Necdet Rüştü ve 'Ramazan' taşlaması
Necdet Rüştü unutulmuş değerlerimizdendir. 1900 doğumlu olan Rüştü, bazı şiir ve yazılarında Cımbız, Yalçın Tevfik takma adlarını kullandı. Mektebi Saadette başladığı ortaöğrenimini Vefa Lisesinde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde üç yıl okuduktan sonra çeşitli bankalar ve sigorta şirketlerinde çalıştı. Basın-Yayın ve Turizm Bakanlığında şube müdürlüğü yaptı. Çeşitli gazeteler ve mizah dergilerinde manzum mizahî şiirleri ve yazıları yayımlandı. Hakkı Süha Gezgin’e (1895-1963) göre o, hemen her hafta, birkaç mizah dergisinde, gazetelerin magazin sayfalarında Necdet Rüştü imzasına rastlanırdı. Konu seçmekte zorluk çekmez, sırasına göre ya bir halk masalını ya da meşhur bir hikâyecimizin eserini vezin ve kafiyeden bir kaftana büründürerek ortaya koyardı. Hemen hepsinde, hoppa bir neşe taklidi sezilirdi. Gazeteci-yazar Gezgin şöyle diyor: “Kalemi, kendisinden başka herkesin hesabına çalışır. Bir gün, onun eserlerini baştan başa gözden geçirerek, bir tahlil yapmak isteyenler çıkarsa, yalnız bir tek şen yüzle karşılaşacak. Bu şen yüz, gerçekten onun çehresi midir, yoksa bir maske mi? Nasıl bilecek?.. Dünyada en fena şey, eserlerin, sanatkâr ruhları açan birer anahtar olmamalarıdır.” Bu değerlendirme bizi haklı çıkarıyor. Necdet Rüştü unutulmuş bir değerimizdir. Şiir, roman, hikâye ve kısa oyun türlerinde eserler veren Necdet Rüştü’yü 1969’da 69 yaşında yitirdik. Bugün onu, 18 Kânunusani/Ocak 1932 tarihli Son Posta’ da yayınlanan ve Ramazan’ı konu alan bir şiiriyle analım: Bize yılda bir kere neşe verir Ramazan Bir ay için silinir herkesin derdi, yası! Gönül avutmak için ben de giderim bazen Güzeller meşheridir Süreyya Sineması!.. Ne?.. Bugün Çarşamba mı?.. Öyleyse var operet Sana yer bulamayız, biraz erken girelim! Genç, yaşlı, kadın, erkek… Bu izdihama hayret Gel! Bir yana çekilip, etrafı seyredelim! Buraya akın etmiş genç kızlar sürü, sürü! Güzeller vatanısın, hey gidi Kadıköy hey Sağa sola koşuyor sinemanın müdürü Kırk bir kere maşallah, çalışkandır “Hikmet Bey”! “L…” Hanımı gördün mü? İhtiyarlamış biraz, Mazisini bilirim, ne candı!.. Ne şekerdi!.. Bak şu “N.. T..” Hanıma! Sporda eşi olmaz, Derede, Kalamış’ta iyi kürek çekerdi! İşte şu matruş zata: “Müdür Fevzi Bey” derler Posta idaresinde mühim bir mevkii vardır! Sohbetini kaçırma, çabuk sandalyeni ver! Bu gelenin ismi de “Sermed Muhtar” dır. Bana bir şeyler oldu; kalbim vuruyor… Aman! Güzel gözlü “N…” geldi; bak şu siyah saçlara! Marmara çırasına dönmüştüm ben bir zaman, Hala kapanmadı yüreğimdeki yara! “Salih Zeki” bakıyor gizlice güzellere; Belli etmez kafir yürür de karlarda! Yaman delikanlıdır, çekilelim bir yere; “Nazım Hikmet” geliyor karşı taraftan; varda! Ey kâri! Sen benimle müşterileri saydın, Gel içeri girelim bu piyes çok güzeldir pek; Yine gönül verecek “Toto” ya “Ömer Aydın” “Salâh Cehdi” ancak bize sahnede göbek! ŞİİR: Âhenk (1920), 23 Nisan Şiirleri (1923), Bir Damla Gözyaşı (1924), Gazi’nin Destanı (1929), Yurdum ve Sevgilim (1934), Bahçe (1939). DİĞER ESERLERİ: Aşkın Gözü (manzum roman, 1925), Kadın Asker Olursa (37 kısa oyun, 1928), Yürekler Acısı (1937), Zavallı Kadınlar (1938), Gönül Masalları (manzum hikâyeler, 1950), Çadır Fahişesi (1954), Altın Bilezik (çocuk oyunu, 1947), Türk Nüktecileri (1968). HAKKINDA: Necdet Rüştü Efe / Gönül Masalları (önsöz, 1950), Hakkı Süha Gezgin / Edebi Portreler (1999), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (6. bas. 1999), TBE Ansiklopedisi (2001), Birsen Pekçolak - Zeki Büyüktanır / Homeros’tan Günümüze Anadolu Destanları (2002). Selim EsenNECDET RÜŞTÜ EFE KİMDİR? NECDET RÜŞTÜ'NÜN ESERLERİ
Gerçekedebiyat.com