Son Dakika



Şüphesiz ki, her eserinde Nedim'i yeni bulamayız. Onda da hem fazlasıyle eski vardır. Hatta bizi, bugün yazılmış gibi tatmin eden mısraları bile eskinin sadık devamıdır. Ne muhiti ne yetişme tarzı, ne dehasını yoğuran an'ane, onun kesin olarak ve baştan aşağı yeni olmasına elverişli değildi.

Böyle kesin ayrılışı, ancak kendisinden önce gelen bir fikir hareketi hazırlayabilirdi. Halbuki devrinde eski ideoloji, olduğu gibi kesin ve dar çerçevesiyle devam ediyordu. Dıştan gelen hiçbir örneği yoktu. Nedim sadece kabiliyetleri, sezişi ile ve şüphesiz ki mısra yapısında asırlardan beri devam eden bir tekâmülün kendisine hazırladığı imkânlardan faydalanarak an'aneyi bazı noktalardan zorladı. Daha doğrudan doğruya konuştu. Hayat aşkı, mahsus âleme olan bağlılığı, renk sevgisi kendisine yardım etti.   

Çağdaşlarının yahut sonradan gelenlerin bu şiiri ne dereceye kadar anladığını tayin etmek bugün güçtür. Muhakkak olan bir taraf varsa, bu şiirin dilde ve görünüşte getirdiği yeniliklerden ziyade, bazı dış hususiliklerinin dikkati çekmiş olmasıdır.

Gerçekten Yahya Kemal'e kadar “Nedimâne şiir”in mânâsı, daha ziyade, uçarı çapkınlık ve mahalli zevke inhisar eder. Yalnız Namık Kemal onun yaptığı yeniliği biraz takdir eder.

Şair Nedim, 1681-1730

Halbuki gerek mahallilik, gerek çapkınca mazmun, Nedim'den çok evvel şiirimizde vardı. Birincisi, şiirimizin İran hava ve heves şiirleri ise daha çok önceden mevcuttu, Çağdaşları Nedim'de daha çok bunları görüp sevdiler. Onun sesini, eşya ile duyumlarının temasa geliş tarzını, mısraa verdiği bükülüşü ve bu mısraı hafifliğini, kısaca keman'ın yayını çekiş tarzını fark edemediler.

Hakikatte Bâki'nin Kanuni Mersiyesi, teker teker mısralarının kalıbına göre dökülmüş bazı örnek ve eşleri bir yana, nasıl fark edilmeden geçerse, Lâle Devri şâirinin asıl büyük tarafı da eserine derinden, çok gizli bir rayiha gibi arkadaşlık eden ölçülü daussıla ile (çünkü Nedim'de bütün büyük iştahhıtarda olduğu gibi bir nevi hüzün vardır) öyle fark edilmeden.

XVIII asrın ilk yarısında Türk şiirinin orkestrasında birdenbire uyanmış olan bu zarif ve muhteşem ses, memleketteki fikir hayatı müsait olsaydı şüphesiz bütün edebiyatımızı değiştirirdi. Buna imkân bulmadığı için sadece bir mevsim, bir nevi hususi bahar olarak kaldı.

(Nedim, Hayatı-Sanatı-Eserleri, Atilla Özkırımlı, Cem y. 1991, İst. S. 27-28)

Ahmet Hamdi Tanpınar
Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)