Deneme üzerine bir deneme
Bir yazı türü olarak deneme “bir yazarın belirli bir konuya ilişkin kişisel duygu ve düşüncelerini anlattığı metin” olarak tanımlanıyor. İngilizcesi “assay” Arapçası “makale” olarak geçiyor; birbirine çevirisi de aynı. Arapça sözcük anlamı yaklaşık “o (erkek) dedi ki/onun dedikleri” olan makale, Türkçede köşe, fikir, görüş… yazısı anlamında kullanılıyor. Denemeye ilişkin bazı yazılarda ise denemenin makale olmadığı, iki türün birbiriyle karıştırılmaması gerektiği özellikle vurgulanıyor. Bir yazıda deneme şöyle tanımlanıyor: Deneme, bir yazarın herhangi bir konuda kendi özel görüş ve düşüncelerini anlattığı yazılardır. Denemeler, öznel (subjektif), kesin kuralları olmayan, iddiasız yazılardır. Belgelere dayanan bilimsel açıklamalara yer verilmez. Yazar, kesin yargı ve sonuçlardan kaçınır; kendi kendisiyle konuşuyormuş gibi samimi bir şekilde düşündüklerini yazıya geçirir. (WordPress.com) Daha da ayrıntılara inen bu ve benzeri yazılardaki denemenin “öznel, kesin kuralları ve sınırları olmayan yazı” türü olduğu ortak görüşüne katılıyorum. Denemede başka bazı türlerde olduğu gibi her görüş öznel, diyesi ‘bence’dir ve yazarına özgüdür. Okur tümüne veya bir bölümüne katılabilir, karşı çıkabilir de. Bu bağlamda türe “deneme” denmesi yerinde görünmektedir. Yazar kendi görüş, duygu ve düşüncelerini okura sunarak bir anlamda dener, okurun tartısına çıkarır. Yazısı, yankı, etki yaratabilir, olumlu veya olumsuz eleştiri ve geri dönüşler alabilir, tartışma konusu olabilirse, içerdiği düşünce, görüş ve yaklaşım sınavı geçmiş sayılabilir. Hiçbiri olmazsa deneme ya başarısız veya konu yeterince iyi anlatılamamış veya anlaşılamamış olabilir. Denemede dil, anlatım ve biçem de konu ölçüsünde önem taşır. Yaklaşık on beş yıldır Deliler Teknesi’nde çeşitli konularda yazdığım metinler yayımlanıyor. Hangi türe girdiklerini hiç düşünmediğim için dergiye gönderirken hep “yazı” olarak tanımladım. Sevdiğim bir tür olarak okuduğum çok sayıda denemeden edindiğim izlenime göre yazılarımın en azından bir bölümü deneme diye nitelenebilir. “Kesin kuralları ve sınırları olmayan, serbest konulu” olduğu varsayımına göre denemenin kesin bir tanımı da pek olası görünmemektedir. Buna karşılık denemenin diğer yazı türleriyle benzer ve ayrık yanlarından söz edilebilir. Bence vurgulanması gereken ilk özelliklerden biri, denemenin, karıştırılmaması istenen türlerle benzer yanları ile ona benzetilen türlerle arasındaki ayrıklıklar olsa gerekir. Başka bir deyişle deneme, düşünsel ve yazınsal türlerin çoğu ile hem benzer hem de ayrık yanlar içerir. Kısaca belirtmek gerekirse deneme, her biri kendine özgü özelliklerle diğerlerinden ayrılan şiir, destan, masal, tiyatro, öykü, aforizma (özdeyiş, özlü söz) atasözü, deyim, mit; gezi, anı, makale, inceleme, eleştiri, fıkra, mizah, her tür bilim, düşün, kültür, tarih, sanat, felsefe, önerme, tez… yazılarından yararlanır, onlardan parçalar taşıyabilir. Bu bağlamda, denemede bakış açısı çok daha geniş, konular çok çeşitli, düşün varsıl ve derin, anlatım esnek, yalın ve yoğun olmak durumundadır. Bu yönüyle deneme köşeli söylemlerden, kesinlemelerden, açık yargılama ve hükümlerden, doğrudan öneri, sav ve tezlerden kaçınır; ortaya bir konu ile ona ilişkin öznel görüşler koyma ve üzerinde düşündürme amaçlıdır; okura sunar ve kararı ona bırakır. Tartışmaya, olumlu veya olumsuz eleştiriye, her türlü katkı ve karşı görüşe açıktır. Bu olgunluğu gösteren deneme için, filozofik, bilgece yazı türü de denebilir. Böylesi yazıların daha uzun ömürlü ve etkisinin de daha kalıcı olması beklenebilir. Deneme “üstün” değil ama “üst” bir yazı türü sayılabilir. Bilindiği gibi, daha çok Montaigne (Monteyn) olarak tanınan Fransız düşünür ve yazar Michel de Montaigne (1533-1592) deneme türünün babası sayılır ve bu içerikteki kitabı “Denemeler” adını taşır. Bununla birlikte Montaigne için denemenin mucidi demek doğru olmaz kanısındayım. Adı konmamış da olsa deneme türü, insanın durumlar ve olaylara ilişkin soyutlama ve görüş dile getirmesiyle doğmuş olabilir. O denli geriye gitmeden denebilir ki antik çağın tüm düşünür ve filozofları ilk denemeciler sayılabilir. En azından denemenin tohumlarına hatta parçalarına o çağın sözlü ve yazılı metinlerinde, felsefe, şiir, masal, destan, tiyatro yapıtlarında rastlamak olasıdır. Dinlerin, özellikle Hristiyanlığın, daha doğrusu kilisenin, yalnızca dini eleştirenleri değil, din dışı ilk seküler düşünce ve yazıları da yasaklaması ve baskılamasıyla, aydınlanma çağı “Rönesans”ı bin yıldan çok geciktirdiği göz önüne alınırsa, Monteigne gibi birçok aydınlanmacı bilim insanı, buluşçu, düşünür ve yazarın bu çağda ortaya çıkmasının rastlantısal olmadığı söylenebilir. Avrupa’da Orta Çağ karanlığını yırtan Rönesans denen aydınlanma ışığında bilim, düşün, kültür, sanat, felsefe, edebiyat filizlenip gelişirken bu alanlarda uğraş verenlerin ağır bedeller ödediği bilinmektedir. Engizisyon mahkemeleri kararlarıyla birçok bilim insanı ve aydın insanlık dışı koşullarda zindanlarda çürütülmüş, ağır işkencelere uğramış vahşice öldürülmüştür. Buna karşın Rönesans ışığı büyümeyi, karanlığı dağıtmayı sürdürmüştür. Denemecilerin de bu aydınlanma savaşımına yazılarıyla verdikleri katkı azımsanmayacak ölçektedir. Son beş yüz yılda dünyada ve ülkemizde deneme türünde çok başarılı yazılar yazan, değerli yapıtlar oluşturan bilge, düşünür ve yazarların sayısı olasılıkla binlercedir. Belli başlı birkaçını saymak bile sayfalar tutabilir. Her biri bir dosya, en azından bir yazı konusu olabilecek yabancı ve yerli denemecilere bu sınırlı yazıda değinmeyeceğim. Denemeye ilişkin değişik bir soru ortaya atıp tartışmaya açmak istiyorum: Deneme edebiyat ürünü müdür; yazınsal (edebi) olmak zorunda mıdır? Önce, her türden yazınsal çalışma, etkinlik ve ürünün iki temel özelliğine ilişkin önemsediğim iki kısa görüşü alıntı olarak sunuyorum: “Karl Marx’a göre ‘Yazınsal yaratım etkinliği ve bu etkinliğin sonucu olan yazınsal yapıt, öz-amaçtır; kendisi dışında bir amaç taşımaz ve başka bir amaca hizmet etmez. Yazarın özünü ergittiği yazınsal ürünün varlık nedeni de amacı da kendisidir.’ (…) yazar ürünü olan yazınsal yapıtı araç olarak görmez; onu araçsallaştıramaz. “Asla ‘eğilim edebiyatının karşıtı’ olmadığını belirten Engels’in belirlemesiyle, Bütün bunlara karşın, ‘eğilim, özellikle açığa vurulmamalı, durumdan ve konudan doğmalıdır.’ Yazar, betimlediği geçmişteki veya gelecekteki ‘toplumsal çatışkıların çözümünü’ hazır reçete gibi okuyucunun eline vermemelidir.” (*) Kendine özgü, ayrık yanları olsa da denemenin edebiyatın genel çerçevesi içinde yer aldığı açıktır. Ancak, tüm yazınsal türlerin aynı ölçüde yazınsallık kaygısı taşıdığı da taşıması gerektiği de tartışma götürür. Sözgelimi anı veya gezi yazıları da yazınsal türlerdendir ama şiir ölçeğinde yazınsallık amaçlaması beklenmez. En azından bunlar ve başka bazı türler için yazınsallığın öncelenmesi koşulu konamaz. Bu böyledir diye hiçbir tür, yazını araçsallaştırma, dili yanlış ve kötü kullanma; kaba gerçekçiliğe, gazete gibi olay aktarımına, düz anlatıma, görüş dikte etmeye sapma özgürlüğü taşımaz. Zaten, türü ne olursa olsun, yeterince estetize edilmemiş veya dili bozuk hiçbir metin yazınsal olarak değerlendirilemez; beklenen, arzulanan etkiyi yaratamaz, amacına varmış da sayılamaz. Bu bağlamda, tüm türlerden parçalar içerebilen, çoğuyla ortak yanları olan, bir bölümüyle çeşitli ayrıklıklar gösteren deneme de öncelemek, temel amaç edinmek zorunda olmasa da metin olarak temel yazınsal kurallara uymakla, dil, anlatım, biçem, estetik gibi özellikleri taşımakla yükümlüdür. Son olarak şunu eklemek istiyorum: elbette düşünen, eli kalem tutan herkesin deneme yazma özgürlüğü vardır. Ancak, kapsamlı, derinlikli; tanıma ve amaca uygun iyi deneme yazmak için dil ve anlatım gerek ama yeter olmayan koşullardandır. Çok okuma, araştırma, geniş ve çeşitli bilgi diyesi entelektüel birikim, geniş ve sorgulayıcı bakış açısı, analitik düşünme, analiz ve sentez yeteneği, doğru felsefe, sağlam mantık, deneyim, özgürlük, cesaret, direnç ve belki unuttuğum başka gereklilikler ve zorunluluklar da göz önünde tutulmalıdır. (*) Prof. Dr. Onur Bilge Kula, “Marx: Yazar yapıtını asla araç olarak görmez”, Gerçek Edebiyat Sitesi, 21.06.2024 Ali Günay
Gercekedebiyat.com