ahmet-cakir-ahmet-yildiz-1692024210043.jpg


 1980’li yılların karanlık günlerinde Trabzon radyosuna gelmiş bir ışık gibiydi. Hem öğrencilik hem Kuzey Haber gazetesinin kültür sayfasını çıkaran yeni yetme bir yazar olarak onunla Maraş Caddesi’nde nasıl yan yana dolaşıp sohbet etmeye başladık kim ne vesile oldu anımsamıyorum.

Öykü kitabı Dostun Ölümü Varlık yayınlarından yeni çıkmış Akademi Kitabevi Öykü Ödülü almıştı. Bu referans biz (taşra yazarları!) için rüya gibiydi.  

Radyo programlarında tam ne yapıyordu anımsamıyorum. Ama ses getiriyordu. Sanırım adı Karadeniz’de Sanat gibi bir programdı. 

Dostün Ölümü gerçekten etkileyici öyküler içeriyordu. Tarık Dursun K.’yı aratmayan kısa cümleleri, senaryoya yatkın öyküleri bölük pörçük belleğimde. Kitabını eğer kitaplığımda duruyorsa (şimdi kitaplığıma çok uzak bir yerdeyim) tekrar okumak istiyorum. 

Sonra tayinini aldırıp Trabzon’dan uçtu. Buna üzüldüğümü gün gibi anımsıyorum. Düzgün güzel Türkçesiyle konuşmalarıyla, (2002’de Karaman'da yapılan  ödül töreninde, Kültür Bakanlığı, TRT, Gazi Üniversitesi gibi kuruluşların ortak kararıyla Spor Basınında Türkçeyi En İyi Kullanan Yazar Ödülü’ne layık görülecekti.) hep nazik üslubuyla bize ışık saçıyor biz taşralılara bu büyük değer gösterisi umut veriyor alçakgönüllülüğü bizi eritiyordu. 

Dostun Ölümü’ndeki ‘dost’ Ümit Kaftancıoğlu’ydu. Kitabından ya da kendi anlattıklarından anımsadığım kadarıyla Karsta ya da Erzurum’da Kaftancıoğlu’yla radyoda birlikte çalışmıştı. Ve Katancıoğlu öldürülmüştü. 

Ahmet Çakır’la daha sonra bir türlü ilişki kuramadım. Oysa ben de büyük şehre gelmiştim. Ben de Akademi Kitabevi Öykü Birincilik Ödülü almıştım.  

Heyhat edebiyattan sanki kopmuş Galatasaraylı olduğunu deklare etmiş bir spor yazarıydı. Hatta Hürriyet Kelebek’te bile çalıştığını gördüm. Sonra canlı yayınlarda spor yorumunu dikkatle izledim. Ama orada da eridi gitti. Oysa -onun ağzıyla- "Hıncal" ve "Erman"a iyi eküri olabilecek kişiydi. Sonra Zaman gazetesine meftun olmasını anlayamadım, üzüldüm de. Sonra gözümden düştü. Unuttuk. 

Ama işte acı habere de, hep spor yazarı olarak anılmasına da üzüldüm. 

Ahmet Çakır iyi bir yazardı, edebiyat insanıydı. Sıradan bir gazeteci değildi. Dünyada ve Türkiye’de Sansür konulu araştırması Yunus Nadi Ödülü kazanmıştı. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü ödül kazanacak kadar iyi biçimde radyoya uyarlamıştı. Spor ‘piyasası’nda kendini boğdu. 

Kim bilir, ekmek parası işte. 

 

Ahmet Yıldız 
Gercekedebiyat.com 
 

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler