Ağlayan Çocuk
Müdürüm Bir zamanların en popüler resimlerinden Biriydi ağlayan çocuk. Hemen her yerde karşımıza çıkan Bu tablo aslında tüm dünyada Yaygın olarak talep gören bir poster Bir zamanlar bütün şehirlerarası Otobüslerin arka camlarını süsleyen Kemalettin Tuğcu öykülerinin başrolündeki “yoksul ama onurlu” çocuk karakteri Çocukluğumuzun son sığınaklarından biri. Müdürüm 70-80’li yıllarda pek çok evin Girişine asılmıştı bu resim Sanki yoz hayatlarımızın o kadar da Duygusuz olmadığını anlatırdı. O çocuk evdeki babanın İçindeki çocuktu belki de, Babalar ağlayamazdı ama Duvardaki o çocuk ağlardı. Ülkemizde bu kadar çok meşhur olmasını, Kamyon dorselerine çizilen Amatör kopyalarına borçludur. Bilhassa Ford kamyon kasalarına, Çoluğunu çocuğunu geride bırakmış, Ekmeğinin peşinde direksiyon sallayan Kamyon şoförü ile bir bütündür bu resim. Resim, İngiltere’de 1950’lerde 250 bin adet satılmış. Gözü yaşlı masum bu çocuk Başta çok sevilse de İngiliz basınının kurnazlığına Kurban giderek "lanetli" damgası yemiş. Ülkemizde daha çok “Çiko” Olarak bilinen resim, Birçok insanda merhamet, acıma, Şefkat gibi duygular uyandırıyor. Kitlesel tüketim için seri halde İmal edilen ucuz tablolardan biri olan “Ağlayan Çocuk”, İtalyan ressam Bruno Amadio’nun imzasını taşıyor. İngiliz “The Sun” gazetesinin 1985’de yayınladığı haberde, Maden kasabası Yorkshire’deki Bir itfaiyecinin, tamamı yanan Birçok evde bu posterlerin Hiç zarar görmediği iddia ettiği yazılmış. Bunu gören itfaiyecilerin “Ağlayan Çocuk” resmini asla Evlerine sokmadıkları belirtilmiş ve haliyle haberi okuyan Resim sahipleri paniğe kapılmışlar. Posterler toplu halde yakılmış, Fotoğraflar yine ilk sayfada yayınlanmış. Hızını alamayan gazete, Büyünün bozulması için “Resmi vakit geçirmeden başkasına verin, Ağlayan kız ve erkek çocuklarını birleştirin ya da birlikte asın.” diye akıl vererek Oldukça ilkel bir tavır sergilemiş. Ardından binlerce insan gazeteyi Arayarak kendi yaşadıklarını anlatmış. Hikayeler akıl alacak gibi değil. “Ağlayan Çocuk” resminden Geceleri ağlama sesleri geldiği, Gözyaşının kan rengine dönüştüğü, Resmin durduk yerde titremeye, Sallanmaya başladığı türünden Söylentiler ortalığı sarmış. Bir süre sonra tüm söylentiler unutulmuş. Müdürüm "Ağlayan çocuk" posteri Dudaklarını büzmüş, Tombul yanaklarından süzülen Yaşlarla hüzünle bize bakan Çocuk odalarında bulunmaması gereken, Baktıkça vicdan azabı çektirten, Hayat adil değil bu çocuk neler çekmiş Hayatı boyunca, neden böyle ağlıyor, Dedirten resim... Zira merhamet denen nesnenin Son kırıntılarının tüketildiği o yıllarda, Yeni bir dünya düzeninin içine Feleğin çemberi içinden geçmekte olan Türkiye’nin ruh halini anlamak için Üzerinde sosyolojik araştırmalar Yapılması gereken bir resim... "Ağlayan çocuk" posterleri Dört bir yanımızı kaplamıştı. Sonra ne oldu bilmiyorum, Salgın başladığı gibi esrarengiz Bir biçimde sona erdi. "Ağlayan çocuk"un masum yüzü Hayatımızdan silinip gitti. Bu resmin olduğu evlere girince Anında çocukluğuma dönerim hala. Gerçekleşmeyen hayallerimizin sembolü. Bir neslin kaybedilmesinin müsebbibidir.. Yıllar sonra arabamı tamire götürdüğüm Sanayi sitesinde salaş bir lokantada gördüm. Geçmişe döndüm, anılar canlandı Olmadık şeyler aklıma geldi. Ağlayan çocuk, büyümüş, Koca bir adam olmuş Evlenmiş, güzel bir eşi Şirin mi şirin bir de kızı var Oto sanayide kaporta üstüne Bir dükkân açmış Çok şükür, iyiymiş işleri Artık ağlamıyordu, Hatta her şey yaşamın o bildik Sıradanlığında gibi görünüyordu. Eski günleri, resmi sordum; Sakin ve telaşsız bir sesle "Bir kopyası yok bende," dedi, Resmin hikâyesini anlattı. "Korkmuşum fotoğrafçıdan, Ondan ağlamaya başladım. Sonra bir de baktık ki camekâna asmış. Nasıl bu kadar ünlü oldu, Ben de hiç bilemiyorum." dedi. Çocukça bir utangaçlıkla, Küçükken işlediği bir kabahati Gizlemeye çalışır gibiydi. İnanasım gelmedi; Gözlerinin içine baktım... Resme bakar gibiydi. Nadir Avşaroğlu Gercekedebiyat.com