Ahmet Altan'ın yazısını o kitap ekine kim koydu?
Herkes eleştiriyor ama o kitap ekine Ahmet Altan'ın yazısını kim koydu, o kişinin adını söylemiyor!
Cumhuriyet Kitap Eki'nin sorumlusu-yöneteni künyesinde yazıyor: Turhan Günay!
Alçaklık Öyküleri öykü kitabımla ilgili yazıyı da –Cumhuriyet Kitap Ekinde bizzat düzenli yazan profesör arkadaşım yazdığı halde– yayınlamadın; belli ki o yolun yolcusudur üsteleme diyerek sesimi çıkarmadım.(Edebiyatta, edebiyat ilişkilerinde kişisel ikbali öne çıkarmak hep utandırır beni; yapamam zaten.)
[Daha ilk tümcesi "Göçmen kuşlar gittiler. Avlu sessizleşti." diye başlayan fena halde samimiyetsiz bir yazı: Bunca yıl cezaevinde (Trabzon Kapalı, Erzincan Özel Cezaevi, Ankara Ulucanlar 4. Koğuş, Haymana Yarı Açık) yattım cezaevi avlusuna göçmen kuşların (leylekler, kartallar, kırlangıçlar, turnalar, kazlar!) ne geldiğini gördüm ne duydum; adı üstünde "göçmen" kuş; yanılıyorsam bağışlayın. Yılların gediklisi Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Kemal Tahir'den de okumadım.Cezaevi avlusu değil de yemyeşil sulak alan bir cennet galiba avlusu!]
Ahmet Altan sevgisi ilk değil üstelik; yıllarca ana sayfadan kapaktan verdi her kitabı çıktığında büyük puntolarla!
Tayfun Atay da kimin yayınladığını zaten medyaradar.com'a yazdığı "düzeltme" mektubunda açıkça belirtiyor:
"Haberinizde mevzubahis edilen, öykü niteliğindeki Ahmet Altan yazısı, Cumhuriyet Kitap eki kapsamında yayınlandı. Yine bilindiği üzere Cumhuriyet Kitap, 25 yılı aşkın süredir kıymetli yazın emektarı Turhan Günay tarafından yönetilmektedir. Yayın yönetmenliğini çeyrek asırdan beri Günay’ın üstlendiği bu ekte bir yazının yayınlanıp yayınlanmaması hususunda benim, bırakın itirazlarda bulunmayı, ağzımı açıp bir kelime etmem dahi söz konusu olamaz, olmamıştır. (...)"
Turhan Günay kardeşim bu yazı sana açık mektuptur: Artık o eki yönetmeyi bırak; Cumhuriyet Kitap Eki'nin yakasından düş!
Tanıdıktır, "emektar"dır, ekmeğini oradan kazanıyor diye susuyor insanlar nicedir.
Yıllarca telefonla ısmarladığın yazıları seni kırmadık, işimizi gücümüzü bıraktık oturup yazdık. Ama kırk yılda bir kitabım çıktı; edebiyatımızın önemli öykü kitaplarından olduğuna inandığım Nizamülmülk'ün Öldürülüşü'yle ilgili Feridun Andaç'ın yazdığı güzelim yazıyı yayınlamadığını hayretle gördük. Rastlaşmamızda "Niçin yayınlamıyorsun?" diye sorduğumda "Ahmetçim sen de dergi yönettin, sıkışıklık işte..." diye geçiştirdin; sesimi çıkarmadım.
Ama tuttun, Ahmet Altan denen tescilli Cumhuriyet düşmanı kişinin üstelik daha yayınlanmamış, ilerde tüm dillerde yayınlanacakmış bir proje "piar"ı parçası olduğu anlaşılan ve –Tayfun Atay'ın bile türünü tanımlayamadığı!– yazısını büyük bir cömertlikle yayınladın.
İlan veren yayınevlerinin ideolojik duruşuna, "Türkiyeli yayınevi" olmalarına bağlanamaz yalnızca bu cömertlik. Artık dayanamadım kusura bakma.
Hele bugün Işık Kansu ve Orhan Bursalı'nın yazılarını da okuyunca.
Hele Güray Öz'ün başlığı biz eleştirmenleri uyaran "Dişleri Sökülmüş Eleştiri" yazısının verdiği cesaret de olunca.
Hele Özdemir İnce, "Nerdeyse on yıldır tek bir kitabımın değil tanıtım yazısı, yeni çıkanlarda kapağı bile konmadı" dedikten sonra.
Bir ideolojinin olduğuna inanmıyorum kardeşim. Sana paranı verenler muhtemelen Özdemir İnce'yi ya da Ahmet Yıldız'ı sevmeyen insanlardır; ya da senin vehmindir; kendini sağlama alıyorsun. (Sahi ilk sayfalara yazı yazdırdığın o kişilerden mi maaş alıyorsun gerçekten?)
İdeolojik bir tavrındır demek istemiyorum; çünkü HDP'li olsun, –İlhan Selçuk'un sevdiği deyimle– "çokkültür"cü liboş olsun da taştan çamurdan olsun anlayışını hâlâ sana yakıştıramam.
Cumhuriyet Kitap Eki Türkiye'nin ilk gazete kitap ekidir. Çıktığında ne kadar sevinmiştik.*
Fakat bu yaptığın artık tam anlamıyla ayıptır, rezilliktir!
Zaman gazetesinin "Fetocü" yazarının yayınlanmasını istediği kitabını sana telefonla "dikte ettiği" tanıtım yazısını yayınlamaktan yargılanmıyor musun? (Allah bir daha vermesin)
Buna karşın İlhan Selçuk için demediğini bırakmamış bir "tescilli Fetocü" Ahmet Altan'ın yazısını yayınlamak ne anlama geliyor?
Ya Ahmet Altan'ın yazı müsveddesiyle birlikte yayınladığın –sanırım Liceli– genç yazarın bir esrarcıyı anlatan –öykü demeye bin şahit lazım lümpen cümlelerle yazılmış– yazısını öykü diye yayınlamanı.
(Turhan Günay kardeşim Türkçe alfabede "w" harfi var mı? O öykü bozuntusunda bundan kaç tane kullanılmış biliyor musun? Okumadan mı yayınlıyorsun? O da mı ısmarlama!)
Yakışmıyorsun artık oraya!
Düş yakasından Cumhuriyet Kitap'ın.
Edebiyatımız senin elinde oyuncak değil; git bağlamanı nerede çalacaksan çal esnaf Turhan Günay!
Rezil ettin Uğur Mumcuların İlhan Selçukların gazetesini.
Bugün yılların Cumhuriyet yazarı gazeteci Işık Kansu'nun yazdıklarını anımsatıyorum sana da başkaca bir şey demiyorum!
"Ahmet Altan’a göre
- Lozan Antlaşması ile 4.3 milyon kilometrekarelik toprak kaybetmiştik.
- Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Atatürk’ün bir “diktatör” olduğunu saklamak ve bir diktatörlüğü “yeryüzünün tek kutsal ve doğru” yönetimi olarak çocuklara ezberletmek için çıkarılmıştı.
- Atatürk’ün bir ilkesi yoktu. Bir diktatördü. Katı bir adamdı, çok ihtiraslıydı.
- Mustafa Kemal ve arkadaşları, bir diktatörlük kurmuştu.
- 31 Mart gerici ayaklanması yalandı.
- Bütün Cumhuriyet tarihi ahlaksızlık tarihiydi.
- Cumhuriyet ile büyük hesaplaşmayı AKP başlatmış, reformlar yapmış, Ergenekon’un üzerine gitmişti. Artık iyice çürümüş olan sistemi değiştirmek için attığı adımlarla ümit yaratmıştı.
Ahmet Altan işte budur.
Bilen ve bilmek isteyen, bilir." (Işık Kansu - Cumhuriyet 4 Eylül 2018)
*Daha sonra virüs gibi yayılıp her gazetenin kitap eki çıkarmasına öncülük ederek dergiciliğin kökünü kurutan (dergilere gidecek ilanları topladılar, düzgün ilkeli eleştiri yazılarını tanıtım uğruna çamur yazılara feda ettiler) bir ek olmasına karşın yine de kitap tanıtımı iyidir bir kişi bile fazla okursa evladır anlayışıyla olumlu karşılanmıştı.
Ahmet Yıldız
GERCEKEDEBİYAT.COM
YORUMLAR