MUTLULUĞU İSTEMİŞTİNİZ OYSA

 

Karıncalara bile söz dinletemediniz

Kaynaşıp durdular

Evinizin bahçesinde

Gece gündüz demediler

Bir karanlıkla taşıdılar.

 

Mutluluk kıldan ince

Aşınmamak

Kadınca inanmak gökyüzüne

Ama gün gelir

Bir karınca

Lime lime eder dudaklarımızı.

 

Sonsuz bir güvendir içimizde

Bir ağrı gibi mutluluk.

 

Acun istediğince geniş

Yaşamak güçlüğünce

Dur deyin, dur deyin ölüme.

 

AKŞAM

KUŞLAR

ve YALNIZLIĞA DAİR

 

kopuk bir özgürlük gibiyken akşam

üsküdarımsı bir eskilikten kuşlar geçer

konarlar çan durakları içinde

            en güzel şarkıların tellerine

mışıl mışıl denizlerden kopar ilk çığlık

kurdeşen gibi gidişmeye başlar dağların tabanı

ve yine kuşlar

            en son dairelerinde

görünmeyen bir yalnızlığa resim yaparlar

 

kopuk bir özgürlük gibiyken akşam

yanaşamamak en yakın istasyona

dalıp gitmek

            gitmek bilmeden ölümün masmavi anlamını

ellerin titremesi

haşhaş çiçekleriyle donatırken gemileri

takmaya çalışırken tavşanların boynuna

            en güzel akşamları

            en güzel geceleri

ayaklarımızın ıslanması

neresine otursak zamanın

            çatlamamız kaşınan bir yara hazzında

 

kopuk bir özgürlük gibiyken akşam

üsküdarımsı bir eskilikten kuşlar geçer

konarlar çan durakları içinde

            en güzel şarkıların tellerine

ve yine kuşlar

en son dairelerinde

            görünmeyen bir yalnızlığa resim yaparlar

 

HOŞ GELDİN

 

bu sarı kesin değil

uğurlamadık daha yağmuru

belki bir gece belki bu gece

şaşar mı hiç yumrukta köpüklenen haykırı

 

hoş geldin yağmur sonu

 

TUTKUSUZ TUTKUYA ÖZGÜ

 

bir çoğul başlıyor ansızın

her şeye karşın yaşatmak hızı bir şeyleri

bölmekse de bir çizgiyi yanılarak

yaşıyor yine dağılmak

akılalmaz özgürlüğünde çiçeklerin

 

ESKİ BİR ŞİİRDEN YANKILAR

 

çevrem bir balıkçı teknesi değin dardı

ekmek kavgasında ölünür mü bilmiyordum

bir avuç insanlarım vardı esenliğimi adadığım

 

tümümüzün öyküsü böyle başladı

ılık mevsimlere takılmıştı suçsuz sözlerimiz

zaman giysi değiştiren ağaçlarla anlamlıydı

bir bomba patlasa örneğin şu dağın ardında

görüşmeler yapılsa silahsızlanmaya dair

bize göre değildi

 

eşkıya taşları yatardı kıyrık yollarda

altı ay mıh olurdu içimizde kış

sesten gayri her şeyi tutsak eder o dağlar

katı yürekli birer korsandık hepimiz

korkunç bir buyruktu o

 

biz görgüsüz çocuklar

soluğu kesilmiş tazıları andırıyorduk yollarda

ah ne tükenmez yağmurdu koca kentler

bilseniz bir tutam gürültü ne umuttu

görenler dağ kokuyor bunlar dedi

 

bir çığlıktı bizim marşımız

bilinçsizliğe yaratılan ilk senfoniydi

artmamıştık

dilimizde serseri bir ekvator

bozulmuştuk iyiden iyiye

 

TARİHİN AKIŞI

 

Ufkun kıyısındaydım

Orda bulutlar konuşuyor

Orda düşlerin elleri-ayakları var

Ve denizkızları denizi baştan çıkarıyor

 

Masalın gerçek olduğu yerdeydim

Orada ay, güneşe ışık sunuyor

Orada müzik günlük ekmektir

Ve çocuk çiçeklere öğüt sorar

 

Orada erkek ve kadın tek bir

Varlıktır, orada kılıçlar ve kurşunlar

Sapana dönüşmüştür

Orada söz ve eylem tek bir şeydir.

(Türkiye Yazıları, Sayı:52-53, Temmuz-Ağustos 1981, s.35-36)

 

BEDRETTİN CÖMERT KİMDİR?

(1940-1978), Vezirköprü’de doğdu. Roma Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. 1972’da Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim görevliliğine atandı. İlk şiirleri Varlıkdergisi’nde yayınlandı. “Giotto ve San Francesco Geleneği” konusundaki tezi ile Sanat Tarihi doktoru oldu. Yoğun bir yazı ve çeviri etkinliğinin içinde bulunan Cömert, 1960’lı ve 70’li yıllarda dönemin belli başlı dergilerinde ürünleriyle yer aldı. Forum başta olmak üzere, Yansıma,Gelecek, Varlık, Soyut, Yeni Ufuklar, Yeni Ortam dergilerinde şiirleri yayımlandı. 1970’den itibaren şiir yayınlamaktan vazgeçerek, eleştiri çalışmalarına ağırlık verdi. Önemli çeviriler yaptı. Gombrich’in ünlü kitabı Sanatın Öyküsü’nün çevirisiyle 1977 Çeviri Ödülü’nü kazandı. Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak adlı şiir kitabı ise 1979 yılında yayımlandı. Daha sonra Giotto’nun Sanatı, Croce’nin Estetiği, Mitoloji ve İkonografi ve Eleştiriye Beş Kala isimli kitapları yayımlandı. 11 Temmuz 1978 Salı günü, sabah saat 08.45’de Ankara Gaziosmanpaşa, Karagöz Sokak’taki evinden çıkan Cömert mavi renkli Volkswagen arabasına doğru yürüdü. İki adım arkasından İtalyan asıllı karısı Maria onu takip ediyordu. Arabalarına binip motoru çalıştırdılar. Yolun ilerisinde kırmızı renkli bir Simca’da 3 kişi bekliyordu. Cömert çiftinin arabası hareket edince kırmızı Simca da hareket etti. Volkswagen'in yolunu kesen Simca’dan iki kişi dışarı çıkıp araca ateş açtılar. Çapraz ateş sonucu Cömert olay yerinde öldü. Karısı Maria ağır yaralandı. Cömert cinayetini araştıran Ankara 5.Sulh Ceza Mahkemesi, cinayetin azmettiricisi sıfatıyla Abdullah Çatlı hakkında tutuklama kararı çıkardı.

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)