''Hayat uzun bir ölümdür!''  Agustus Tiberius

Kanser hastaları, kemoterapi alanlar birbirlerini uzaktan bile hemen tanırlar. Gözlerinden, yeni yeni uzamaya başlayan saçlarından, yüzlerindeki solgun renkten, olmayan kaş ve kirpiklerinden, gülümsemeye çabalayan dudak kıvrımlarından, sevdikleri için inatla arttırmaya çabaladıkları nefeslerinden tanırlar...

 Umutsuz durumların umutlu insanları olduklarını bilirler birbirleriyle hiç konuşmasalar dahi. Kemoterapi seanslarında denk geldikleriyle ya da radyoterapide sıra  beklerken pek çok kimsenin alışık olmadığı içtenlikle, kaçıncı evrede oldukları, metastaz olup olmadığı, lefleri alınan kol ağrılarının geçip geçmeyeceği, son kalan kirpiğin yanına ne zaman yeni kirpiklerin çıkacağı konuşulurken hiç kimse yabancı değildir o anda. En mahrem acılarınızı, saklamaya çalıştığınız değişimlerinizi en iyi bilenlerin arasındasınızdır. Güzel, iyileştirici, umut verici sözlere, uzamaya başlayan saçları görmeye ihtiyacınız vardır.

 Daha dün hayatın her hangi bir yerinde göz teması bile kurmadan yanından geçip gittiğiniz insanlarla en özel hüzünlerinizi paylaşmaya başlatan bir dönemeçten geçiyorsunuzdur. “Hayat böyledir, aklınıza gelmeyen, başınıza gelir.” dersiniz içinizden.

 Sanki hiç sizin başınıza hiç gelmeyecek gibi dinlemişsinizdir bu hikâyeleri çok kereler başkalarından. Ayrıcalıklı olduğunuzu düşünerek yaşamaya devam ederken birden değişiverir her şey. Olduğunuz şeyle olmak istediğiniz, hayal ettiğiniz ve hayatın sizi yaptığı şey arasındaki o daracık boşlukta olduğunuzu anlarsınız. Meğer “hiç” olmaya o kadar yakınken bunu unutup, çok şey isteyen bir varlık olduğunuzu yeniden hatırlarsınız.

 İyi olmak, kemoterapinin mide bulantılarına, ciğerinizi yakan ağrılarına, boyun eğmemektir; radyoterapiden ışınlanıp eve geldiğinizde göğsünüzde ve cildinizdeki yanıkları kalbinizdeki yaraların yanında ciddiye bile almamaktır. Yıllarca uzattığınız saçlarınızın tutam tutam elinize döküldükten sonra milim milim uzayışını sabırla beklemektir...

 Hem hayat uzun bir ölümdür... Ve onun yanında bu bekleyişin lafı bile olmaz, anlarsınız. Çünkü kanser bunların hepsini tek tek öğretir. Sizin yıllarca öğrencilerinize bin bir emekle  belletemediklerini size kısacık sürede öğrettiği için bu hastalığın sizden çok daha iyi bir öğretmen olduğuna karar verirsiniz. Çelişkimizin, ölümlüyken ölümsüzlerin arzularını taşıyor oluşumuzdan kaynaklandığını görürsünüz.

 İyileşmek, ağır işleyen demirden bir öğütücünün içinden geçmektir. Hayatın size ayrıcalıklı davranacağı beklentisinin ne kadar şımarıkça olduğuna bir kez daha tanık olmaktır.

 Sıradan bir ölümlü olduğunuzu yeniden hatırladığınızda mücadeleniz sevdikleriniz için devam etmekteyse iyileşiyorsunuz demektir. “Hastalık sizi yepyeni değişik biri yapar. “ gibi düşünceler duymuşsanız da hiç de öyle bir şey olmadığını görürsünüz.

 Sadece kendi gücünüzü, sırdaşınızı, seveninizi sevmeyeninizi, sizi yarı yolda bırakıp bırakmayanları, her koşulda yanınızda olanları, ailenizin desteğini,  iyi olun diye gözünüzün içine bakanları, ta uzaklardan arayıp soran dostlarınızı, öğrencilerinizi, evladınızın sevgisini, doktorlarınızın sizden daha çok çabaladığını görür bırakmazsınız kendinizi. Sizi hayata karşı değiştiren yanınızdaki sevenleriniz, doktorlarınıza olan güveniniz ve hala aynı sizsinizdir. Fiziksel, ruhsal, biçimsel, içsel her türlü değişiminize rağmen aynı kalan yanınızla devam edersiniz yolunuza. Bir mucize yaratmamıştır içinize...

 Yaşamak için bir nedenimiz olmalıdır; iyileşmek budur. Hasta olabiliyorsak iyileşebiliriz de. Zehir bile tıbben iyileştirir insanı. Karadut lekesini ancak kendi yaprağının temizlediğini bilmektir iyileşmek. İyileşmek “her şeye rağmen” bir şeydir ve hiç gerekmese de kanser aracılığıyla hayat size bir tecrübe daha kazandırmıştır.

 Eskiden yeni evlenenlere maya ve tohum verilirmiş yaşam devam etsin diye. Kanseri böylesi bir yaşam mayası olarak kabul ettiğinizde iyileşmişsinizdir.

 Kanser, tam da Woody Allen’ın  “ İnsanın hem kendi ölümünü nesnellikle yaşayıp hem ıslık çalması mümkün değildir “ dediği gibi bir hastalıktır ve iyileşmek ölüme rağmen o ıslığı çalabilmektir...

Belgin Önal
Gerçek Edebiyat

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)