Kemal Burkay İlhan Erdost'un mezarı başında ne konuştu?
Genel Yayın Yönetmenimiz Ahmet Yıldız ise, 'İnsanı insan yapan en büyük erdem, anımsamak, anmaktır' dedi.
Yayıncı İlhan Erdost, Karşıyaka Mezarlığı'ndaki kabri başında anıldı. İlk konuşmayı yapan Vecihi Timuroğlu, "Zaman geçiyor. İşte her yıl burada olan Alaattin (Bilgi) gel(e)medi... Okulda felsefe öğretmenlerimiz vardı. İyiydiler, bilgiliydiler ama hayatı öğrenemedik onlardan. Ama sevgili İlhan senin, ağabeyin Muzaffer'in çabalarıyla yeni bir aydınlanma sürecine girdik. Hayatın ekonomipolitiğini öğrendik. çevremizde olup bitenleri daha iyi anladık. Hayatın ta kendisini öğrettiniz." dedi. Artık Ankara'ya yerleştiğini, İstanbul'u terkettiğini söyleyen Kemal Burkay ise, "Türkçe'de güzel bir söz vardır, gidip de gelmemek, gelip de görememek vardır diye. Ben gittim 32 yıl sonra geldim, çok arkadaşımı görme mutluluğunu yaşadım. Göremediğim sevgili İlhan'dır. 60'lı yıllarda tanıdım. sosyalizmi onlardan öğrendik. Bu güleryüzlü dost insanlardan. Deniz'in babasına mektubu vardır. Çok uzun yaşamak marifet değil, marifet iyi işler yapmaktır bu dünyada. Denizler, İlhanlar, Onlar hep yaşayacak. Saygıyla anısı önünde eğiliyorum." diye konuştu. CHP eski milletvekili Yılmaz Ateş ise, "Yankı dergisi yazıişleri müdürüydüm. Çağdaş Gazeteciler Derneği ödülleri verilecekti. Attila Aşut gelip bu yıl onur ödülünü İlhan Erdost'a verelim önerisin getirdi. Kanınıza mı susadınız dedi bir çok kişi ama Yönetim Kurulu oybirliğiyle bunu kabul etti. Uğur Mumcu, Mustafa Ekmekçi, Selahattin Duman ve TRT'den bir arkadaş oybirliğiyle karar verdik. Tüm üyeler de katıldı bu karara. Türk Rönesansının isimsiz kahramanlarıdır Erdostlar." dedi. Mustafa Şerif Onaran, "Ben hep kardeşim gibi gördüm İlhan'ı. O kadar yumuşaktı nedense. Neden insanlar insanlara kötülük yapar? Bu sorunun yanıtını bulamadım. Bir hekim olarak hep insandan yana oldum. Ama bir takım karanlık insanlar hep var oldu." dedi. Genel Yayın Yönetmenimiz Ahmet Yıldız ise, "Her Kasım ayında 7 Kasım'ı kaçırmamak için dikkat kesiliyoruz, sabah traş oluyoruz, temiz elbiseler giyiyoruz ve İlhan Erdost'un mezarı başına geliyoruz. Bu acıyı, hüznü paylaşmak için değildir yalnızca. İnsanı insan yapan en büyük erdem, anımsamak, anmaktır. Bunu yapmak için geliyoruz. İnsanın insanlaşması süreci kolay değildir. İnsanlaşmak özgürleşmekle olanaklıdır. Özgür insan ise bilinçlenerek yaratılır. İşte İlhan Erdost ve Sol Yayınları bizi özgür kılmak için bilgilendirmek istedi. Bunun mücadelesini verdi. İnsanın insanlaşma mücadelesi sürecektir. Ama dünyamız yaşlandı. Sonu gelene dek bunu başaracak mıyız kuşkuluyum." diye konuştu. Alaz Erdost, Hüseyin Haydar'ın ilk kez sitemizde de yayınlanan ve büyük ilgi gören şiiri "İlhan İlhan"ı (http://www.gercekedebiyat.com/haber-detay/ilhan-ilhan-huseyin-haydar/444) okumadan önce, "Buraya karda, tipide, yağmurda, soğukta gelirdik. Hep uzun bir yokuş, karmaşık bir labirent yol olarak algılardık. Bugün gelirken Türküler'le farkettik ki havalar ısındı ve o kadar yokuş değil, o kadar uzun da değilmiş yol." dedi. Okuduğu Hüseyin Haydar'ın "İlhan İlhan" şiiri ilgiyle dinlendi. Muzaffer İlhan Erdost ise, "Kürtlerle Türklerin ne olursa olsun sonuçta hiç bir zaman birbirlerini yok etmediklerini, birlikte var olduklarını Kemal Burkay'ı görünce yeniden anımsadım." dedi. 12 Eylül 2010 referandumundan önce 11 Eylül'de Cumhuriyet'de "Hayır" başlıklı çağrı yayınladığını, 12 Eylülcülere dava açma yolunun ciddi olmadığını bildiğini, bu çağrıyı yayınladığı için de şikayette bulunmadığını söyledi. Oysa kitaplarında yazılarında bu suç duyurusunu yapmış olduğunu belirtti. Erdost, "Bir 7 Kasım günü İlhan'ın bedeni bir battaniyeye sığmıştı ama şimdi İlhan Türkiye'ye sığmıyor, bir ölü olarak tarihe de sığmayacak" dedi. İlhan Erdost (d. 17 Aralık 1944 Tokat - ö. 7 Kasım 1980 Ankara). Türk yayıncı. 17 Aralık 1944’te Tokat, Artova'da doğdu. Ailesinin geçim sıkıntısı ve II. Dünya Savaşı yüzünden ilkokulu bitirdikten sonra çalışmaya başladı. Daha sonra Ağabeyi Muzaffer Erdost ile birlikte Ankara'ya yerleşti. Burada tekrar okula başladı. Lise yıllarında Atatürkçü düşünceyi benimsedi. 27 Mayıs Darbesi'nin olduğu sıralarda, 16 yaşındayken, düşünceleri bu darbenin çerçevesinde sola yakın bir çizgiye oturdu. Erdost, liseden sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi. Aynı zamanda Muzaffer Erdost'un kurduğu Sol Yayınları'nda da çalıştığı için okulu bitiremedi. Muzaffer Erdost'un 12 Mart 1971'de hapse girmesinin ardından, Sol Yayınları ve Onur yayınları'nın sorumluluğunu üstlendi. Bu sırada eşi Gül Erdost ile evlendi. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası, yasak yayın basmak ve bulundurmak iddiasıyla gözaltına alındı. 7 Kasım 1980'de Mamak Cezaevi'nde görevli erler tarafından dövülerek öldürüldü. (Vikipedi) Gerçekedebiyat.comİLHAN ERDOST KİMDİR?
YORUMLAR