Küçük kardeş
Küçük kardeşe övgüler yağdırmak isterdim… Hem de düzinelerce ve her defasında ona derinlik kazandıracak güçlü sözler etmek isterdim ama epey zamandır beni hayal kırıklığına uğrattığı için, bu arzumdan vazgeçiyorum. Çünkü küçük kardeş toz zerresi olmayı seçti… Ufacık puslu bir fırtınaya karşı koyamayacak kadar, oradan oraya savrulup duran bir toz zerresi olup çıktı… Yaşamımız, iyi-kötü seçimlerimizle değer ya da değersizlik kazanır ve küçük kardeş bu gerçeğe gözlerini kapadı. Aklını ve yargısını hastalıklı birkaç aklın üzerinden şekillendirdi ve böylece zihnini ve bedenini satılığa çıkardı. Durmadan iyilik yapıyor ama karanlık ve köleliğin iyilikten kaynaklandığını fark etmiyor ve neden fark etmediğini de öğrenemiyor. Şimdi küçük kardeşe soruyorum: Neden varoluşunu gereksiz hale getiriyorsun? Hayatın doğal ritmi yükseklerde anlam bulur. Bunu öğren artık… Hem de bir çocuğun merak ve ilgisiyle öğren… Yaşam, ‘evet ve hayır’ arasında gidip gelen doğrusal bir düzlem değildir ve bunu öğrenemediğin için, tarihin boyunca çok zaman kötü işler yaptın. Yaptığın ve yarattığın en kötü işlerin başında da ‘devlet’ geliyor. Bu en kaba, en yok edici icadını neden ısrarla sürdürüyorsun hala? … “BEN DEVLETİM,” demek kadar seni aşağılayan ikinci bir icadın daha oldu mu?.. Büyük insanlar, küçük insanlar diye bir ayrım yoktur küçük kardeş. Sadece oyun kurabilen iyi veya kötü oyuncular vardır ve “Sen ve Halk” dediğimiz yığın ise bu oyuncuların etrafında döner. Kabullenmek zor ama gerçek budur… “Halk”ın seyri ve yaşamı böyledir ve senin sessizliğin de dilsizliğin de hep hoşnut etti dikenli ejderhayı… İncinen sen olmana rağmen yine de mütevaziliği elden bırakmadın. Kendini küçük hissettirdin ama hödüklük sana değer katmadı. .. Oysa gerçek şu ki, saygı ve sadakattan özgürlük çıkmaz… Çünkü insanın kötü yanı, temiz yanından fazladır… Namuslu olmak nedir? Namusluluk ve namussuzluk arasındaki farkı kim belirliyor?.. Hangi komşun seni anlayabildi ya da sen anlayabildin mi? İnsan gecedir küçük kardeş… Bu ifade şu anlama gelir: Geceyle kuşanmış birinin gözlerinden karanlık yansır… Böyle birinin yüzüne dikkatle baktığımızda, onun uzun süre dost kalabileceğine ait güvenli bir ifade göremezsin. Her an veya hiç olmadık bir anda “Hain dost,” olabilir, çünkü insan insana görünmez ikiyüzlülükle doludur… Ama sen gecenin dostuna güç verdin, güçlendirdin… Oysa birine güç verip güçlendirmek demek, kendi özgürlüğünden yontma hakkını devretmek demektir… Bu gerçeği de öğrenemedin bir türlü… Küçük olan her zaman acı çeker küçük kardeş. Bu onun yazgısıdır… Küçükler hayatın yükünü, adaletsizliğini ve eşitsizliğini taşırlar. Böyle olunca senin de yükünden kurtulacağını düşünerek, hızlı değişeceğini umuyordum ama yanılmışım küçük kardeş… Tanık olduğum kadarıyla bir kölenin düşünce ve davranışları çok yavaş değişiyor. Aynı şekilde yıkımı ve yeniden inşası da yavaş ve çok zaman ne yapacağını bilmiyor ya da tembel… Gözlerine üşüşen sinekleri kovamayacak kadar tembel… İşte bütün bunlardan dolayı şimdilik sana övgüler dizmeyi bir yana bırakarak, sadece sahip olduğun döküntülerden kurtulman gerektiğini söyleyebilirim… Bütün mesele varoluşun gereğini yapmaktır. Gözlerimizi gerçeklerden kaçıramayız. Bu çok sade, basit ve kolaydır… Yaşam ne içinden çıkılmaz bir labirent ne bir rüya ne de seyredilebilecek doyumsuz bir manzaradır. Hiç kimse eskinin sınırları içinde kalarak ilerleyemez. İlerlemenin itici gücü yıkmaktır… Bu görüş ilk bakışta bir çelişki ya da “laf cambazlığı” görünebilir ama en azından dürüstçedir. Bazen kötü sanılan şey, aslında en iyidir. Bazen de bunun tersi, iyi sanılan şey en kötüdür. Son olarak diyorum ki, insan yaşamın içinde ya da gezegende kapladığı küçük yerinin değerini bilmek zorundadır. Kendi yerini, özel önemini ve görevini fark etmelidir. Haydar Uzunyayla
Gercekedebiyat.com