Rembrant Vakası / Tzvetan Todorov
Bulgar kökenli Fransız edebiyat eleştirmeni ve kuramcısı Tzvetan Todorov, yapısal anlatı çözümlemeleri ve metin türleri incelemeleriyle 20. yüzyıl edebiyatına katkıda bulunmasıyla biliniyor. Todorov'un Rembrant çözümlemelerinden bir bölümü yayınlıyoruz.
İlk olarak Rembrandt'ın gündelik hayat tabloları yapmadığı iddiasını biraz ayrıntılandırmak gerek. Rembrandt, Leyden'deki çıraklık yıllarında müzik dersi, zengin ihtiyar gibi birtakım gündelik konuları pekâlâ işlemiştir. Ancak ressamın kişiliği kendini ortaya koymaya başladıktan itibaren gerçekten “tür” resmi denilebilecek bir tablosunu bulmak zordur. Yine Leyden yıllarından kalma Atölyesindeki Ressam'ı (Boston), bir resim alegorisi ya da simgesel bir otoportre olarak görmek mümkün olsa da tür resmine yakındır. Düşünceye Dalmış Filozof (ya da Bilgin / Paris, Louvre) ise, muhtemelen, adını bilmediğimiz tarihsel bir kişiliktir. Kolyesiyle oynarken cilveyle gülümseyen Penceredeki Genç Kız (Londra, Dulwitch Picture Gallery) bir eylem sahnesi değil, bir “ifadeli baş”tır. Bugün Nehirde Yıkanan Hendrickje adı verilen tablodaki (Londra) kadının arkasında duran kıyafetlerin zenginliğine ve de kadının çıplaklığına bakılırsa, bu tablonun döneminin dünyasından alınmış bir sahne olma olasılığı pek yok gibidir; bu unsurlar daha ziyade kimliğini bilmediğimiz tarihsel bir kişiliğin, belki Kral Davud'u karşılamaya hazırlanan Betsaba'nın söz konusu olduğunu düşündürür (Rembrandt aynı yıl bundan bir tane daha yapmıştı). Dolayısıyla Rembrandt esasen yine bir tarih ve portre ressamıdır. Ama pek çok portresinin kişileri eylem içinde gösterdiğini ve bu nedenle sahne türüne yakın olduğunu da hatırlatmak gerek. Örneğin, yazı ya da okuma etkinliğinin temsili olarak yorumlanabilecek Titus Çalışma Masası’nda (Rotterdam) ya da Titus Okurken (Viyana) için bu geçerlidir: Etkinlik öznenin kendisi kadar önemlidir. Jan Rijksen ve Griet Jans'ın çifte portresi (Londra, Kraliyet Koleksiyonu) sahne türüne daha da yakındır: Adam pergeliyle bir şekil çizerken karısı odaya girerek ona bir mektup uzatır. Aynı şey Rembrandt'ın en ünlü çoklu portrelerinden birkaçı için, çağdaşları tarafından yapılmış aynı tipteki tablolardan çok daha hareketli olan anatomi resimleri için veya kişiliklerin zaman ötesindeki kimliklerini göstermekten çok, bu adamların hayatındaki biricik bir ânı temsil eden Frans Banning Cocgile milis birliğinin portresi olan Gece Devriyesi (Rijksmuseum, Amsterdam) için de geçerlidir. Ancak bu sonuncusunda, David Vinckboons'da ya da Gerrit ter Borch'taki gibi askerlerin hayatını resmeden bir tür resmi sahnesine baktığımız izlenimine kapılmayız: Burada gösterilen pekâlâ tek tek bireylerdir, yoksa “türsel” askerler değil. Ancak bu saptamanın hemen ardından şunu da eklemeliyiz: Rembrandt gündelik hayattan sahneleri tablolarında değilse de uyguladığı diğer iki plastik ifade formu olan gravür ve desende bol bol resmetmiştir. Gravürlerinin ve tablolarının sayısı aşağı yukarı eşit, desenlerininki ise bunun üç katıdır. Desenlerin ve gravürlerin pek çoğunun bağımsız eserler olarak tasarlanmış olmayıp daha başka gravürler ve özellikle tablolar için birer etüt olduğunu —hatta bazen bir duruşun, bir jestin, bir hareketin taslağından ibaret olduğunu, yani not defterine emanet edilmiş bir tür bellek olduğunu göz önüne alsak bile, yine de hatırı sayılır sayıda gravür ve desen üzerinde, alıcılara sunulabilir bitmiş ürünler olarak değerlendirilebilecek kadar iyi çalışılmıştır. Bunlar arasında gündelik hayata ilişkin temsillerin önemli bir yeri vardır. Bu temsiller ressamın etkinliğine yabancı değildir; yalnızca, dönemin resim sanatıyla ilgili incelemelerinde tavsiye edildiği ve dahası bunlara ödenen fiyatlar arasındaki büyük farkların da kanıtladığı gibi, tarih resmi ve portreye göre hiyerarşik bakımdan aşağı konumdadırlar: Genellikle küçük formatta olan tür sahneleri orta halli burjuvaların evlerine yöneliktir; tarih konulu tabloları varlıklı kurumlar ya da bizzat kraliyet sarayı satın alır; portreleri ısmarlayanlar da yine yüksek gelirli kişilerdir. Eserlerinin ticari değeri konusunda daima dikkatli olan Rembrandt bu değerler skalasını kullandığı tekniklere tercüme etmiş, dolayısıyla, gündelik hayata ilişkin temaları gravür ve desene tahsis etmiştir. Bunlar arasında, gravür ve tablolarını koleksiyonunda topladığı çağdaşı Adriaen Brouwer'inkilere bazen benzeyen han ve sokak sahneleri bol bol bulunur. Bir handa kavga eden, iskambil veya tavla oynayan askerler, masada sızmış sarhoş adamın ceplerini boşaltan yaşlı bir kadın, genç bir kadını baştan çıkarmaya çalışan bir çöpçatan, el falı baktıran bir başka genç kadın. Rembrandt, kalabalıklara mucize ürünler satan şarlatanları, krep ya da çörek satan kadınları (gravür ve desen), onların peşlerini bırakmayan aç çocukları ve hatta yoldan geçerken bir lokma bir şey kapmayı uman küçük bir köpeği birçok kez çizmiştir. Kariyerinin özellikle başında, ama daha sonrasında da sık rastladığımız bir başka tema, serseriler, dilenciler ve evsizlerdir. Rembrandt bu konuyu Jacgues Callot'nun popüler resimlerinden almış olabilir, ama kişilerin resimsi görünümünden çok insanlığını öne çıkarır; hatta 1630'da yaptığı bir dilenci gravürüne kendi yüzünü verir. Baldırı çıplaklar çift halinde yürür, çocuklarını sırtlarında taşır ya da ellerinden tutarlar; bazen beraberlerinde bir köpek vardır. 1648'den bir gravürde (resim 1)* bir grup dilenci -adam, kadın, büyük çocuk ve küçük çocuk kendilerini evinin kapısında karşılayan iyiliksever ihtiyardan sadaka alır. Bir başka resim dizisinde sanatsal ve entelektüel etkinliklere kendini vermiş erkek ve kadınlar görülür: Abartılı giysiler içindeki tiyatro oyuncuları; tuvalin karşısına geçmiş düşünen ya da desenin üzerine eğilmiş, atölyesindeki ressam; hayallere dalmış ya da bir şeyler yazan erkekler (kaleminin ucunu açan bir kâtip de görülür); kitap okumaya dalmış kadınlar. Müzisyenlere özellikle sık rastlanır: Yaya ya da (iki siyah davulla birlikte) katır sırtında sokaklardan geçerler, ayakta dururlar ya da oturmaktadırlar (resim 2). Resim 1. Rembrandt, Bir Evin Kapısındaki Dilenciler, 1648. Kezzap gravür G. 176 (1), Paris, Musee des Beaux. Rothscpild koleksiyonu. Resim 2. Rembrandt, Bir Flütçüyü Dinleyen Müzisyenler, 1635 civarı. Tüy kalem ve sulu çizgi desen. 399, Newbury, Berkshire, özel koleksiyon. Çalışma dünyası da Rembrandt'ın desenlerinde epeyce yer bulur. Bunlar genellikle bir kır manzarasının içine yerleştirilmiş kişilerdir: İstirahat eden hasatçılar, ineklerden süt sağan kadınlar, sürüyü suya götüren çoban ya da oltayla balık avlayan adam... Ev işleriyle uğraşan kadınlar da görülür. Bir çizimde şöminenin yanında beraber dikiş diken dört kadın yer almaktadır; bir başka çizimde (resim 3), rolleri net biçimde paylaşmış, mutfakta çalışan bir grup görürüz: Ocağa eğilmiş yaşlı kadın yemeği hazırlar, yanındaki genç kadın henüz yürüyemeyen küçük bir çocuğu ayakta tutmaya yarayan iki ipi elinde tutar onun yakınında da daha büyük bir çocuk durur. Bunlardan başka, 1640'ların ortalarında yapılmış ve erotik temalar işleyen bir grup gravürü de ayrı bir yere koyabiliriz. Kaval çalan muzır bir adam yanındaki genç kadının eteğini kaldırıp bakar; uyuklayan bir ihtiyarın yanındaki bir çift kendini erotik oyunlara kaptırmıştır; hasatçıların yanında bir keşiş bir kadını başakların ortasında yere yatırmıştır. Fransız Yatağı adı verilen gravür (resim 4) sayvanlı karyolada sevişen bir çifti gösterir; kadının iki tane sol kolu olması durumun gerçeğe yakınlığını hiç azaltmaz. Resim 3. Rembrandt, Bir Mutfağın İçi, 1646. Tüy kalem, fırça ve kantaşıyla zenginleştirilmiş siyah mürekkepli desen, B. 747 r., Moskova, Puşkin Müzesi. Burada kadınlarla çocukları birlikte resmeden sahneler üzerinde biraz daha uzun durmak gerek. Rembrandt bir çocuğun hayatının ilk yıllarının çeşitli yönlerini kendisinden önceki tüm ressamlardan daha çok resmetmiştir. Ressamın ölümünden sonra yakınlarından birinin elinde “kadınların ve çocukların hayatı hakkındaki” desenlerini içeren yüz otuz beş parçalık bir albüm olduğu biliniyor; bu albümü ressamın kendisinin oluşturmuş olması muhtemeldir. Desenlerin büyük kısmı Saskia'yla evli olduğu 1634-1642 döneminden kalmadır; ama bu türden desenleri, az sayıda olsa da, ölümüne weadlek yapacaktır. Gözleminden hiçbir şey kaçmaz. Nitekim Meryem Ana'ya ilişkin geleneksel imgeler dağarcığındaki gibi süt emziren ya da kollarında bebesini tutan genç kadınları göstermekle yetinmeyerek, anneleri ve çocukları çeşitli etkinlikler içinde de temsil eder. Bir yerde, avucunu açmış bir dilenci kadının göğsünde uyuyan bir bebek ve bacaklarına uzanmış daha büyük bir çocuk. Bir başka yerde, komşusuyla hararetli bir sohbete dalmış bir kadın, hemen arkasında kıpırdanan bir çocuk. Sandalyesinde oturan bir çocuğa göz kulak olan daha yaşlı bir kadın (büyük anne ya da hizmetçi), annesinin uzattığı kaptan çorba içen bir başka çocuk, meyve yiyen bir üçüncü çocuk. Resim 4. Rembrandt, Fransız Yatağı, 1646. Kezzap gravür. G, 186 (11), Bibliothegue Nationale Française. Daha ayrıntılı bir çizim (resim 5) merdivenlerden inen bir kadını ve kucağında debelenen çocuğu gösterir. Küçüklerin büyümesi ve yürümeyi öğrenmesi Rembrandt'ın ilgisini özellikle çekmiştir. Bu öğrenimde kullanılan çeşitli yöntemleri resimlerle gösterir: 3. resimde görüldüğü gibi, çocuğun başını koruyan ve düşüşlerin etkisini hafifleten yumuşak bir başlık ve düşmeyi engelleyen ipler; bir gravürde görülen tekerlekli hafif bir yürüteç ya da sadece çocuğun elinden tutmak (resim 6); veyahut, çocuğu iki kişi arasındaki mesafeyi kendi başına geçmeye teşvik etmek. Çocuk daha sonra kendi başına çişini yapmayı, köpeklerle -bazen yemeğini çalmaya kalkışsalar da bir arada yaşamayı öğrenecektir (resim 7). Özellikle de başkalarıyla -çocuklarla ya da yetişkinlerle yakınlaşmayı, sabırla sırasını beklemeyi ya da birlikte oynamayı öğrenir (resim . Gündelik dünyanın ta kendisi olan kadınların ve çocukların dünyası, resim tarihinde ilk kez bu kadar zenginlik ve çeşitlilikle temsil edilir. Bu gravür ve desenler o dönem Hollanda sının resimlerinden kökten farklı olmamakla birlikte, onları Rembrandt'ın eserinin geri kalanıyla bağlantılandıran bir dizi özelliğe sahiptirler. Resim 6. Rrembrandt, Bir Çocuğa Yürümeyi Öğreten İki Kadın, 1635-1636 civarı. Kantaşı desen. B. 421, Londra, British Museum. Resim 7. Rembrandt, Kadın, Çocuk ve Köpek, 163. Tüy kalem, fırça ve siyah mürekkep desen. B. 411. Budapeşte Müzesi Gündelik etkinlikleri içindeki insanları erkekli kadınlı betimleme biçimiyle ressam yüzlerin ya da bedenlerin bireysel özelliklerini değil, bir durumun karakteristiğini yakalamaya çalışır: Dilenciler bir kapıya pekâlâ böyle yaklaşır, müzisyenler müziği gerçekten de böyle dinler, kadınların mutfaktaki hali gerçekten de böyledir, bir çift gerçekten böyle sevişir, çocuklar yürümeyi gerçekten de böyle öğrenir. Resim 8. Rembrandt, Beş Çocuklu Kadın, 1635 cıvarı. Tüy kalem ve sulu çizgi desen. Rembrandt çok sayıda teknik kullansa da, belli bir yaştan itibaren, tek amaca hizmet etmelerini sağlayacak kadar hepsine hâkim olmuştur: Her eylemi, her durumu içeriden anlamak ve en iyi plastik ifadeyi bulmak. İster kötülüklere parmak basmak için olsun, ister erdemleri yüceltmek için, bu tür temsillerde hep karşımıza çıkan ahlak dersi burada yoktur. Ressam yargılamaz; her jestin, her edimin içine kendini yansıtarak, göstermekle yetinir: Kendini çoklu, çok-biçimli ve tümel kılar. *Desen ve gravürlere yapılan göndermelerde şu kataloglar kullanıldı: O. Benesh, The Drawings of Rembrandt, Londra-New York, Phaidon, 1973, 6 cilt (desen kataloğu); C. White ve K. G. Boon, Rembrandt's Etchings, Amsterdam-Londra-New York, Van Gendt, 1969, 2 cilt (gravür kataloğu, Bartsch'ın numaralandırması). Tzvetan Todorov
(Bu desen İkinci Dünya Savaşı'nda kayboldu)
(Ya Sanat Ya Hayat, “Rembrant Vakası”, Sel Yayıncılık, Çev. Aziz Ufuk Kılıç, s.11-21)
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR