'Önde zeytin ağaçları!'
Bedri Rahmi Eyüboğlu sitem ederken zeytin ağaçlarına kıymayı bile düşünmüyordu insanlar.
FOTOĞRAF ALTI YAZILARI - 8 Bedri Rahmi Eyüboğlu'nin ‘Sitem’ şiirinde: Sitemler, karşı duruşlar öyle ses getirdi ki tasarıdan o madde, üstelik oybirliği ile geri çekildi ama o dönemin sanayi bakanı dedi ki yine mecliste: Bize “yağmacı” diyen sivil toplum kuruluşları olsa da “Türkiye'de zeytinlik sahası tanımı ve zeytinlik sahalarıyla ilgili karar alacak bir yapılanmaya adına ne derseniz deyin ihtiyaç var. Bu ihtiyaç giderilmediği sürece 17-20 defa bu yasa yine gelebilir. Dönmüyor desek de dünya dönüyor" Çünkü zeytin dalında güzel. Dalıyla güzel. Yerinde güzel. Biz bu zeytine barış umudumuzu yükledikçe... "Keder kendimizi saklamak, unutmaktır aynada. " dedim birinin altına. Zeytinler, zeytinlikler ile ilgili değil ya, önceki yıl yazdığım “zeytinin kederi” sözümün tamlayanı diye alıp geldim yazıya. Ünsal Çankaya Gercekedebiyat.com
“Önde zeytin ağaçları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim
Yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim” diyorkenki sitemi şairedir, şiiredir, sözedir, yazıyadır…
Oysa… 11 Haziran 2017 tarihinde Meclise, Anayasa’da yazılı ormanların kesim yasağına, Zeytinlikleri İmar ve Islah Kanunu’na rağmen gözlerini zeytinlikleri imara açma girişimlerinin tasarıları sunuldu.
Sadece sitemle yetinmedi insanlar. Herkes “Zeytinime dokunma!” dedi meydanlarda, sanal sayfalarında. Ben de bu fotoğrafla, “Zeytinime dokunma!” dedim zeytinliklere göz koyanlara.
Yani “Zeytinlikler kurtuldu diye rahat nefes almayın, asla vazgeçmeyeceğiz!” dedi iktidar…
Oysa… İşte benim çektiğim bir zeytin dalı fotoğrafı… Kendini savunuyor güzelliğiyle…
Uzattığınızda o dalı barış isteğiniz olmalı, inanmalı insanlar buna, zeytin dalı uzandıysa kurşunlar olmayacak bilmeli. Tek bir canımıza bile zarar gelmeden yaşanmalı bu ülkede. İşte zeytin dalı o zaman çağlar boyunca taşıdığı anlamını yaşar ve yaşatır.
Zeytine kıymayın derken de bunu söylüyoruz biz, 'yurtta sulh dünyada sulh!' derken de.
Üstelik… Zeytinler ezilince can veren yağ damlaları dökülmeli sadece.
Kesip kesip tüketmek istiyor savaş çığırtkanları.
..
Zeytinin kederi... Zeytinin kederi dedim sadece… Çünkü kazandık sandıkça zeytinlerimizi kesip durdular Kazdağları’nda…
Bir aynanın buğusunda ikilikler başlığıyla şiirler biriktiriyor şair Ali Asker Barut... Sonra kitap oldu hepsi. O paylaştıkça ikilikleri, kimi zaman hemen bir dize ile karşılamak geliyordu insanın kalbine.
Eskiler sevdiklerini hem gizlemek hem de yazıyla kendine olsun ikrar için buğulanmış aynaya, hohlayarak buğulanmış bir cama yazarlardı da o buğu uçup gidince uçar giderdi yazı.
Kalan duygu ise “Yazdım işte! Bu duygu sahi, bu isim gerçek!” demekti kendi içine.
“Keder kendimizi saklamak, unutmaktır aynada!” Ama ayna saklananı yeniden gösteremeyecekse, sağ salim kavuşulamayacaksa… Aynaya bakıp sevinçli bir yüz görmenin olanağı artık kalmadıysa o dağlayan acıyla… İnsan bir daha ne kendi yüzünü saklıyor ona ne duygusunu. Ölene kadar.
Yine bir gelenek eskilerden…Aynanın yüzü bir oyalı örtü ile kapatılır bir ölümün ardından.
Böyle bir dizem vardı madem, yitmesin... Şiirini bulur bir gün elbette... O şiir yazılmasa da bu dizenin duygusu varsın yol alsın, dedemin ardından aynasının üstünü örten Fatma ebemin ruhuna.