Son Dakika



Bedenin ve bedensel içgüdülerin romanda, şiirde, tiyatroda tüm çıplaklığıyla ve doğal bir yalınlıkla işlenmesi, 19. yüzyıl boyunca sakıncalı temalardan biri, belki de ilk başta geleni olmuştur.

Bu sakınımlı tutumun kaynağını, Hıristiyan uygarlığının temellerinde aramak gerekir.

Beden, ruhun ezilmesi, yok edilmesi gereken baş düşmanı olarak sayılagelmiştir yüzyıllar boyunca. Şeytanın hükümranlığındaki tabusal bir alan olarak hep iğrenç bir tuzak olarak görülmüştür.

Bu tabuyu yıkan ilk roman yazarı D. H. Lawrence olmuştur. İnsanların niçin cinsellikten bu denli korktukları, bedenlerinin cinsellikle ilgili içgüdülerini neden yadsıdıkları, Lawrence’ın kafasında hep birer soru işareti olarak yer etmiştir.

İngilizlerin görsel sanatlarda niçin bu denli başarısız oldukları konusunu deşelerken, bu sanatlara yaklaşımlarındaki kötürüm bakış açısını, onların cinsellikten duydukları içgüdüsel-sezgisel korkularına bağlar.

Elizabeth döneminde, cinselliğe karşı yaşanan bu korkuyu daha da derinleştiren cinsel hastalıkların, insanlar arasında kimi zaman bir şakalaşma konusu, kimi zaman birbirlerini aşağılama aracı olarak kullanılması bir tür bilinç zehirlenmesi olarak ele alınmıştır.

“İşbu Resimlere Giriş” başlıklı denemesinde bu konuyu, resim sanatı başta olmak üzere diğer sanat dalları bağlamında ele almış; İtalyan resim sanatını ve Yunan tragedyalarını, bu konudaki özgürlükçü tutumları dolayısıyla göklere çıkarırken, İngilizlerin resim sanatı, yanı sıra özellikle edebî sanatlarda cinsellik konusuna karşı bu korku dolu yaklaşımlarını yerin dibine batırmıştır.

Kendisi de bir dönem resme gönül indirmiş bir cinsel özgürlük yanlısı olarak, resimlerinde bedeni ve bedensel içgüdüleri, tıpkı romanlarında, şiirlerinde ve öykülerinde olduğu gibi, tüm yalınlığı ve çıplaklığıyla sergilemekten çekinmemiştir.

Ancak, cinselliğe bu şekilde yaklaşmasından dolayı onu, bir ahlaksız, bir sapık (pervert) olarak değerlendiremeyiz. “Çünkü o, cinsel ahlak açısından tam bir erdem örneğidir. Kendisini ara sıra aldatan karısı Frieada’yı, salt bu dürüstlüğünden dolayı, bir kez olsun aldatmamıştır (M. Urgan).”

Pornografi ve Müstehcenlik başlıklı denemesinde, cinselliğe yaklaşımının, onu kutsal bir mertebeye oturtarak yüceltmek olduğunu görürüz. O, cinselliği ciddiye alıyor, sömürülmesine ya da Elizabeth döneminde olduğu gibi, korku duvarları arkasına hapsedilmesine karşı çıkıyordu.

Kırk yaşından sonra resim yapmaya başlayan Lawrence, edebî yapıtlarında olduğu gibi, resimlerinde de cinselliği öne çıkarmıştır. Resim sanatı alanında hiçbir eğitim almamış bir alaylı olarak, resmini de cinselliğin kutsanması yolunda bir araç olarak görmüştür.

Resim sanatı üzerine yazdığı denemelerinde, bu, belirgin bir şekilde görülmektedir. Resimlere Önsöz başlıklı denemesinde, başlık bu olduğu halde, ne resimlerden, ne de resim sanatından söz eder.

Bu denemede ‘İnsan Nedir?’ sorunsalından yola çıkarak ‘sanatın ne olmaklığı üzerine; dahası, insan soyunun yeme-içme gibi, bedensel arzularını doyurmak uğruna haz temelli bir yaşam sürmek yerine, cinselliği, doğal süreci içinde yaşamayı vazetmektedir.

Bu bağlamda, tematik bir bütünlük oluşturması açısından Lawrence’ın cinsellik penceresinden bakarak, ucundan kıyısından da olsa resim sanatına yaklaşımını yansıtan beş denemesine yer verdik bu kitapta.

Özellikle ünlü Fransız ressam Cézanne’a olan ilgisi dolayısıyla Lawrence’ın resim konusundaki düşüncelerini merak ederek bu kitabın oluşmasında ön açıcı olan Serdar Aydın’a yüreklendirici tutumu için teşekkür ederim.

(Recep Nas'ın sunuş yazısından)

D. H. Lawrence, Resim Sanatı Üzerine Denemeler, Medakitap, 2021

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)