İkinci baskıya "Önsöz" / Kaan Arslanoğlu
İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ
İlk baskıda açıkça belirtmiştik: Bu kitap bitmemiş, devam eden bir çalışmanın ilk halkasıdır. Okumalarımız, araştırmalarımız sürecek. Tartışmalar ilerledikçe hem daha çok şey öğreneceğiz, hem öğrendiklerimizi kitabın sonraki baskılarına koyacağız.
İşte elinizde ikinci baskı. Bu altı ay içinde, baştan tahmin etmeyeceğimiz oranda yeni şeyler öğrendik ve kitap, hayli genişledi.
Çok sayıda yeni kaynak inceledik. Burada hemen üçünden söz edeyim.
1912 Londra basımı Fransızca bir sözlük… Bedros Effendi Kerestedjian’dan Dictionnaire Etymologique de la Language Turque.
Batı dillerindeki Türkçe sözcükler üstüne ciddi çalışmaların ne kadar eskiye dayandığını göstermesi bir yana, Sözlük bölümümüz için çok yararlandım.
Başka biri… İsmail Hami Danişmend’den Türklerle Hind-Avrupalıların Menşe Birliği (1935) İki cilt. Özellikle 2. cildinden çok yararlandım.
Bir de Olcas Süleyman’dan Az İ Ya ve daha çok da Yazının Dili adlı eserleri…
Bunlardan ilerde genişçe bahsedeceğim. Fakat öncelikle burada Olcas Süleyman’ın iki savından kuvvetle etkilendiğimi söylemeliyim. Birisi dillerin kök araştırmalarında, ilk çizimlerin, hiyerogliflerin önemi savı. Bana yeni bir bakış açısı kazandırdı. İkinci sav da şu: Dil araştırmalarında “yapısalcı” kuram ve pratik tam bir bilim cinayetidir. Yapısalcılık kök araştırmalarının canına okur. Dilleri tüm tarihsel, kültürel, dinamik bağlantılarından koparır. Nedensellikten uzaklaştırdığı dilbilimi çıkmaz sokağa sürükler… Yapısalcılığa kuramsal olarak kesin karşı duran ben bile, ilk baskıdaki bazı yorumlarımda yapısalcılıktan etkilenmişim meğer.
Atatürk güçlü bir sezgi ile Güneş-Dil kuramını ortaya atmış, ama burada ayrıntılı incelediğimiz nedenlerle savının kanıtlanmasını yaşayamamış.
Bizler de böyle bir sezgiyle ortaya çıktık, bilimin onca ilerlemesinden ve üst üste yığılan kaynaklardan yararlanarak daha ileri bir aşamaya vardık. Ama ilk kitaptaki sezgilerimizin ne kadar sağlam bilimsel temellere oturduğunu daha yeni yeni fark ediyoruz.
Kısaca bahsedeyim: Tüm insan araştırmaları… Antropoloji, etnografya, sosyoloji, psikoloji, siyaset bilim, edebiyat vb. evrimbilime dayanmak zorunda. Her bir bilginin temeline bu oturmak zorunda. Bilimsellik iddiasındaysak. Başka deyişle dili çözmeye çalışmak, düşünceyi çözmeye çalışmaktır. Düşünceyi çözmeye çalışmak, insanı çözmeye çalışmaktır. İnsanın temel şifresini, kodlarını çözmeye çalışmaktır.
Biz, Güneş-Dil’i enine boyuna araştırmakla, insanın kodlarını, şifrelerini ortaya çıkarıyoruz.
Chomsky’nin “doğuştan dil modülü” kuramı, kanımca, dil araştırmalarının merkezinde çok önemli bir aşamadır. Evrim sonucu, şu veya bu yolla insanda bir dil modülü oluşmuşsa; bu, tüm ırkların, milletlerin oluşumundan önceki temel basamaktır. Ve de tüm dillerin ortak bir kökü olduğunu göstermektedir.
Olcas Süleyman’ın buradaki katkısı, bu ortak dilin oluşumuyla ilgili temel yapıyı ortaya koymasındadır. İlk işaretleşmeler, ilk sesler, insanların ilk çizimleri, ilk sembollerle ortak dilin bağlantısını göstermesidir. Her savı tamı tamına doğru mudur, bilemem, kuşkularım var. Ama ilerde ortaya çıkarılacak büyük dil gerçeği, herhalde bu savlara yakın bir yerde duracaktır. Bu “büyük dil gerçeği” herhalde insan kültürünü ve sosyal yapısını anlamada, düşünen insanlara büyük katkı sağlayacaktır.
Olcas Süleyman’ın adı Olcas Chomsky olsaydı, büyük olasılıkla bu iddiayı benden duymayacaktınız, Batı’dan okuyacak ve tartışmasız kabul edecektiniz. Bunu da konuyla çok yakından ilgisi bulunması bakımından belirtiyorum.
Güneş-Dil konusu ve onun kökenindeki tarihsel paradigma… İnsan tarihiyle, uygarlık tarihi ile çok yakından ilgili değil mi? Emperyalist ırkçı Avrupa “medeniyeti”, kendi siyasal atılımları doğrultusunda ideolojik bir zemin hazırlamış. 18. Yüzyılda başlayıp günümüzde daha da kapsamlanarak, hızlanarak gelişen devasa bir proje. Dağları, tepeleri, milyarlarca ağacı düzler gibi, gerçekliği hunharca dozerleyerek yürüyen, çok büyük bir kültürel inşaat…
Hint-Avrupa ırkçılığı… Medeniyeti geliştiren Batı ve ilkel Doğu söylemi… Kavram hokkabazlıklarından ibaret felsefe.. Yapısalcılık… Freudculuk… Bunlar, Batının gerici sağ ve solunun vazgeçemeyeceği bilinç dozerleridir. Üstüne post-modernizm inşa edilmiştir. Gerçek bilimin her bulgusuna, her atağına karşı, insan bilinci her başını kaldırdığında üstüne yığılan yalan paketleridir tüm bunlar…
Güneş-Dil kitabı işte tüm bunlara… İnsanın tarihine, uygarlığın oluşumuna, kültürün ortaya çıkışına, tarıma, şehirlere… yeniden farklı bir gözle bakmamızı sağlayacak bir kitap… Gerçek ırkçılığın kökünü göstermekle, ırkçılığa karşı panzehir. Dillerin kökenini göstermekle insan kardeşliğinin kültürel zemini… İnsan beyni işleyiş kodlarının deşifresi…
Ama bahsettiğimiz işte tüm bu kültürel zeminden ötürü… Kitaba ilgi beklediğimizin çok altında gerçekleşti, fakat biz bardağın dolu tarafına bakalım.
Soner Yalçın bir yazısıyla bizlere ciddi bir manevi güç verdi. Başkaca önemli destekler de geldi medyadan. Onlardan “Kuramsal Bölüme Ek” kısmında tek tek bahsedeceğiz.
Beklediğimizden biraz fazla olumsuz tepkiler de geldi. Onlardan da söz edeceğiz.
Ekim ayında Doğu Perinçek ile üç buçuk saat kadar konuyu tartıştık. Görüşlerini aldık. Yirmi kadar katılımcıyla birlikte. Bu toplantıda kitabımız yazarlarından İlknur Arslanoğlu da vardı. Sayın Perinçek’in görüşlerinden cidden çok yararlandık. Bunları da ek bölümünde ayrıntılı anlatacağız.
İKİNCİ BASKIDA YENİ OLAN NELER?
Eski baskının hiçbir bölümünü ufak tefek düzeltmeler dışında değiştirmedik. Aynen duruyor. Kuramsal bölüme genişçe bir ek yaptık. Ayrı bir bölüm halinde kuram bölümünün sonunda. Kaynaklar’a ek yaptık. Sözlük bölümü ön açıklamasına ayrı ek yaptık. Sözlük bölümünde sözcüklerin büyük çoğunluğuna okumalarımızda rastladığımız kaynakları ekledik. (İlk baskıda az bir kısmının kaynağını belirtmiştik.) Ve bir de Ek Sözlük bölümü koyduk.
Eklediğimiz kaynaklar, yukarda bahsettiklerimiz dışında: Osman Karatay (3), Gumilev (2), Özgür Barış Etli (2), Sinan Meydan (2) ve Doğu Perinçek, Ali Nahit Babaoğlu, Mehmet Turgay Kürüm, Li Sheng’den birer kitap.
Önceki baskıyı alıp, okuyup, beğenenler, ikinci baskıyı da almak zorunda kalacak. Üzgün ve de sevinçliyiz. Baştan demiştik. Bu çalışma bitmez diye.
İlk baskıyı okuyanlara, destek verenlere, olumsuz da olsa etik sınırlar içinde eleştirenlere çok teşekkürler.
Yeni katkı, öneri ve eleştirilerinizi yine bekleriz.
İyi okumalar, esenlikler dileriz.
Kaan Arslanoğlu
www.insanbu.com
YORUMLAR