Etnik devletler Avrupa'sına doğru / Osman Çutsay
İleriye yürüyüp geçmişe düşmek: 'Etnik Devletler Avrupası”'
Gelişmeler hiç de birlik ve beraberlik sinyalleri vermiyor. Avrupa Birliği, adıyla uyuşmayacak bir hız ve hırsla, birçok etnik ve kültürel parçaya ayrılacakmış gibi duruyor. Durmuyor, bir uçuruma doğru inatla yürüyor. Bir büyük sinyal, kısa bir süre önce İskoçya'nın Büyük Britanya’dan bağımsızlık için 2014'te halkoylamasına gideceğinin açıklamasıyla geldi. Hemen hemen aynı günlerde Belçika'nın Flaman bölgesinde “milliyetçilerin kazandığı” son seçimlerin açıkça bölünme işaretleri verdiğine tanık olundu. İspanya’da bitmek bilmeyen Bask ve Katalan tartışmaları ile birleşince de, bütün bunlar AB üyelerinin eski “sınırlarını” koruyamayacağı yolundaki kuşkuları daha bir güçlendirdi. Özellikle Güney ve Orta Avrupa ülkelerindeki etnik yelpazenin şimdiye kadarki sınırlarıyla tanıdığımız birçok ülkenin varlığını tehdit eder boyutlar kazandığı gözleniyor. Etnik sınırlar, önceki ulusal devletlerin sınırları aleyhine palazlanıyor. Akdeniz’e kıyısı olan İspanya, Fransa, İtalya ve Yunanistan gibi “ateş üstündeki” ülkelerde, karmaşık etnik yapının borç kriziyle birlikte tehlikeli bir cepheleşmeye kaynaklık edeceğine inanılıyor. Ancak uzmanlara göre, bu sürtüşmelerin arka planında zengin bölgelerin artık yoksulları taşımama, bu nedenle de eski “çok milliyetli ulusal devlet” anlayışına sırt dönme kararlılıkları yatıyor. Gerçekten de krizdeki İspanya’nın, özellikle iki zengin kesimini oluşturan Katalonya ve Bask Bölgesi başta olmak üzere ayrılıkçılıkla umutsuz bir mücadele içinde olduğu gözleniyor. Katalonya’da 11 Eylül’de 1.5 milyon kişinin bağımsız devlet talebiyle gösteri yapmasından sonra, ayrılıkçılığın sadece İspanya’da değil, Almanya dışındaki birçok AB üyesi için büyük sorun oluşturacağına inanılıyor. Bu arada, Almanya’nın da ayrılıkçı ve içeride azınlık yaratan eğilimlerden tümüyle bağışık olmadığına da dikkat çekiliyor. Avrupa’daki azınlık sorunlarıyla ilgili ve son derece sağ tezleri savunan bir merkez olarak Europeen Free Alliance (EFA) taleplerini haritalara dökmüş durumda. Örgütün internete de yerleştirdiği Avrupa haritaları (http://www.e-f-a.org/kaartje.php), milliyetçi eğilimlerin, şimdiye kadarki görece büyük ulusal devletleri nasıl kırpıp kırpıp yıldız yapacağını adeta önceden ilan ediyor. Bütün bu ayrılıkçı eğilimlerin, daha önce teğet geçeceği düşünülen Fransa gibi Avrupa’nın merkezindeki bir ülkeyi bile vuracağı anlaşılıyor. Paris, şimdilik bir telaş gösterisi içinde değil, ama zeminin yeterince verimli olduğunu düşünenlerin sayısı artıyor. Öte yandan Federal Almanya, Orta Avrupa Almanlığının merkezi gücü olma ısrarını sürdürüyor. Berlin açıkça “benzer iktisadi kültür” çerçevesi içinde birbirine yük olmayacak refah yapısına sahip bölgeleri Almanya etrafında bir araya getirme hesapları yapıyor. Almanya’nın, Avusturya, İsviçre’nin Almanca konuşulan bölgesi, Güney Tirol ve hatta Doğu Belçika ile bir ekonomik merkeze dönüşebileceği hatırlatılıyor. Ancak, ekonomik gücü ve Almanlıktan oluşan “yekpare etnik yapısıyla”, Avrupa’nın yerleşik devletlerinden çok farklı bir özelliğe sahip Almanya’nın, bu sorunlardan tamamen bağışık olmadığı da ortaya çıkmıyor değil. Almanya’da, 50 yıllık bir emek göçü sonrasında 3 milyona yakın nüfuslarıyla Türkçe konuşanların en büyük grubu oluşturduğu “göçmen arka planına sahip insan” sayısı 16 milyonu buldu. Sadece bu nokta bile, eğer etnik, dinsel ve kültürel azınlık ısrarı böyle sürerse, ağır bir sorunun her yeri vurabileceğinin habercisi. Avrupa siyasetinde de, Almanya’nın son derece avantajlı yekpare etnik yapısının tarihe karışacağına inananların sayısı artıyor. Almanya’nın yakın bir gelecekte azınlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabileceği, hatta bu noktada Türklerin önemli bir yeri olacağı belirtiliyor. Almanya’da halen 7.1 milyonu aşkın yabancı pasaportlu var. Bu da, yekpare etnik yapısıyla “Sorunsuz Almanya” resmini uzun bir süredir bozuyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde milliyetçi bir daralma süreci yaşanır, devletlerin “farklı dil, din ve kültür temelinde” yeniden parçalanma talepleri öne çıkarken hep sessiz kalmış “durumu iyi” Almanya’da da aykırı çıkışlara tanık olunuyor. AB üyesi ülkelerdeki refaha kavuşmuş bölgelerin yoksul bölgelere gelir transferinden kaçma hesaplarının, Almanya’yı da vurduğu gözleniyor. Örnek yok değil. Alman sağının ünlü isimlerinden, Hıristiyan demokratların Bavyera’daki partisi CSU’nun ideologu sayılan Wilfried Scharnagl, kısa bir süre önce çıkan kitabı ve medyaya art arda yaptığı açıklamalarda açıkça Bavyera’nın bağımsız bir devlet olarak devam etmesinden yana olduğunu bildirdi. Scharnagl’ın yankı uyandıran bu çıkışı, parçalanmaların ardındaki güç olarak gösterilen Almanya’nın iç huzurunun da tehlikede olduğu yorumlarını yoğunlaştırdı. Bu arada Almanya’da 3 milyona yakın Türkçelinin de ileride bazı pazarlıkların konusu olacağı ileri sürülüyor. Son yıllarda özellikle Türk sağının sadece Türk veya Müslüman partileri kurarak seçimlere girme ve azınlık olarak kendini kabul ettirme hesapları, artık göz ardı edilemeyecek kadar açık bir siyasi nitelik kazandı. Eurostat rakamlarıyla bölgesel ayrılıkçı güçler ilginç bir tablo veriyor. Örneğin Flaman Bölgesi, Belçika topraklarının yüzde 44.3’lük kesimini ve nüfusun da yüzde 57.3’ünü içeriyor. Flamanların, Belçika GSYİH’sı içindeki payı ise yüzde 57.4. İskoçya, Büyük Britanya yüzölçümünün yüzde 32.2’sini kaplarken, nüfusun yüzde 8.4’ünü, toplam GSYİH’nın da yüzde 8.2’sini oluşturuyor. Katalan Bölgesi, İspanya topraklarının yüzde 6.4’ünü kapsıyor. Katalanlar İspanya nüfusunun yüzde 15.9’unu, GSYİH’nın da yüsde 18.5’ini oluşturuyor. Bask Bölgesi, İspanya topraklarının yüzde 1.4’ünü işgal ederken, nüfusun 4.6’sına, GSYİH’nın da yüzde 6.1’ine karşılık geliyor. Özellikle İspanya örneğinin yaygınlık göstermesi ve AB üyelerinin görece zengin bölgelerinde ayrılıkçı eğilimlerin öne çıkması dikkat çekiyor. Bu da zengin bölgelerin merkezi devletlerin yoksul bölgelere yaptığı transfer harcamalarına katılmak istememesiyle açıklanıyor. AB’yi çok zor zamanlar bekliyor. Osman Çutsay (www.avrupagun.eu)BAVYERA'DA BAĞIMSIZLIK CİLVELERİ
AVRUPA'DA GÖZ GÖZÜ GÖRMEYECEK
YORUMLAR