1 Mayıs’ın ‘bükülmez’ kadını / Sami Günal
İlk Türkçe 1 Mayıs şiirini yazan, ilk sosyalist kadın şair ve şiirlerine el konulan ilk kadın şair olan Yaşar Nezihe Bükülmez’in elem verici yaşam serüvenini okuyacaksınız. Aslında bir kadın olma hâli yazısıdır okuyacağınız bu yazı.
Tam da günün anlamına denk gelen fakat pek bilinmeyen anıtlaşmış bir kişiyi yazacağım. Bu bir edebiyat işçisidir. Bir şairdir o! Peki, niteliği ne ola ki? Öyle giriş cümleleri olur ki daha serim yapmadan yazının düğümü çözülür. Söze, çileli bir yaşam sürecinin sonunda aldığı soyadından başlarsak nasıl bir kişinin sergüzeşti peşine düştüğümüz anlaşılacaktır. O soyad: “Bükülmez” olacaktır. Bu soyadın, “olmaz yaşanmışlıkların” sonrasında alınmasına vurgu yapmamızla birlikte yazıya konu olan kişilik daha şimdiden okuyucunun zihninde çözülecektir. Anlaşılacak olan odur ki kan kusup kızılcık şerbeti içilen bir hayat yolunda “baş eğdirilemeyen, mücadele içinde çıkagelen” bir insandır o. Dünyaya gelişi 1880’li yılların başlarına denk gelir. Beş çocuklu ailenin hayatta kalan tek çocuğudur. Geleneksel kültürümüz içerisinde kimi ailelerin psikososyal durumlarına göre çocuklara ad verildiği olur. Örneğin aşırı doğurgan ailelerde çocuk yapmaya son vermek için en sonda gelen çocuk kız ise hem temenni hem de kararlılık niyetine “Yeter” isminin konulduğu görülür. Bundandır ki yaşam çizgisi, ailenin ölen diğer çocuklarına benzemesin diye babası bizim kahramanımız olan kız çocuğuna “Yaşar Zeliha” adını koymuştur. Çağdaş toplumsal düzenlerde bile kadın ne derece salt bireydir ki geleneksel toplum içerisinde en temel hakları müdahale görmemiş olsun. Kişilerin devredilemez haklarından olan “ad” bile kocanın müdahalesiyle değiştirilebiliyor. Evet, ilk eşinin beğenmemesi üzerine “Yaşar Zeliha” olan ismi “Yaşar Nezihe” oldurulmuştur. Sıkı durun! Babası da annesinin “Kaya” olan adını beğenmediği için “Eda” olarak değiştirir. Kadınların kaderi zaten kısır döngüdür denilircesine ana-kız aynı akıbete uğramışlardır. Sonuçta o meşhur söze denk gelecek şekilde kadının adı yine yok. Tekrar doğuma dönecek olursak bu küçük kız baştan bahtsızdır. Ne acıdır ki daha altı yaşındayken annesi Eda Hanım’ı kaybeder. Bahtsız anne Eda Hanım hayatının baharını bile yaşayamadan 25’inde arkasında minik kızı Yaşar (Zeliha) Nezihe’yi bırakarak yaşama veda eder. Evin içinde hazan mevsimi hâkimdir. Evdekilerin durumu: Kendi kendini bile idare edemeyen sarhoş bir baba, yatalak bir amca, yarı deli bir teyze! Sosyal devlet ne gezer? Geleneksel toplum vicdanı devreye girer de küçük kızın karnı çoğunlukla komşuları tarafından doyurulur. Yaşam ağır aksak ilerlemişken belediye işlerinde zaten düşük ücretli düz bir memur olan babası işten atılınca hayat durur. E? Dedik ya sosyal devlet düzeni zaten yok! Çare olarak “geleneksel ‘sosyal intihar’ mekanizması” devreye sokulur. Ne yani? Yanisi şu ki bir fedakârlık şart (!). Aileyi kurtarmak için kendisinden 27 yaş büyük bir adamla evlenir Yaşar Nezihe Hanım. Gel gör ki eksiklik kendisinde olmasına rağmen Atıf Zahir Efendi, Yaşar Nezihe Hanım’ı çocuk yapamıyor diye boşar. Ardından beş yıl evli kaldığı Fevzi Bey’den Yaşar Nezihe Hanım’ın üç oğlan çocuğu olur. Hovarda olan Fevzi Bey zaten eve doğru dürüst gelmediği gibi üstüne de âşık olduğu bir diğer kadının peşine takılarak evini terk eder. Kocasız/babasız kalırlar. Yoksulluğun çarkları rölantiyi bırakarak yeniden harekete geçer ve çocuklardan ikisi yetersiz beslenmeden dolayı ölürler. İki kez intiharı düşünür fakat tek kalan oğlunu arkasında bırakmaya kıyamayıp vazgeçer Yaşar Nezihe Hanım. (Tam bu noktada yazmak istemeyişime rağmen yüreğimi derinden burkan bir not düşmek istiyorum. Çileli hayat bu ya kimi kaynaklara göre o yoksunluklar içerisinde ne emeklerle büyüttüğü sorunlu oğlu Vedat’tan şiddet gördüğü iddia edilmektedir.) Yaşar Nezihe Bükülmez Beş yıl sonra bir haber gelir bu eski kocasından. Evet, gider ona. Bu kaçak hayırsız koca, son nefesini hazin bir şekilde Yaşar Nezihe Hanım’ın elleri arasında verir. Yaşar Nezihe Hanım anlatmaktadır: “Ağır hasta imiş, beni evine çağırıyordu. Hiç titremeden gittim. Karyolasında son dakikalarını yaşıyordu. Benim elimden bir yudum su istedi. Arzusunu hemen yerine getirdim. Suyu içtikten sonra yaşlı gözlerle ‘Beni affet Nezihe!’ dedi. Beynimde beş yıllık sürünmenin, onun yüzünden fidan gibi iki çocuğumu kaybetmenin tartışmasını yaptım. Çektiğim acılarla nasırlaşmış kalbimin son cevabını verdim: ‘Affedemem…’ Üç saniye sonra gözlerini kapadı. Avcumun içindeki eli buz gibi soğudu, ölmüştü.” Yaşar Nezihe Hanım’ın yaşamı böylesine dram ve travmalarla doluydu. Belediyeci babasının ölümünden ancak 12 yıl sonra kendisine 50 kuruş gibi bir aylık bağlanır. Bu maaş bir günlük yevmiye karşılığı gibi bir şeydir. İyi de geride geçinilmesi gereken 29 gün daha var. Zaten gecikmiş olan bu komik maaşı gazetelere yazdığı mektuplarla protesto eder. Bu arada bu yoksul hayat devam ederken şiirler yazarak ferahlamaya çalışır. Daha önce şiir yazdığı dergide tanışarak nişanlandığı fakat babasının baskısıyla ayrıldığı adamla tekrar görüşmelere başlar... Evlenirler ve bu evlilik 55 gün sürer. Yaşar Hanım’a düşen hep dram! Gizlilik ve fütursuzluk devreye girmiştir. Bu adam evliliklerinin henüz ikinci haftasında eve daha önce evlendiği iki kadını getirir. Şaka gibi, daha neler! Bir öğrenir ki Yaşar Nezihe Hanım, 10’uncu eş olmuştur. Bu adam edebiyatçı Yusuf Ziya Erdem idi. Bundan mıdır ki bilinmez boşanmasına rağmen tam 40 yıl mektuplaşırlar. Nitekim 10 yıl süreyle çıkardığı edebiyat ve sanat ağırlıklı gazetesinde Yaşar Nezihe Hanım’ı “Baş Şair” olarak çalıştırır. Medeni durumunu da kronolojik akış içerisinde verdikten sonra şimdi tekrar çocukluk dönemine dönerek okul hayatının içine girelim saygıdeğer kadın şairimiz Yaşar Nezihe Hanım’ın. Onun için yaşamın her yeri mücadele her yeri direniş alanı. Serde şairlik var ama okuma yazma yok. Yaşar Nezihe Hanım, dimağında dökülen şiirleri bir arkadaşından deftere yazmasını rica eder ama ne kadar bir vefasızlıktır ki reddedilir. Tek çare okuma yazma öğrenmektir. Bunu da yenmek ister. Tek başına okula gider. Hocaya “Ben öksüzüm, beni okutunuz.” der. Hoca da Yaşar Nezihe Hanım’ın adını “Kendi Gelen” koyar. Bir sevecenlik ifadesi olsa bile bu kez de ismi manen değiştirilmiş oldu. İzinsiz olarak bir yıl okul hayatını sürdürdükten sonra babası bir şekilde kızının okula gittiğini öğrenir. Öğrenmesiyle birlikte hakaretlerle tartaklayarak evden atar. Okuldan ayrılmak zorunda kalır. Yine çocukluk günlerindeki o geleneksel vicdan harekete geçer ve komşularının sahiplenmesiyle sokakta kalmaktan kurtulur. Ne mutlu ki okumaktan kopmamıştır. Daha doğrusu kopamamıştır. Dere kenarlarına gidip çeşitli çiçekler ve tohumlar toplayıp aktarlara satarak elde ettiği paralardan bir kısmını aktarın kalfasına bir kısmını da Hoca Hanım’a vererek gizli gizli okuma yazma dersleri alır. Zaten başka da okul yüzü göremedi. Sanatını bir anlamda örgün eğitimsiz yoktan var etti. Özellikle aşkla ilgili tüm kitapları edinip okumaya çalıştı. Aşk şiirlerine yönelişindeki etken kendisinin de âşık olmasıydı. Vuslata erdiremediği bir aşk olunca tabii ki en derin şiirlere kaynaklık edecek ilhamı da yine etiyle canıyla bulmuş oluyordu, ilham beklemeye gerek yoktu. Şimdi esaslı bir şekilde Yaşar Nezihe Hanım’ın sanatına girmenin zamanı geldi. İçindeki şiir yazma hevesi daha küçük yaşlardayken nüksetmeye başlar. O kadar ki ilk şiirleri 15 yaşından itibaren takma adlarla “Malumat” ve diğer edebi dergilerde yayınlanmaya başlar. Daha sonraki zamanlarda da çeşitli kadın dergileri ve gazetelerinde yazar. Bununla birlikte zamanın en politik dergisi olan Aydınlık dergisinden de yazılarını sürdürecektir. “Hanımlara Mahsus Gazete”nin daimi yazarı olur. İlk şiir kitabı “Bir Deste Menekşe”yi 1913 yılında çıkardı. Basılmış 2 şiir kitabı bulunmaktadır. Alt satırlarda bir kişiye değineceğiz. İşte o kişide saklı kalan 55 adet şiiri henüz basılmamıştır. İlk 1 Mayıs Marşı küpürü Şiirlerinde döneminin toplumsal sorunlarına eğilmişken emek mücadelelerini konu edinir. Kendisini ezilen insanlarla özdeşleştirir. Kaldı ki kendisi direkt olarak -en baştan da kadın kimliği dolayısıyla- ezilenlerin en bahtsız örneği ve sembolüdür. Dolayısıyla da işçi eylemlerini destekleyen şiirlere imza atar. Eylemli bir emekçiydi. Bu nedenle “Amele Cemiyeti”ne üye oldu. Politik ve toplumsal faaliyetleri! “Osmanlı Matbaa İşçileri Birliği” mensupları olan mürettipler (dizgiciler) koşulların düzeltilmesi talebiyle 1923 yılının Eylül’ünde greve giderler. Bunun üzerine gazete patron ve yöneticileri karşı atağa geçerek güya size ihtiyacımız yok, demek üzere her şeyini kendilerinin yazıp çizdiği ve dizdiği ortak bir gazete çıkarırlar. Lokavt gibi bir patron dayanışması gösterisi sergilenir. Tabii dizgiciler de karşı atak olarak kendi gazetelerini çıkararak patron dayanışmasını yarmaya çalışırlar. İki haftalık grevin sona erdirilmesine 2 gün kala zaten yılın 1 Mayıs şiirini yazan Yaşar Nezihe Hanım yine Aydınlık’ta “Gazete Sahiplerine” isimli bir şiir yazar. “Onlardır eden zevkini, eğlenceni temin Kurşundan hurufat o hayatı kemirirken İşte mürettiplerin grevini anlatan bu şiir ve grev esnasında işçileri destekleyen bir konuşma yapması üzerine soruşturma geçirir. Zaman, 1925 yılındaki “Şeyh Said Ayaklanması”nın ardından çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu dönemine denk gelmektedir. Aydınlık ve Orak-Çekiç gibi dergilerde kalem oynatan 40’a yakın insanı illegal TKP ile ilişkilendirip komünistlik suçlamasıyla tutuklayarak yargılamaya başlarlar. TKP lideri Dr. Şefik Hüsnü başta olmak üzere Nazım Hikmet ve kimi ileri gelenler yargılamalardan kurtulabilmek için yurtdışına çıkarken Şevket Süreyya’nın da içinde bulunduğu 11 kişi 15 yıla varan ağır cezalar almışlardır. İşte bu davada yargılananlardan birisi de Yaşar Nezihe Hanım idi. Çünkü Yaşar Nezihe Hanım sosyalisttir. Yazdığı ilk Türkçe 1 Mayıs şiiri 1 Mayıs 1923’te sosyalist yayın organı olan Aydınlık dergisinde yayınlanmıştır. Bu yüzden “ilk sosyalist kadın şair” diye anılmaktadır. “Bir Mayıs Ey işçi, Bugün hür yaşamak hakkı seninken Sa'yınla edersin de ‘tufeyli’leri zengin Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün Ey işçi, Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin Sayende saadetlere mazhar beşeriyet Boynundan esaret bağını parçala, kes, at Derken Yaşar Nezihe Hanım’da sosyalizm bilinci her geçen gün bileylenirken 1923’ün ardından 1924 ve 1925’te de yine aynı içeriklerde başka başka 1 Mayıs şiirleri yayınlanır. Ve tabii gözaltına alınır. Şiirlerine el konulan ilk kadın şair unvanını alır. Yaşar Nezihe Hanım serbest bırakılmasına bırakılır ama bir kez komünist olarak damgalanmıştı. Ne arayanı soranı vardır ne de şiirlerini yayınlayan! Üstesinden geldiği o yoksulluk içerisine yeniden düşer. Bu onun tekrar unutuluş sürecini başlatır. O kadar unutulmuştu ki hatta öldüğü dedikodusu bile vardı ortalıkta. Ta ki edebiyat meraklısı bir gencin kadın şairlerle ilgili bir antoloji hazırlarken yabancı bir yazarın hazırladığı “Yeni Türkiye Şairleri” adlı kitapta Yaşar Nezihe Hanım’ın adına denk gelesiye kadar... Öldüğü söylenirken merak bu ya onu aradı taradı ve en sonunda adresini buldu bu genç adam. Taha Toros adlı bu genç adamın yaptığı röportajın Yedi Gün dergisinde yayınlamasıyla birlikte Yaşar Nezihe Hanım tekrar edebiyat dünyasının gündemine girer. Şiirleri yeniden “Kadın Gazetesi”nde çıkmaya başlar. Yukarıdan bu yana nefes kesen bir şekilde anlattığımız hayatının zorluklarına, dayatmalarına karşın boyun eğmemeyi, yenilmezliği, bir örnek kişilik olarak eğilmedim bükülmedim direncini anıtlaştırmak için güncel dille söyleyecek olursak “yıkılmadım ayaktayım” mesajını taşısın diye 1934 yılında “Soyadı Kanunu” çıktığında “BÜKÜLMEZ” soyadını alır. “Bakıp da soyadıma sanma bükülmüyorum Bu kadar itelenip kakalanmışken en sonunda Yaşar Nezihe Bükülmez için İstanbul Üniversitesinde “50 Yıllık Kalem Erbabı” adlı jübile yapılır. Çilelerle yoğrulmuş bu güzel ve güzide kadın 1971 yılında 91 yaşındayken aramızdan ayrılır. Nice şiirleri şarkı olarak bestelenir. Dikkate değer bir durum ki İstanbullu bir kentsoylunun gazelleri özellikle Urfa’da karşılık bulur. Başta Kazancı Bedih olmak üzere Tenekeci Mahmut ve Halil Hafız gibi gazelhanlar Yaşar Nezihe Bükülmez’in şiirlerini okudular. En bilindik ve beğenilen besteli şiiri: “Mecnun isen ey dil! Sana Leyla mı bulunmaz?” Masallar içinde gökte üç elma düşer ama hiçbirisi Yaşar Nezihe Hanım’a düşmez. Popüler kültür içinde hani ne denilirdi? “Film gibi” Yaşar Nezihe Hanım’ın yaşamı bir filme alınmayı hak etmemiş midir? Hem de en güzelinden! “Toplumsal Tarih” arşivi kategorisine girecek kadar insanı etkileyen örnek mücadeleci bir kişiliktir Yaşar Nezihe Hanım. Sami Günal
Onlar çalışır etmek için hep seni zengin
Her gün bir parça solarken ve erirken”
Patronlar o hakkı, senin almışlar elinden
Kalbinde niçin yok ona karşı, yine bir kin?
Lakin seni fakr etmede günden güne berbâd
Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden
Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün
Mayıs birde bu birleşme gününde
Bi şüphe bugün kalmadı bir mani önünde
Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz
Ta’zim ile hürmetle sana başlar eğilsin
Sen olmasan etmezdi teali medeniyet
Kuvvetedir hak. Hakkını haksızlara anlat”
Felek cefalarıyla, gençken büktü belimi”
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR