‘Papağan’da Mehmet Ali Aybar, Erol Bilgin ve mizah ustası Adnan Veli
Hiç Adnan Veli okudunuz mu? Ağabeyi Orhan Veli kadar anılmasa da, gazeteci ve usta bir mizah yazarımızdır Adnan Veli… Çarpıcı mizah yazıları pek çok önemli dergide yayınlanmış… “Papağan” da bunlardan biri… Papağan mizah dergisinin 30 Nisan 1968’de yayınlanan 31.sayısının benim için üç önemli özelliği vardır. Birincisi; derginin bu sayısının kapak karikatürünü çizen Necmi Rıza Ayça, o yıl yapılacak genel seçim arifesinde, yarışan dönemin başat siyasi figürlerinin arasında TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar’ı da resmetmesidir. Ülkemizde Aybar gibi siyasetçilerin “küfür yemeksizin” kapakta boy göstermeleri mucize sayılmalıdır. Gerçi bu karikatürde de Mehmet Ali Aybar, sanki diğer siyasi figürler kadar severek, özenerek çizilmemiştir ama o kadar olur, diyelim! İkincisi; bu sayıda öz amcam, ressam/bankacı Erol Bilgin’in fırçasından çıkma bir sevimli karikatürün de yer almasıdır. Arşivimde tek nüsha olarak özenle sakladığım bu Papağan dergisinin ilk sayfalarında ise, Adnan Veli’nin; “Yuh Eşşoğlu” mizah öyküsü ile yer alması, derginin benim için önemini arttıran özelliğinin üçüncüsüdür. Aralık ayının 9’u doğum günü, 6’sı ölüm günü Adnan Veli’nin… Bugün bile aşamadığımız “siyaset esnaflığı” sorununu ele aldığı öyküsünü, bütün sanat emeğine, anısına saygıyla paylaşıyorum: YUH EŞŞOĞLU -Aloooo!... Neresi orası? -Bura mı?... Bura İlçe Başganlığı.. -Kimsiniz? -Ben, İlçe Başkanı Hıdır… -Hıdır, sen misin?... Ben İl Başkanı Mesut.. -Ha, buyur beyim… Mesut bey, emredin beyim… -Hıdır, sana iki gün önce bir talimat yollamıştım. Aldın mı onu? -Aldım beyim… Mettubu demiyon mu? -Evet, mektubu diyorum. -O mettubu aldım beyim.. -Peki, mektupta yazılanları yerine getirdin mi? -Getirdim beyim.. -Ne yaptın yani? -Hepsini yaptım.. -Canım, hepsini yaptım demekle olur mu? -Olmaz beyim.. -Ne yaptınsa, tafsilâtıyla rapor versene bana… Tekmil ver demek istiyorum. -Beyim, sen bu Memet Ali Aybar’ın gasabaya gelincek, gendisine neler yapıcağımızı demiyon mu? -Evet, onu diyorum.. -Onları yapcez beyim. -Yahu, ne yapacağınızı bana da anlatsana… -Beyim, mettupta ne yazdınsa, hepsini yapcez.. -İyi ya… Ben de sana, ne yapacağınızı anlat diyorum. -Anlatayım beyim.. Mettubunuzu aldım. Mettubunuzu aldıktan kelli, durumu, argadaşlarınan incesiynen gonuştuk. Şincik, Memet Ali Aybar, gasabaya girerkene, tüm milliyetçiler doplanacak, yahalarımıza birer irozet daktıktan kelli, yüz elli kişilik “Yuh eşşoğlu!...” ekibi ayırdım. “Yuh eşşoğlu!...” ekibini, yolun başına dizcem.. -Sen “Yuh eşşoğlu” ekibini 200 kişiye çıkar.. -Onu ben de istedim emme, ehali gelmeyor.. -Oğlum, yevmiye ile değil mi bu?... Parasını verdikten sonra niye gelmesinler?... -Parayı peşin istiyorlar beyim… Geçen Çetin Altan’a da yuh çekmiye adam doplamıştık. Onların yevmiyelerini vermeyincek, bu sefer heriflerin bize itimatları galmamış. Öyle deyorlar.. -Ben sana yarın sabah erkenden “Yuh eşşoğlu” ekibinin yevmiyelerini acele yollarım. -O zaman olur beyim.. -Peki, öteki işleri ne yaptın? -Anlatayım beyim.. “Yuh eşşoğlu” ekibini, yolun kıyısına dizdikten kelli, portukal ekibini de onların gıyısına goycez… Portukal ekibinin içinde sekiz adam var. Portukal ekibi için, dün ağşem Tefik’ten iki sandık çürük portukal aldık. Parasını cumaya vircez.. Portukalın eyilerini, bizim Kâmil seçip de yirkene dün ağşem yahaladık. Şincik Kâmil’i Hasiyet Divanına vircez beyim.. Portukalın eşkilerini esas Memet Ali Aybar’a ayırdık da, eyicelerini onun yanındaki gadın mebusunan erkek mebusuna atcez.. -Sağlamlarını da Mehmet Ali Aybar’a atabilirsiniz. -Atarız da, bi mazarratlık olmasın diyerekten düşündük. -Olmaz olmaz.. Mazarratlık olsa da ne lazım gelir?.. Milli heyecana karşı, kimse bir şey yapamaz. -Siz dedikten kelli, helbet yaparız beyim.. -Daha başka ne hazırlıklar yaptın? -Nârâcıları da ayırdım beyim. Memet Ali Aybar, gasabadan içeri girerkene, “yuh eşşoğlu” ekibi vazfeye başlayincek, nârâcılar, milli heycan nârâsını atcekler. -Kimi seçtin nârâcı? -Osman Pelvan’la, Çoban Hasan’ı seçtim beyim.. -Osman Pehlivanı iyi seçmişsin. -Helbet beyim.. Milli vazfemizi o gader de yapmayıncek, ölelim vallaha, daha eyi.. -Aferin Hıdır… Yazdıklarımı iyi anlamışsın.. Daha anlat bakalım.. -Ağnatayım beyim.. Mehmet Ali Aybar, gasabadan içeri girerkene, “Yuh eşşoğlu” ekibi vazfeye başlayıncak, portukallar ve çürük elmalar gomilislerin başına yağarken, ben orta yere fırlıyaraktan “Argadaşlar!... İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!... diyerekten Namık Kemal’in şiirini bağırıp, argadaşları ötekilerin üzerine yörütüp vircez portukalı, vircez portukalı… Esas bu işi domatizinen yapmak eyi olur da, domatez pek pahalı şincik… Ondan kelli portukalınan elma aldık. O portukal yağmurunun altında, onlar nefes bilem alamazlar.. -Aferin Hıdır… Senin milliyetçiliğinin bu kadar kuvvetli olduğunu bilmezdim. -Him milliyetçi olmamıyım beyim?... Milliyetçi olmıyana hâşâ kâfir dirler.. Ben özbe öz milliyetçiyim. Sen maaştan habar vir… Milliyetçilik sevilmez olur muymuş? -Çok teşekkür ederim.. Sana zaten her zaman güvenirim. -Sen bana maaşı vir de, üst yanını, sapına gader güven beyim.. -Maaşında bir aksama var mı yani? -Yooo, şinciye gader, hamdolsun olmadı… -Şimdiden sonra da olmaz inşallah… -İşallah beyim.. -Ondan sonrasını da anlat bakalım… -Ondan sonracığıma, bunlara portukalları eyicene veriştirdikten kelli, heyecanlarımız gabardı, gendimizi dutamadık diyerekten Angara’daki Genel merkeze bi telgraf çekip, böyüklerimize bağlılığımızı telgırafınan bildircez.. -Hah, tamam… -Beyim, siz emir virdikten kelli, biz niye yapmayalım? -Aferin.. Başka ne yapacaksınız? -Memet Ali Aybar, portukalları yirkene, üç argadaş da muzur kaztecilerin peşine düşecek. Üç dene süpürge zopası bulduk. Onları govalarkene zopaları da sallıycez.. -Aferin.. -Beyim, kaztecileri zopadan geçirirsek pirim virilecek deyi mettuba yazmışsın emme, pirimin ne gader olaceğni yazmamışsın.. -Canım, biz münasip bir şey düşünürüz.. -Emme, argadaşlar pirimi bilmeden bu işi yapmayız didiler. -Ellişer lira veririz a canım.. -Eyi… Ben onlara ağnatırım. Gabul ederler her hal.. -İyi ya, sen anlat.. Sonra da bana bildir. -Başüstüne beyim. Gusura bakma beyim, senden bi şey sorcem… -Sor.. -Biz bu işleri en eyi tarafından yapencek, seçimden sonra bize bir istifade olcek mi? -Yahu, siz partinin şeref defterine geçeceksiniz be!... Memlekette milli birer kahraman olacaksınız. Yurdun her tarafından size tebrik telgrafları yağacak. Herkes sizi bağrına basacak.. -Onlar eyi de, yaniya para bakımından bir istifademiz olcek mi? -Onu da seçimden sonra düşüneceğiz. -Aman beyim, her işi seçimden sonraya bırak emme, şu para işini seçimden sonraya bırakma, gurbanın olayım.. Çünküm bizim esas geçimimiz demokrasi mücadelesi yaparaktan, üç beş guruş alıp garnımızı doyurmaktır. -Olur olur.. Muhakkak bir şey yapacağız.. -Allah senden razı ossun beyim.. Ben de seni memnun etmezsem bana da Milliyetçi Hıdır dimesinler. Vallaha billaha, onları temelli pişman itmek, boynuma borç ossun. Bi daha da bizim gasaba, Memet Ali Aybar’a yasah… Artı bundan sonrasını sen bilin… -Çok teşekkür ederim Hıdır.. Sana bildirdiklerimi tamamen doğru anlamışsın. Bütün mesele, bunları sonuna kadar tatbik edebilmektedir. İnşallah onda da muvaffak olursun. -Helbet olurum beyim.. Cenâbı Mevlâm, bizinen birlik olmadıktan kelli, kiminen birlik olcek?.. Rappim, bizim galbimizin ne gader temiz olduğunu görüyor. Helbet bu işin bi golaylığını da virir. Başga bi emrin var mı beyim? -Hayır… Sadece bunlar için çok teşekkür ederim. -Bi şey değel beyimm.. Guzum beyim, şu milliyetçilerin yevmiyelerini unutma… -Unutmam, unutmam.. Para, yarın sabah senin elinde olacak.. -Sağol beyim… Her bi yanından ayrı ayrı öperekten en derin sevgilerimi ve saygılarımı sunarım beyim.. Mustafa Bilgin
Gercekedebiyat.com