Son Dakika



Yeni bir araştırmaya göre, Japonca ve Koreceden Türkçe ve Moğolcaya kadar uzanan modern diller, yaklaşık 9 000 yıl önce antik Çin'den gelen ortak bir atasal kökene sahiptir.

Uluslararası bir araştırma ekibi, Trans-Avrasya denen ve Altay olarak da bilinen dillerin, şu anda kuzeydoğu Çin'de bulunan Liao vadisindeki antik darı çiftçilerine kadar izlenebileceğini ve yaygınlaşmasının temelinde tarım olabileceğini belirtiyor.

Altay ailesini oluşturan beş grubun kökenleri ve aralarındaki ilişkinin derecesi, bilim adamları tarafından uzun süredir zaten tartışılıyordu. Fakat araştırma ekibi, son çalışmaların ortak ata teorisini destekleyen "güvenilir bir kanıt ortaya koyduğunu" dile getiriyor.

“Altay” olarak da bilinen Trans-Avrasya dillerinin dilsel akrabalığı, dilbilimsel tarihöncesinde en çok tartışılan konulardan biridir. Transeurasian, Avrupa ve Kuzey Asya'ya uzanan coğrafi olarak bitişik büyük bir dil grubunu ifade eder ve beş tartışmasız dil ailesini içerir: Japonca, Korece, Tunguzca, Moğolca ve Türkçe.

İngiltere, Çin, Çekya, Fransa, Almanya, Japonya, Yeni Zelanda, Güney Kore, Rusya, Hollanda ve Amerika Birleşik Devletleri'nden araştırmacılar bulgularını 10 Kasım Çarşamba 2021’de Nature dergisinde yayınladılar.

Japonca, Korece, Tunguzca, Moğolca ve Türkçeyi içeren bu beş grubun tek bir ortak atadan gelip gelmediği, kimin kimi ne derece etkilediği sorusu uzun süredir devam eden bir tartışma konusuydu.

Çalışma, Altay dillerinin “Bronz Çağı’ndan bu yana kültürel etkileşimlerle maskelenen” ortak bir ataya sahip olduğu sonucuna varıyor.

Araştırmacılar 98 dilde 250’den fazla sözcük kavramını temsil eden bir veri setinin, Batı Liao Nehri bölgesinde 9181 yıl önce yaşayan darı çiftçilerine uzanan bir dil ailesinin köklerini işaret ettiğini ortaya koyuyor.

“Tarla”, “ekmek”, “bitki” ve “büyümek” gibi arazi ekimi ile ilgili küçük bir kalıtsal sözcük dağarcığının yanı sıra pirinç veya diğer mahsullerden değil de darıdan bahsediliyor olmasının çiftçilik hipotezlerini desteklediğini belirtiyorlar.

Ekibin arkeolojik analizler için odaklandığı bölge ise yaklaşık 9000 yıl önce “süpürge darısı” tarımının başladığı Batı Liao havzası. Nehir havzasında Kore Chulman kolu ile Amur, Primorye ve Liaodong bölgelerini kapsayan iki farklı darı yetiştiriciliği kültürünün ortaya çıktığı bir Neolitik kültür kümesi belirlediler.

Tunç Çağı yerleşimleri arasında yapılan daha ayrıntılı bir çalışma Batı Liao bölgesi, Kore’deki Mumun yerleşimleri ve Japonya’daki Yayoi yerleşimleri arasında bir ilişki buldu. Pirinç ve buğday çiftçiliğinin Erken Bronz Çağı’nda Kore yarımadasına ve oradan da Japonya’ya yayılmadan 3000 yıl önce Liaodong-Shandong bölgesine girdiği ortaya çıktı.

Ayrıca genetik analizler de Transavrasya dillerini konuşan popülasyonlar arasında “Amur benzeri ortak ata” adı verilen ortak bir genetik bileşen tanımladı ve Kore, Ryukyu Adaları ve Japonya’daki antik tahıl çiftçilerinden toplanan bir genom koleksiyonunu bir araya getirdi.

Araştırmacılar, “Çalışmamız, antik DNA’lardan yeni kanıtlar toplayarak, Japon ve Kore popülasyonlarının Batı Liao Nehri atalarına sahip olduğuna dair son bulguları doğrulamış oldu. Transavrasya dil ailesinin genetik bir korelasyonu olmadığına dair önceki iddiaları da yanlışladık.” diyor.

Almanya'daki Max Planck Enstitüsü İnsan Tarihi Bilimi’nden arkeolinguistik araştırma grubunun lideri ise "İnsanlık tarihi bilimi bize tüm dillerin, kültürlerin ve toplumların tarihinin yaygın etkileşim ve karışımların bir parçası olduğunu gösteriyor" diyor.

Nature'deki bu önemli çalışma buradan okunabilir...

 

ALTAY DİLLERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

Altay dillerinin diğer bazı ortak özellikleri de şunlardır:

  • Altay dil ailesi yapı bakımından eklemeli dillerdendir.
  • Sondan eklemeli bir yapısı vardır; sözcük türetme ve çekim, “son ekler”le yapılır.
  • Yapım ekleri ve çekim ekleri sözcük köklerini değiştirmez.
  • Eklerdeki çeşitlilik dikkat çekicidir.
  • Bazı ekler çekim eki olmalarına rağmen yapım eki olarak da kullanılır.
  • Sözcüklerde, Arapça, Almanca vb. dillerde görülen erillik – dişillik; yani cinsiyet ayrımı yoktur. Sözgelimi Sami dillerinde varlıkların erkeğine ve dişisine ayrı ayrı isimler verilir. (Memur-memure, kâtip – kâtibe, müdür – müdire…)
  • Bu diller sözcük yapısı ve söz dizimi bakımından aynıdır.
  • Tamlamalarda tamlayan önce, tamlanan sonra gelir: köyün yolu, kapı kolu, dar geçit…
  • Sıfatlar isimlerden önce kullanılır ve sayı sıfatlarından sonra gelen isimler çoğul eki almaz: son durak, kara kutu, yedi gün, kırk yıl…
  • Ses, yapı ve söz dizisi bakımından benzerlikler bulunur.
  • Ünlü (kalınlık – incelik; düzlük – yuvarlaklık) uyumu vardır.
  • Ünsüzler arasında da sertlik-yumuşaklık uyumu bulunur.
  • Genellikle soru eki vardır.
  • Ortak ekler vardır. Türkçe ile Moğolca arasında bu ortaklık daha belirgindir. Türkçede ve Macarcada durum ekleri, çoğul ve iyelik eklerinden sonra gelir.
  • Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Diğer Altay dilleri gibi eklemeli, yani sözcüklerin eklerle yapıldığı ve çekildiği, sondan eklemeli bir dildir.
  • Türkçe köken bakımından diğer dillerle birlikte Ural – Altay dil ailesinin Altay kolunu oluşturur.

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)