüğü ilgiye çok şaşırmıştı.

İlhan, benim zorlamamla İstanbul’u tekrar yayınladığına göre çok yakın olmalıyız ve bana güveniyor olmalı. Evet, ikimiz de Ankara’ya 1956 yılında gelmiştik. O yıl başlayan arkadaşlık 24 Ağustos 1990 günü benim aldığım kararla sona erdi.Bu süre içinde kardeş gibiydik. 1956-1960 yılları arasında her Pazar saat 10’da Adakale Sokak’taki evine gittim. 1965 yılında ek öğrenim için Fransa’ya giderken, yakın akrabalarım bana kefil olmayınca bana kefil oldu. Bu kadarı yeter sanırım. Şunu da eklemek zorundayım: İlhan’ı benden daha fazla tanıyan Murat Katoğlu hayattadır.

İlhan’ın yaşarken yayınlamayı düşünmediği yazıları  yayınlayan Yapı Kredi Yayınları Güneşi Yakanların Selamı’nı neden yayınlamamaktadır acaba? Yayımlarsa şiir külliyatını tamamlamış olmaz mı?

Derlemenin önünde yer alan yaşamöyküsü de bir tuhaf. Şairin hayatı 1945 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Fransızca Bölümü’nü bitirdiği tarihten  başlıyor. 1918 ile 1945 yılları arasındaki hayatı nerede  yaşanmış? İlkokulu ne zaman bitirdi ? Ülker’e ve bana söylediğine göre: Bir dişçinin yanında çıraklık yaparken, onun zorlamasıyla ilkokulu bitirdi. Uzun Bir Adam’da “Beni okumaya o itti. Bir köy öğretmeninden dördüncü sınıfa değin okumuş gibi bir belge alıp, beşinci sınıfa o yazdırdı” (s.43) diye yazıyor. Peki Necatibey Öğretmen Okulu’na ne zaman girdi ve hangi yıl bitirdi? Espiye’de hangi yıllarda öğretmenlik yaptı. Askerliğini ne zaman yaptı ? (Murat Katoğlu askerlik fotoğrafını görmüş). Askerlik önemli. Çünkü Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü’nde öğretmenlik yapan Fehmi Baldaş askerlik arkadaşıydı. Okula onun yardımıyla girmiş. Kendisi söylemişti.

Ben daha önce yazdığım gibi İlhan’ı 1956 yılında tanıdım. Kitabın Halis Şiiri Ararken (1939-1942) bölümünde yer alan yazılardan bana hiç söz etmedi. Ağız dalaşı yaptığımız zamanlarda, mutlaka “Lan oğlum ben bu konuları Servet-i Fünun’da yazdığım günlerde sen ananın sütünü emiyordun!” derdi. Dostluğumuz zaten bu kavgalardan birinde sona erdi.

Tamam. Bu faslı kapatalım! Düzyazılarını, kuramsal dediği yazıları yerden yere vurdum.

Yakından tanımanın sağladığı edepsizlikle onu cehaletle suçladım. (!970’lerde  Dost dergisinde yayınlanan ama kitaplarıma almadığım Cehaletin Rönesansı adlı yazı.) Gerçekten de İkinci Yeni döneminde, cehalete dayalı ipe-sapa gelmez yazılar yazıyordu. “Anlamsız Şiir” gibi saçma yazılardı. Dostluğumuzun bitmesine bu konuda yazdığım eleştiriler yol açtı.

Bu yazılarda onu yerden yere vurdum ama şairliğine toz kondurmadım. İlhan Berk Türk dilinin en büyük şairlerinden biridir. “Sözcük” denen nesneyi onun kadar iyi kullanmış şair pek azdır. Bu faslı da kapatalım.

Paul Valéry ve Eserleri (s.21) adlı yazıyı okuyunca çok şaşırdım. Yazı 27 Nisan 1939 tarihli Servet-i Fünun dergisinde yayımlamış. İlhan 21 yaşında. Bu yazıyı yazması olanaksız. İlhan’ın 1938-1939 yıllarında nerede olduğunu ve ne yaptığını bilmiyoruz. Emin olduğum şu: Henüz Fransızca bilmeyen İlhan’ın bu yazıyı ve Servet-i Fünun’da yayınlanan öteki yazıları yazması olanaksız. Sadece İlhan değil o yılların şairleri böylesine yazıları yazamazdı. Yazsa yazsa Ahmet Hamdi Tanpınar yazabilirdi.

Bu yazıları yazamayacağı bir yana bu yazılarda sözünü ettiği kitapları edinmesi de olanaksız. Bu  yazıları ancak bir akademisyen ya da lise ve üniversiteyi  Fransa’da okumuş biri yazabilir.  Yazıları okurken, yazarın (İlhan Berk) bir Fransız eleştirmen ya da edebiyat  tarihçisi olabileceğini bile düşündüm. İlhan Berk 21 yaşına kadar bu denli kusursuz Fransızcayı nasıl öğrendi, bu kadar zengin bilgi donanımını nasıl elde etti ?

İyi düzeyde Fransızca bilmediğini, yeterli donanımı olmadığını biliyorum. 1939 yılının İlhan Berk’i “Yeni Şiir Meselesi”nin  (s.32) “Y”sini bile yazamaz.

“Halis Şiirin Esaslarını Ararken” (s.52) 1941’de yayınlamış. İlhan Berk 23 yaşında. Şimdi yazının ilk cümlesini okuyalım: “Henri Bremond’un şiire dair kitabını bundan altı sene  kadar önce  Ahmet Haşim’in bir makalesinden öğrenmiştim….” Cümlenin gerisini okuyun.  Ama daha önce yaşını hesaplayın: 23 – 6 = 17.  Sizin dikkatinizi çekmiyor mu?

İlhan Berk böyle bir yazıyı 2001 yılında bile yazamazdı. Bu işte keşfedilmesi gereken bir muamma yok mu?

Bu yazılarda adı geçen İngiliz ve ABD’li şairlerin  kitapları bugün bile dilimize çevirilmiş değil. 1935-1940 yılları arasında bu kitapları nasıl edindiğini geçelim ama o yıllarda İngilizce bilmiyordu. Murat Katoğlu da tanığımdır : 1957 yılında, İngilizce öğrenmek için İngiliz ya ABD Kültür Merkezlerinden birine yazıldı.  Murat Katoğlu ve ben şaşırdık bu işe. Ancak 1958 yılında e.e.cummings, Ezra Pound ve T.S.Eliot çevirmeye başladığı zaman iyice şaşırdık. İngilizcedeki vukufuna birlikte Pound çevirdiği Güven Turan tanıklık edebilir.

Çok sevdiğim, arkadaşlığı ile mutlu olduğum,  yemek masasına yıllarca oturduğum, bilmem kaç kez uyuduğum ve çok özlediğim İlhan Berk’in mahremine girmek zorunda bıraktıkları için kitabı yayınlayan Yapı Kredi Yayınları’na, editör Fahri Güllüoğlu’na, müellif Yalçın Armağan’a çok kızıyorum. Bu yazıları yabancı dil, öğrenim, yaş ve meslek durumu, maddi olanaklar bakımından  İlhan Berk’in yazmış olamayacağını nasıl düşünmezler? Sanki İlhan, İstanbul’da bir Fransız lisesinden mezun olmuş, Sorbonne’da Fransız Dili ve Edebiyatı okumuş, Fransızca doktora tezi yazmış gibi…

İlhan Berk, 1943 yılında yazdığı Roman ve Şiire Dair (s.387) başlıklı yazıda Virginia Woolf’un bir kitabını (Deniz Feneri)  hatırladığını yazıyor. Kitabi İngilizceden okuması mümkün değil; ilk basımı MEB yayınları tarafından  yapılmış. Çevirmenin kitaba yazdığı önsözün tarihi 1944. Nasıl oluyor ? Aynı yazıda Franz Kafka’nın Dava adlı kitabını özetliyor ama Almanca bilmiyor ve kitabın Türkçesi Kamuran Şipal’ın çevirisiyle (Ataç Kitabevi) 1964’te yayınlanıyor. Bu ne biçim iş? Buna benzer bir yığın vukuat var kitapta.

Bu muammanın faili kuşkusuz Servet-i Fünun dergisi. Ama kitabı hazırlayan Yalçın Armağan, editör ve yayıncı YKY bunu fark etmiyor! 21ile 83 sayfalar arasındaki yazıları İlhan Berk yazmış olamaz. Mihail Şolokov’un, Fransızcası 1959-65 yılları arasında, Türkçesi 1965 yılında yayınlanmış olan Durgun Akardı Don adlı romanını hangi dilde okumuş olabilir?  Çünkü yazısı (s.79) 1945 tarihli. Üzgünüm!

[i] Cumhuriyet Kitap, 5 Aralık 2019


 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)