Son Dakika



Kaan Arslanoğlu Odatv’deki yazısında “Evet, bilim Türkçeyi anlayamaz. Felsefe insanı kavrayamaz. Dilin kodlarını çözerseniz bunun nedenini bulursunuz.” anlayışıyla yola çıktığını belirterek, “Türkçe tüm Batı dillerini kurmuş, Yunancayı da kurmuş. Basit hem de çok basit bir çalışma bunu kanıtlamaya yetiyor.” diye yazdı.

Arslanoğlu’nun yazısında konuyla ilgili bir bölüm şöyle: "Swadesh listesiyle karşılaştırdığınızda Türkçeyle Yunanca arasında şaşırtıcı düzeyde sıkı bir ortaklık buluyorsunuz. Çok rahat yüzde 50’yi aşan bir uyum. Bırakın bilimsel hesaplamayı… Rastgele sözcükler alıyorsunuz listeden:

Eseis, Sis: siz; Ego: ög; Pro: bir; Tetra: dört; Pateras, Papas: ata, baba; Derma: deri; Omos: omuz; Podi: but; Gelo: gül; Souxe: sok; Achos: acı; Ecto ek …

“Günümüz Türkçesiyle Eski Yunancanın karşılaştırması. Bu 12 sözcük bile ortaklığı kanıtlamak için yeter. Dilbilimde böyle kabul edilir genel söylemde. Şayet listeye Avrasya Türk lehçelerinden sözcükler de katarsanız hayret verici örtüşmeler görürsünüz. Elimizde yüzlercesi var.

“Bunları Türkçe Yunancadan almıştır!.. Bilimci önce ortaklığı görmüyor, gözüne soktuğunuzda da böyle diyor. Oysa mümkün değil. Bu binlerce sözcüğü Türkçe Yunancadan, Latinceden, İngilizceden alsa Eski Türkçe nereye gitti? Türkçe diye bir şey kalmaz. Zaten Sibirya’nın, Uzak Asya’nın Türkleri, Yunandır, Latindir… böyle şeylerle hiç karşılaşmadı… Bu sözcüklerin çoğu Kızılderili dilleriyle de ortak. Her ortak sözcük alnında nal gibi Türk damgası taşıyor.

“Yunancadaki Türkçe sözcükleri ortalama zeka düzeyinde herkes görebilir de, bu gerçek neden kabul edilmez. İşte burada bilim devreye girer. Bilimde bunları değil kabul etmek veya görmek, düşünmek bile abdest bozdurur. O tarafa bakmak bile haram sayılır.”

“Çok zorlarlarsa onları, 'Ama şöyle şöyle diyorlar, siz ne dersiniz?' İsteksizce cevap verilir ağızda yaya yaya: 'Bunlar bilim dışıdır.' Ama soran kişi Sokrat’ın at sineği gibi ısrarcıysa 'fakat Hocam, çok önemli bilim insanları da vaktiyle aynı şeyleri yazmışlar, bazıları yazmaya devam ediyor' diyorsa, yine cevap kısa ve nettir: 'Akademi büyük çoğunlukla böyle görüşleri bilim dışı buluyor!’”

AZRA ERHAT ESKİ YUNANCANIN TÜRKÇEYE YAKINLIĞINI SEZMİŞTİ

Eski Yunancadan çevirilerin anası sayılan Azra Erhat da Eflatun’un Şölen adlı kitabını Batı dillerinden değil de Eski Yunancadan çevirmeyi yeğlediğini ve böylece çok daha iyi akıcı bir dil ortaya çıktığını yazmıştı.

Şölen’in giriş yazısında Erhat konuyla ilgili şöyle yazmıştı:

“Eflâtun'la bizim aramıza giren Ortaçağ, Hıristiyanlık ve Müslümanlık bu filozofu türlü kılıklara sokmuşlar, düşüncesine mistik dünya görüşlerinin damgasını vurarak, tanınmıyacak bir hale getirmişler onu. 'Symposion'u Yunanca aslında çevirdik ve Yunancasından, bir İlkçağ Yunanlısının ne anlıyacağını anlamağa çalıştık. Kavramlardan, terimlerden kaçındık. Bunlar Avrupanın ve Avrupa felsefesinin Eflâtun'a ekledikleri lüzumsuz bir sürü kalıptır. Oysaki kalıplar içinde düşünmez Eflâtun, Sokrates'i halktan bir insan gibi konuşturur. Biz de onun gibi konuşmağa çalıştık ve çevirimizi Avrupa dillerine yapılmış çevirilerle karşılaştırdıkça, gördük ki Türkçede Eflâtun'un diline çok daha uygun deyimler varmış. «Şölen» bir deneme olarak okuyucularımıza sunuyoruz. Zamanımızda yazılmış herhangi bir eser - bir roman demeğe dilim varmıyor - gibi rahatça okunduğunu görürsek, onu dilimize çevirmekten duyduğumuz zevk iki misline çıkacaktır." (Şölen, Eflatun, Çev. Azra Erhat – Sabahattin Eyüboğlu, Remzi Kitabevi, İst. 1961)

Gercekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)