Kitabın önsözünde David Magarshack’ın dediği üzere, 1848 tarihli “Dürüst Hırsız” öyküsü, Dostoyevski’nin erken bir eğilimin herhalde en iyi örneğidir. Yemelyan, kötülüğü kötülük olarak tanımasına rağmen, hatta bu sebeple, kötülüğe karşı koyamaması felaketi olan ilk Dostoyevski karekteridir. “Dürüst Hırsız” ve hatta Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en büyük romanlarından biri olan 1866’da Suç ve Ceza’nın ana fikriyle karşılaşmamız açısından çok önemlidir. 

“Dürüst Hırsız”da yalnız yaşayan adamın aşçısı, aynı zamanda çamaşırcısı ve hizmetçisi olan Agrefena, efendisine küçük odayı kiraya vermesini önerir. Efendisi öneriyi kabul eder. Ertesi gün, orta halli bekar, emekli asker kiracısı Astafi İvoniç gelir. Bir gün evde yalnız kaldığı bir gün başına gelen hırsızlık olayından yeni kiracısına bahseder. Bunun üzerine kiracısı da başına gelen hırsızlıktan bahseder ve dürüst hırsızla karşılaştığını söyler. Ev sahibi şaşırır haliyle! “Dürüst Hırsız” Yemelyan başta inkar ettiği hırsızlığı ta ki ölüm döşeğinde itiraf eder... 

Hiciv öğeleri taşıyan “Noel Ağacı ve Evlenme” öyküsünün son cümlesinde konu vurucu bir şekilde ifade edilir: Aptal bir sosyal düzenin kurbanı olan çaresiz bir genç kız ile evleneceği genç kız sayesinde konacağı serveti beş yıl öncesinden dahiyane bir şekilde tahmin eden orta yaşlı bir meslek düşkününün köşeyi dönme arzusu arasındaki zıtlık. Dostoyevski’nin servet meraklısı toplumda “başarı” tanımına yönelttiği en sert eleştirilerden bir tanesidir. 

Dergisinin Kasım 1876 sayısının tamamını “Uysal Bir Kız”a, bir yıl sonraki Nisan sayısını da “Tuhaf Bir Adamın Rüyası”na ayırmıştır. Derginin bir önceki sayısında öyküyü yazmasına neden olan olayı şöyle anlatır: “Bir ay önce, tüm Petersburg gazetelerinde Petersburg’da meydana gelen bir intihar olayı hakkında kısa bir haber çıkmıştı. Mesleği dişçilik olan zavallı bir kızcağız, ‘karnını doyurmak için iş bulamadığı’ için kendini dördüncü kattan aşağıya atmış. Elinde bir ikonayla camdan atladığı da habere eklenmişti. Bir genç kızın elinde ikonayla böyle intihar ettiği haberlerine hiç rastlanmaz! Uysal, yumuşak başlı bir intihar olduğu buradan belli.” 

İnsan ilişkilerini felakete sürükleyen nedenlerden birini daha mercek altına aldığı bu öyküsünde insanın insana yönelik acımasızlığının başlıca nedeni başkalarına karşı kayıtsızlık, karşısındakinin gönlünden geçen hisleri sezememek ve anlayışsızlıktır.

En yaratıcı “felsefi” öykülerinden “Tuhaf Bir Adamın Rüyası”nda ise, insanlık hakkında nihai bir yargıya varsa da insanlıktan ümidini hiç kesmemiştir. Aklın ukalalığından dehşete düşen Dostoyevski, “Tuhaf Adamın Rüyası”nda, bir kez daha “duygusuz aklın, kalpsiz beynin kötü olduğunu, karanlık bir mahzen” olduğunun altını çizer. İnsanlık, ancak acıma, sevgi ve merhamet yoluyla kurtulabilir. Mesajı ise, hakikattir. Öyküsündeki karekteri gibi, o da hayatı boyunca hakikat arayışını sürdürmüştür. “Ah, insanın gerçeği yalnız kendisinin bilmesi ne zor bir şey!” dedirtir kahramanına.

Öyküsünün kahramanı yedi yaşından beri tuhaf olduğunun farkında. Okula başladıktan sonra öğrenim gördüğü ölçüde tuhaf olduğuna dair inancı güçleniyor. Dış görünümüyle her bakımdan tuhaf olduğuyla ilgili bilinci her yıl biraz daha artıyor.

İnsan kendisinin farkında olduğu gerçeklerden çevresindekilerin, çoğunluğun farkında bile olmadığını gördüğü zaman kendinde bir tuhaflık olduğunu düşünebilir. Dostoyevski’nin kahramanının da  kendini tuhaf hissetmesi biraz da bundan belki de. Kahramanı bütün gün oturduğu mühendisin bürosunda, hep susmuş, iki arkadaşın konuşmalarını dinler. Kimi zaman tartışsalar da hiçbir şeyi umursamadıkları kanaatine varır. Ve birden onlara: “Baylar, evet hiçbir şeyi umursadığınız yok sizin!” der. Buna gücenmezler, ancak alay etmeye başlarlar. 

İnsan ne konuştuklarını anlamlandıramadığı yerde öylece sessiz kalmayı yeğler, ama bu arada da sıkılır. Zordur çünkü aynı dili konuşan, ama aynı duyguları paylaşmadığın insanların arasında olmak!

Bobok”, Dostoyevski’nin son dönem eserleri arasında az bilinenlerden bir tanesidir. Geçimini yazarlıkla sağlayan anlatıcı, bir mezarlıkta başına gelen acayip olayı anlatır. Ölülerin birbiri ile konuştuğunu işitir ve ruhlarını arındırmaya çalışmak yerine hovardalık yapmak için fırsat kovalamak gibi dünyevi meselelere kafa yorduklarını duyunca dehşete düşer ve sonunda öğrendiklerini gazetede yazmaya karar verir. 

İnsanlar mezara da gitse değişmezler mi? Yerin üstünde neyseler, altında da öyleler mi acaba? Öykü anlatıcısının dediği gibi, “Ah, bir dirilen olsa!” 

“Timsah” adlı öyküsünde, eşiyle birlikte belli bir ücret karşılığında bir timsahı görmeye giden ve orada  timsahın yuttuğu adam Yelena İvanovna’yı anlatır. 

“Timsahın asıl özelliği nedir? Cevap hazırdır: İnsanları yutmak. Peki timsahın insanları yutması için ne gerekir? Gene hazırdır cevap: İçinin boş olması. Bilindiği gibi, doğanın boşluğa izin vermediğini fizik yasaları bundan uzun yıllar önce belirlemiştir. Dolayısıyla, timsahların içinin boş olmasına doğa izin vermeyeceğine göre, onlar da yakaladıkları her şeyi hemen yutmak zorunda kalırlar. Timsahları bir insanları yutmasının  en akla yakın açıklaması bu olsa gerek. Ama insanlarda durum öyle değil! Sözgelimi, insan kafası ne denli boş olsa, dolu olmayı o kadar az ister...” 

Timsahın karnındaki Yelena İvanovna kendisini ziyareti sırasında öykünün anlatıcısına, sırf bu sebeple gelecek şöhretten heyecanla bahseder: “Hep herkesin benden söz etmesini istemişimdir. Ama az şey bildiğim ve rütbem yeterli olmadığı için bir türlü amacıma erişememiştim. Şimdi ise, bir timsahın beni olağan biçimde yutmasıyla her şey değişti, yoluna girdi. Her söylediğime kulak verilecek, ağzımdan çıkan her sözcük düşünülecek, ağızdan ağıza dolaşacak, gazeteler yayınlayacak. Tanıtacağım kendimi...”

Timsah ziyaretinin akşamı anlatıcı, rüyasında maymunları, sabah olmak üzereyken de Yelena İvanovna’yı görür. Stefan Zweig’in dediği gibi, “Dostoyevski psikologların psikoloğudur. İnsan kalbinin derinliği onu sihirli bir şekilde çeker; bilinçdışı, bilinçaltı, anlaşılmaz olandır onun hakiki dünyası...”

-Dostoyevski - Öyküler, İletişim Yayınları
-
Stefan Zweig – Üç Büyük Usta, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 

 

Nilüfer Kuzu
Gerçekedebiyat.com

 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)